Türkiye Euro'dan uzak durmalı

UBS Küresel Ekonomisti Paul Donovan, Türkiye'nin AB'ye katılım çabalarını sürdürmesi gerektiğini söyledi ancak euroya mesafeli olması gerektiği uyarısında bulundu. Donovan ayrıca, Avrupa'daki krizinden kaçınılmaz olarak etkilenin Türkiye'de büyümenin 2012

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Evrim KÜÇÜK / DIŞ HABERLER 
Avrupa'da geçtiğimiz hafta gerçekleşen kritik zirve mali birlik konusunda İngiltere ile diğer AB ülkelerini bir yol ayrımına getirdi ve İngiltere Başbakanı David Cameron, 'euroya hayatta başarılar' dileyerek Avrupa ortak para birliğine asla üye olmayacaklarını söyledi. İngiltere'nin tutumu, bir kez daha 'euronun içinde olmak mı dışında kalmak mı daha avantajlı?' sorusunu gündeme getirdi. İstatistikler, euro üyesi olmayan Avrupa ülkelerinin euro ülkelerine göre daha hızlı büyüdüklerini gösterirken, finans devi UBS Türkiye'de de eurodan uzak durması tavsiyesinde bulundu. 
Avrupa'yı sarsan borç krizi Euro Bölgesi'ndeki köklü yapısal sorunları gözler önüne serdi. Uzmanlara göre Euro Bölgesi'nin gerçekten iyi inşa edilip edilmediğini, para birliğine katılmanın ne kadar güvenli olup olmadığını anlamak yıllar alabilir. İngiltere'nin resti çektiği, bazı Doğu ve Orta Avrupa ülkelerinin euroya katılma planlarını rafa kaldırdığı bir dönemde UBS Küresel Ekonomisti Paul Donovan da, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) katılım çabalarını sürdürmesi gerektiğini ancak euroya mesafeli olması gerektiğini söyledi.
Borç krizinin Türkiye'ye etkilerini DÜNYA'ya değerlendiren Donovan, krizin Türk ekonomisini kaçınılmaz olarak olumsuz etkilediğini ancak bu süreçte Türkiye'nin AB yerine Doğu'ya yüzünü dönmesi gerektiği şeklindeki ifadelere katılmadığını söyledi. AB'nin dünyanın en büyük ekonomisi olduğunu ve gelecek yıllarda ABD ile birlikte dünyanın birinci ya da ikinci ekonomisi olarak kalmaya devam edeceğini belirten Donovan, Türkiye'nin AB'yi gözardı etmesinin hata olacağını belirtti. Ancak Donovan, İngiltere'nin yaptığı Türkiye'nin de eurodan uzak durması gerektiğini ifade etti. 
Euronun likit bir para olmasını, görece olarak kredibilitesi yüksek bir merkez bankasına sahip olmasını euronun avantajları olarak sıralayan Donovan'a göre euronun dezavantajları ise daha fazla. Euro Bölgesi'nin para politikasının Türkiye'ye uygun olmadığını belirten Donovan, kurun iç ekonominin dinamiklerine uygun olmadığına dikkat çekti. 
2012'de büyüme  %2'nin altında kalabilir 
Donovan, UBS'nin Türk ekonomisine ilişkin 2012 öngörülerini de paylaştı. Avrupa'nın ekonomik krizinin Türkiye'yi de etkilediğini belirten Donovan, krizin yanında cari açık, yüksek enflasyon ve giderek zayıflayan Türk Lirası'nın ekonomik sıkıntılar yarattığının altını çizdi. Donovan, Türkiye'de büyümenin 2012'de, genel konsensüsün aksine, yüzde 2'nin altında kalabileceğini söyledi. 
Türkiye'de enflasyonun yükselmesinin yabancı yatırımcının güvenini sarstığını ve uluslararası piyasalardaki risk iştahının azalmasının da etkisiyle ülkeden sermaye çıkışı yaşandığını hatırlatan Donovan, yatırımcı güvenin yeniden tesis edilmesi halinde 2013'te bunun üzerinde bir büyüme yakalanabileceğini kaydetti. 
Merkez Bankası'nın pro-aktif uygulamalarını da değerlendiren UBS ekonomisti, lirada istikrarın korunması için Türkiye'nin sıkı para politikasını sürdürmesi gerektiğini vurguladı. 
Euro dağılırsa iç savaş çıkar, askeri darbe olur!  
Euro Bölgesi'nin dağılma olasılığı çok düşük bir olasılık çünkü euronun çökmesinin faturası çok ağır olur. Euro Bölgesi'nin dağılması, 1930'lar benzeri büyük bir buhranı tetikleyebilir. Finans sistemi büyük bir baskı altına girer, küresel ticaret çöker, küresel sermaye akışı kurur. Euro Bölgesi'nin daha zayıf ülkelerinin omuzlarına büyük bir yük biner. Küçük euro ülkelerinin birlikten çıkmasının bu ülkeye getireceği maliyetin gayrisafi yurtiçi hasılasına oranının yüzde 40-50 civarında olacağını hesaplıyoruz. 
Ancak çekirdek euro ülkelerinden birinin, euro Bölgesi'nden ayrılmasının getireceği yük ise yüzde 20-25 olacağını tahmin ediyoruz. Bunun yanında, euronun dağılması sosyal açıdan da ciddi sorunlar doğurur. Euroyu terk etmenin getireceği huzursuzluk ve ekonomik faaliyetlerde meydana gelecek büyük daralma Avrupa'da otoriter yönetimlerin önünü açabilir, askeri bir darbeye neden olabilir, hatta bu işin sonu iç savaşa kadar gidebilir. Bir ülkenin eurodan çıkmasının sonuçları, California'nın ABD'den ayrılmasının doğuracağı sonuçlara benzer. 
Krizin çözülmesi yıllar alacak 
Euro Bölgesi, en derin krizlerinden birini yaşıyor. Hatta krizin bir bankacılık krizine dönüştüğünü bile söyleyebiliriz. Uzun vadeli çözümler üretilinceye kadar sorunlar sürecek gibi görünüyor. Krizin çözülmesi yıllar alabilir. Krizin bir sonra vuracağı ülkeyi kestirmek zor ancak İtalya, İspanya gibi adı sürekli kriz listesinde anılan ülkelerin baskı altında kalmaya devam edeceğini söyleyebiliriz. 
Dünya ekonomisi için seçenek resesyon değil, depresyon 
Gelecek yıl dünya ekonomisi, biraz güç kaybederek büyümeye devam edecek. Her ne kadar Euro Bölgesi açık bir şekilde zayıflasa da, ABD'li tüketici para harcamaya devam ediyor. Bu da, küresel ekonomiyi belli bir ölçeğe kadar destekleyecektir. Asya'nın iç talebindeki artış da dünya ekonomisine destek verecek. Benim görüşüm, 2012 bir resesyon yaşanmayacağı. Resesyonun resmi bir tanımı yok aslında. İki çeyrek dönem küçülme gibi kısa vadeli bir dönem için kullanılıyor genellikle fakat eğer dünya ekonomisi şu anda ciddi bir aşağı yönlü trende kapılırsa, bunun kısa süreceğini sanmıyorum. Bu noktada meydana gelecek ciddi bir yavaşlama,uzun bir sürecin başlangıcı olur ve resesyondan çok depresyona dönüşür. Dünya ekonomisinin önünde iki seçenek var; vasat bir büyüme ya da daha düşük bir ihtimalle depresyon. Resesyon ise bir seçenek değil. 
Çin kurtarıcı değil
Bazı kesimler, Çin'in 2008 krizinde sağladığı yüz milyarlarca dolarlık teşvik ile küresel ekonominin canlanmasında yardımcı olduğunu savunuyor. Ancak işin büyük bir bölümünü aslında Fed yapmıştı. Çin, büyük bir ekonomi olmasına karşın, emtia dışında büyük bir ithalatçı değil. Bu nedenle Çin ekonomisinde meydana gelecek bir yavaşlama dünya ekonomisine önemli bir etki yaratmaz. 1990'larda Japonya'nın içinde bulunduğu durum buna örnek olarak verilebilir. O dönemde dünyanın ikinci büyük ekonomisi olmasına rağmen Japonya'nın ekonomisi zayıftı. Ancak diğer ekonomilerle çok fazla entegre olmadığı için Japonya'nın zayıf ekonomik performansı dünyanın geri kalanı üzerinde ciddi bir sıkıntı yaratmamıştı. Çin, başka ülkelerde ekonomik talebin belirlenmesinde çok önemli bir oyuncu değil. 
2012'de piyasalarda oynaklık sürecek 
Dünya piyasalarında oluk oluk kan kaybı yaşandığı 2011 sonrasında dünya piyasaları yine volatilitenin yüksek olduğu bir yıl geçirecek. 2012 yılında yatırım adresi olarak tek bir varlık sınıfını göstermek zor. 2012 tam bir belirsizlik yılı olacak ve böyle bir ortamda yatırımcıların birçoğunun uzun vadeli stratejiler benimsemek yerine kısa vadeli yatırım taktiği uygulaması beklenebilir. Yine özellikle ABD ile Avrupa hisse senedi piyasalarının 2012'de alım firsatları sunacağını söyleyebiliriz. 
Döviz piyasalarına bakıldığında ise euro, baskı altında kalabilir. Geçtiğimiz hafta yapılan AB zirvesinde Avrupa Anlaşması'nın değişmesine dair yaşanan ayrılıklar, Euro Bölgesi'nin mali birliği hayata geçirirken AB kurumlarını etkin bir şekilde kullanamaması riski doğurdu. Bu da 2012'de euro üzerinde baskı oluşturmaya devam edebilir. 
Bu konularda ilginizi çekebilir