”Türkiye'de tabular yıkılıyor”

Gül, "Yarım asrı aşkın süredir AB hedefimizden en ufak bir sapma söz konusu değildir." dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'de tabuların yıkıldığını belirterek, "Türkiye'de birçok kişinin 'Bu olmaz' dediği, hatta bizim bile çekindiğimiz konular hayatımızın günlük parçası haline geliyor" dedi.

TÜSİAD'ın girişimiyle Haziran 2009'da kurulan Paris Boğaziçi Enstitüsünün Sabancı Atlı Köşk'te düzenlediği yemekte konuşan Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin AB'ye üye olmak için gösterdiği samimi gayreti herkesin bildiğini belirtti.

Gül, Türkiye'de sessiz bir devrimin gerçekleştiğini, bunda bütün hükümetlerin katkısı olduğunu kaydetti.

Bugün gelinen noktada Türkiye'deki değişimin çok hızlı bir şekilde ilerlediğini, bu değişimi Türkiye'nin Avrupa'daki bütün dostlarının takip edemediği kanaatinde olduğunu ifade eden Gül, şunları söyledi:

"Türkiye'de tabular yıkılıyor. Türkiye'de birçok kişinin 'Bu olmaz' dediği, hatta bizim bile çekindiğimiz konular hayatımızın günlük parçası haline geliyor. Türkiye'de büyük bir transformasyon var. Bu ekonomik, demokratik hayatta, hukuk standartlarında, diğer ilişkilerde inanılmaz serbest tartışmalar var ama bazı dostlarımız zannediyor ki, Türkiye'de şunu ifade ederseniz hapse atılırsınız, şunu söylerseniz yasak gelir, bunu söylerseniz gazeteniz kapanır, bunu söylerseniz elinize kelepçe vurulur. Türkiye'de bu dönemler geçti. En aykırı düşünceleri, yeter ki arkasında şiddet olmasın, bu ülkede konuşursunuz, söylersiniz."

 Gül, ekonomide uzman olanların Türkiye'nin geldiği noktayı çok iyi bildiğini kaydederek, özellikle küresel finans krizinin yaşandığı ortamda Türkiye'nin ayakta durabilmesi, en süratli şekilde bundan çıkmayı başarması ve bunun takdir edilmesinin, Türkiye'de yapılanların ayrı bir göstergesi olduğunu aktardı.

"Bunları AB'ye hoş görünelim diye yapmadık"

Sadece demokrasi, siyaset, hukuk alanında değil, ekonomik alanda da yapılanların çok önemli olduğunu dile getiren Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunları AB'ye hoş görünelim diye yapmadık. Bunları sahiplendiğimiz için bu zor şeyleri becerebildik. Siyasetçiler, devlet adamları, halk, herkes sahiplendi bunları. Bu köklü reformlar hiç korkmadan Türkiye'de yapılabildi. Hala eksikliklerimiz var. 'Bunları da yapacağız' diyebilme cesaretini gösteriyoruz ama bütün bunları gerçekten halkımız için yapıyoruz. Çünkü görüyoruz ki, bu reformları yaptığımızda Türkiye her bakımdan daha güçleniyor. Türkiye her bakımdan daha da güçlendikçe, Türkiye'nin cazibesi de artıyor. Bunlarla gurur duyuyoruz. Türkiye'deki bu değişim suni, sadece AB için yapıldı gibi bir kanı da oluşmasın. Bunun bir örneği var. Biz AB için, 1934 yılında Türkiye'de kadınlara seçme-seçilme hakkını vermedik. Fransa'da 11 sene sonra verildi bu hak. O zaman Kopenhag kriterleri yoktu ortada."

"Açık veya gizli engelleri anlamakta gerçekten çok zorlanıyorum"

Herkesin daha demokratik, her bakımdan Avrupa'daki standartlara ulaşmış bir Türkiye'nin, Fransa ve Avrupa'nın çıkarına olup olmadığını sorması gerektiğini ifade eden Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

 "Bugüne kadar geldiğimiz süreç Avrupa ve Fransa için kazançlı mı, yoksa zararlı mı olmuştur? Türkiye'nin AB standartlarını benimsemesinin, bu yolda ilerlemesinin Fransa'nın ve halkının çıkarlarına zarar vermesi gerçekten mümkün müdür? Eğer mümkünse tabii ki herkesin bazı tedbirleri, engelleri alma hakkı vardır. Eğer ideolojik bir güdüyle hareket etmiyorsak, Türkiye'de demokrasinin, hukukun, insan haklarının yükseltilmesi, serbest piyasa ekonomisinin güçlü hale gelmesi Fransa'yı rahatsız mı eder, yoksa mutlu mu eder? Bu soruların sorulması gerektiği kanaatindeyim. Bu soruların neticesinde dolaylı da olsa AB'nin aleyhine neticeler verecekse, engel çıkartılmasını makul de görürüz açıkçası. Fakat bu kadar AB'yle iç içe geçmiş bir ülke olarak bütün bunların, bütün Avrupa halklarına da çok büyük memnuniyet kaynağı olacağına inandığım için, açık veya gizli engelleri anlamakta gerçekten çok zorlanıyorum."

"Hedefte sapma söz konusu değil"

Gül, Türk dış politikasının ana eğiliminin, temel stratejisinin, devlet politikasının AB ve Avrupa ile bütünleşmek olduğunu vurgulayarak, "Yarım asrı aşkın süredir bu hedefimizden en ufak bir sapma söz konusu değildir. Son dönemde AB'ye tam üyelik istikametinde çok daha süratli bir şekilde yol aldığımız da bir gerçektir" dedi.

TÜSİAD'ın girişimiyle Haziran 2009'da kurulan Paris Boğaziçi Enstitüsünün Sabancı Atlı Köşk'te düzenlediği yemekte konuşan Cumhurbaşkanı Gül, son dönemde Türk dış politikasında bir eksen kayması yaşanıp yaşanmadığının tartışıldığını anımsattı.

Cumhurbaşkanı Gül, Türk dış politikasının ana eğiliminin, temel stratejisinin, devlet politikasının AB ve Avrupa ile bütünleşmek olduğunu belirterek, "Yarım asrı aşkın süredir bu hedefimizden en ufak bir sapma söz konusu değildir. Son dönemde AB'ye tam üyelik istikametinde çok daha süratli bir şekilde yol aldığımız da bir gerçektir" diye konuştu.

Türkiye'nin tarihinden gelen avantajlarını kullanarak bazı ülkelerle, çevresiyle çok ilgilendiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, şöyle devam etti:

"Tarihten gelen bir beraberliği varsa, o ülkelere ilgi göstermesi herhalde kınanacak bir şey değildir. Dolayısıyla Türkiye de AB'ye tam üye olursa, Türkiye'nin bu tarihten gelen avantajları ve ilişki içinde olduğu ülkeler AB'nin zenginliği gibi olacaktır. Onun için kimsenin eksen sapması ya da 'Türkiye farklı bir dünyaya gidiyor' gibi bir değerlendirme yapmaması gerektiği kanaatindeyim. Hiçbirimiz tecrit edilmiş bir dünyada yaşayamayız. Önemli olan şeyler değerlerdir. Türkiye hangi değerler doğrultusunda gelişiyor, buna bakmak lazım. Türkiye'de ekonomi, hukuk, insan hakları standartları, kadın-erkek ilişkileri hangi seviyede gelişiyor, buna bakarak Türkiye'nin eksenini tayin ederseniz, 'Sizinle doğru zeminde tartışıyoruz' derim. Ama yok öyle değil de 'Türkiye hangi ülkeyle daha çok ilişki içerisinde' gibi yapılırsa, o zaman çok aldatıcı noktaya varırız diye düşünüyorum."

"Diplomatik kanalların açık kalmasını istiyoruz"

Gül, İran'ın Türkiye'nin komşusu olduğunu belirterek, diplomatik kanalların açık kalmasından yana olduğunu söyledi.

Le Monde gazetesinin yarın çıkacak sayında yer alan röportajda Gül, BM Güvenlik Konseyi'nin İran'la ilgili aldığı son karara ve İsrail'in Gazze'ye insani yardım götüren gemiye yaptığı saldırılara ilişkin soruları yanıtladı.

Türkiye'nin BM'de İran'la ilgili çıkan karar aleyhinde oy kullanmasını değerlendiren Gül, "Diplomatik kanalların açık kalmasını istedik. Çünkü, İran bizim komşumuz" dedi.

Oylamadan sonra ABD Başkanı Barack Obama'nın bile, hala diplomasi için bir alan olduğunu ifade ettiğini hatırlatan Gül, bunun Türkiye ve Brezilya'nın diplomatik girişimleri sayesinde olduğuna dikkat çekti.

Gül, "Diplomasi yolu dışındaki alternatifleri düşündüğümüzde haklı olduğumuzu anlıyoruz" dedi.

İsrail'in Gazze'de yardım götüren gemiye yaptığı saldırıyla ilgili soruyu yanıtlayan Gül, Türkiye'nin tarihte İspanya'dan ve daha sonra İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kendisine sığınan Museviler'e her zaman yardım ettiğini hatırlattı.

Gül, bununla birlikte bu tür bir suçu ancak terör örgütlerinin işlediğini ifade etti ve bunu unutmanın ve affetmenin mümkün olmadığını belirtti.

Cumhurbaşkanı Gül, özür dilenmesi, bir çeşit tazminat ödenmesi için sistemin harekete geçirilmesi, bağımsız bir soruşturmanın başlatılmasına izin verilmesi veya ablukanın kaldırılması gibi seçeneklerin yerine getirilmesi halinde, bunun Türkiye tarafından affedilebileceği mesajını verdi.

"İsrail'in hiçbir şey yapmaması halinde, Türkiye'nin ilişkileri kesip kesmeyeceği" ile ilgili bir soru üzerine Gül, "Her şey olabilir" yanıtını verdi.

Türkiye'nin, AB ile sürdürdüğü tam üyelik müzakerelerine de atıfta bulunan Gül, AB'yi eleştirmeden önce Türkiye'nin gerekli kriterleri yerine getirmesinin gerekli olduğunu ifade etti.

Gül, bununla birlikte, AB'nin stratejik gözlükle bakması halinde gerçekleri daha açık görebileceğini belirtti.

 

 

 

 

Bu konularda ilginizi çekebilir