"Yaptırımlara ilke olarak karşıyız"
Davutoğlu, "Virgülüne kadar müzakere edilen ve titizlikle yazılan bir metin, herkesin dikkatle okuması gerekir." dedi.
İSTANBUL- Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İran'la imzalanan uranyum takası anlaşmasının virgülüne kadar müzakere edilen ve titizlikle yazılan bir metin olduğunu belirterek, bu metni herkesin dikkatle okuması ve metnin unsurlarına doğru bakılması gerektiğini söyledi.
Davutoğlu İstanbul'da düzenlediği basın toplantısında, İran'la dün imzalanan uranyum takası anlaşması ve diğer güncel dış politika gelişmelerini değerlendirdi.
Anlaşma hakkında "İran yönetimi Türkiye'ye duyduğu güveni ispat etmiştir, biz bu güvenin hakkını vereceğiz" diyen Davutoğlu, bugünün karşılıklı suçlamalar günü olmadığını, olumsuz senaryolarla ortalığın bulandırılmaması gerektiğini kaydetti.
Davutoğlu, dün akşam ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile görüştüğünü ve bütün BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ile görüşeceğini belirterek, Başbakan Erdoğan'ın da daimi üyelerin liderleriyle görüşmeler yapacağını bildirdi.
ABD Başkanı Barack Obama'nın yazdığı mektubun karşılığını bulacağını söyleyen Davutoğlu, dün Brezilya ile birlikte imzalanan metnin BM belgesi haline getirileceğini de belirtti.
"Nükleer enerjiyi barışçıl yollarla elde etmek herkesin hakkıdır" diyen Davutoğlu, dünkü anlaşmanın virgülüne kadar müzakere edilen ve titizlikle yazılan bir metin olduğunu, herkesin dikkatle okuması gerektiğini bildirdi.
"Bu konuda spekülasyon yapılmaması lazım"
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İran, Türkiye ve Brezilya arasında imzalanan uranyum takasına ilişkin anlaşmanın, her şeyden önce güven bunalımının aşılması konusunda önemli bir eşik olduğunu belirterek, "Uluslararası toplumun ilkesel 3 talebi karşılanmış durumdadır. Artık bu konuda spekülasyon yapılmaması lazım" dedi.
Davutoğlu, Four Seasons Oteli'nde, İran ile varılan nükleer uzlaşı ve güncel dış politikalara ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Son dönemde çok hareketli bir dış politika takvimi ve aktivitesi yaşandığını belirten Davutoğlu, artan dış politika trafiğinde ortaya çıkan unsurları anlatacağını söyledi.
Davutoğlu, son dönemde yapılan en önemli atılımın Tahran'da nükleer uranyumun değiş-tokuşu konusunda yapılan anlaşma olduğunu belirterek, bu anlaşmanın bölgesel ve küresel barış için son derece önemli bir eşiğin aşılmasını sağladığını kaydetti.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu şunları söyledi:
"Uluslararası toplum, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, 'P5 artı 1' ile İran arasında son yıllarda artan düzeyde yaşanan karşılıklı güven bunalımı, gerilimler söz konusu olmuştur. Dünkü anlaşmayla her şeyden önce güven bunalımının aşılması konusunda önemli bir eşik geçilmiştir. Bunu ısrarla vurguluyorum. Son 30 yıla bakıldığında, İran'ın mutabık şekilde gerçekleştirdiği en önemli diplomatik açılımlardan biri, dün söz konusu olmuştur. Bu psikolojik eşiğin aşılması, ümit ederiz ki bölge ve dünyaya yeni bir barış rüzgarı estirir.
"Psikolojik eşiğin aşılması kolay olmamıştır"
Bu psikolojik eşiğin aşılması kolay olmamıştır. Çok büyük çabalar sarf edilmiştir. Alınan sonucun, doğru okunması lazım. Alınan sonucun hem İran hem de 'P5 artı 1' tarafından başta ABD olmak üzere doğru okunması ve ortaya çıkan yeni durumun hakkıyla değerlendirilmesi lazım. Geçmişte birçok fırsatlar kaçmış olabilir, bugün fırsatın kaçmasına izin verilmemesi lazım. Bu psikolojik eşiğin aşılmasından sonra ayrıca dünkü anlaşmada son derece operasyonel unsurlar yer almıştır. Dünkü anlaşma, sadece psikolojik güven metni değildir, iyi niyetin beyanı da değildir. İyi niyet beyanı da vardır. İran tarafından gerçekten son derece önemli bir adım atılmıştır, güvenin aşılması konusunda. Ama onun kadar kadar önemli ve hatta onun zeminini hazırlaması bakımından son derece operasyonel yönü iyi tanımlanmış, haftalar ve aylarca müzakereler sonucunda elde edilen bir metin var."
Metnin, İran'dan son 10 aydır uranyum değiş-tokuşu konusunda talep edilen 3 temel unsuru içerdiğini belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bir, İran'ın 1200 kilogram uranyumu bir seferde ülke dışında bir 3. güvenli tarafa emanet etmesi isteniyordu. 1200 kilogram olacak. Daha az olmayacak. Dünkü metinde, 1200 kilogram net olarak ifade edilmiştir. İki, bir seferde olacak, taksite bağlanmayacak. İran dün 1200 kilogramın İran dışına çıkmasına onay vermiştir. Üç, bu bir avans olarak verilecektir."
Bunun önce karşı taraf olan Viyana grubunun zenginleştirilmiş uranyumu hazırlaması, sonra İran'ın değiş-tokuş yapması olmadığını, İran'ın bunu avans, depozito olarak Türkiye'ye vereceğini belirten Davutoğlu, "Böylece uluslararası toplumun ilkesel 3 talebi karşılanmış durumdadır. Artık bu konuda spekülasyon yapılmaması lazım. Bize iletilen talepler bunlardır" dedi.
"Biz bölgemizde huzur istiyoruz"
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin bölgesinde savaş, yaptırım, bunalım ve problem alanları istemediğini, barış, güvenlik, istikrar ve huzur istediğini belirtti.
Davutoğlu, düzenlediği basın toplantısında, İran'ın uranyum takasıyla ilgili Türkiye, İran ve Brezilya arasında sağlanan anlaşmaya değinirken, ilk İran ziyaretinin 12 Eylül 2009 tarihinde olduğunu, o günden bugüne İran'a 7 kez gittiğini hatırlattı.
İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Muttaki'nin de 5 kez Türkiye'ye geldiğini ifade eden Davutoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 2009 yılının Ekim ayında İran'a son derece kritik bir ziyaret yaptığını ve dünkü anlaşmanın zemininin hazırlandığı önemli görüşmeler olduğunu anlattı. Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de İSEDAK toplantısı dolayısıyla İstanbul'a gelen İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile bu konuyu ele aldığını ifade etti.
ABD Başkanı Barack Obama ile Aralık ve Nisan aylarında yapılan görüşmelerde, Başbakan Erdoğan'ın tutumunu net bir şekilde ilettiğini kaydeden Davutoğlu, "Bir anlamda bu meselenin Türkiye'nin şu veya bu politika tercihi değil, ilkesel bir pozisyonu olduğu ve bunun arkasında sonuna kadar duracağı konusunda hem ABD'ye, hem İran'a gerekli mesajlar her düzeyde iletildi" diye konuştu.
@page@
İran Dışişleri Bakanı Muttaki ile bu süreçte 40'ı aşkın telefon görüşmesi yaptığını, bir o kadar telefon görüşmesini de ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton ve birçok Batılı dışişleri bakanlarıyla yaptığını kaydeden Davutoğlu, dünkü anlaşmanın bütün bu çabaların üzerine imzalandığını vurguladı.
Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Sadece dün aralıksız 18 saat, sabah 06.30'dan gece 23.30'a kadar süren görüşmeler yaptık. Bu görüşmelerin Rusya ve Yunanistan gibi iki önemli görüşmenin arkasından geldiğini de göz önünde bulundurmanızı rica ediyorum. Bunu şunun için vurguluyorum: 'Çok önemli işler yaptık' anlamında değil, bu işe büyük emek verilmiştir. Bu verdiğimiz emeğin arkasını takip etmeye devam edeceğiz. Dün bir başarı sağlandı diye oturup bunu taraflara bırakmayacağız. Türkiye olarak sağlanan bu başarının arkasında bütün milletimizin iradesi ve güveni olduğu bilinciyle süreci sonuna kadar takip etmeye devam edeceğiz. Çünkü bu herkesten önce bizim meselemizdir. Biz bölgemizde savaş, yaptırım, bunalım, problem alanları istemiyoruz. Barış, güvenlik, istikrar, huzur istiyoruz. Bunu, herhangi bir ülke veya tarafa karşı değil, Türkiye'nin bölgesel, küresel vizyonu sonucu yapıyoruz."
"Bizden istenilen, takasın gerçekleştirilmesiydi"
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İran'a gerekli güvencelerin verilerek, uranyum takasının gerçekleşmesinin sağlandığını, uranyum zenginleştirme konusunun ise Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) ve 5 1 ülkelerinde olduğunu belirterek, "Orada biz yokuz, ama istenirse P5 1 2 yaparız. Türkiye ile Brezilya da buna katılır. O zaman nükleer zenginleştirme konusunda görüş bildirir ve bu yetkiyi kendimizde görürüz" dedi.
Davutoğlu, İran ile yapılan uranyum takas anlaşmasıyla ilgili olarak düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin sorularını da yanıtladı.
Bir gazetecinin, "Batılı ülkelerden, anlaşmada İran'ın uranyumu zenginleştirmeyi durduracağına yönelik bir taahhüt olmadığı ve endişeleri gidermediği yönünde yorumlar geldi. Bu anlaşma, krizin aşılmasında sağlıklı bir çözüm olacağı konusunda sizi endişelendiriyor mu" sorusuna karşılık şöyle konuştu:
"Hayır. Bu bizim için ilkesel bir durumdur. Artık uluslararası örgütlerde ve konvansiyonlarda istisnai örnekler, olumlu ya da olumsuz anlamda kalmamalıdır. Bir kural hangi ülkeye nasıl uygulanıyorsa diğer ülkeye de uygulanmalıdır. Net olarak şunu söylüyorum: Nükleer teknolojiyi barışçıl yollarla elde etme hakkı bütün ülkelerin hakkıdır, İran'ın da Türkiye'nin de herhangi bir başka ülkenin de hakkıdır. Herkesin bu anlamda uluslararası sorumlulukları aynıdır. Dün yapılan metin, virgülüne kadar müzakere edilip, saatlerce uğraşılan bir metindir ve titizlikle yazılmıştır. Herkese bu metni doğru okumasını tavsiye ederiz. Birinci paragrafta, İran'ın nükleer enerji elde etme hakkı tehir edilmiştir. Çünkü bu İran'ın hakkıdır... Ama ne şartla hakkıdır, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (NPT) kurallarına uymak şartıyla. Bu metinde, NPT maddelerine atıf da vardır. Barışçıl amaçla olmak şartıyla barış amaçlı olduktan sonra, bu süreçte Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ile koordine ve denetim altında olduktan ve bu denetim hakkıyla yapıldıktan sonra, kimsenin buna itiraz etmemesi gerekir. Bu bakımdan şüpheli ülkeler kategorisi, güvenilen ülkeler kategorisi koyduğunuz zaman bir kategori için şüpheli olan başka bir taraf için güvenilir olabilir. Böyle bir kategori, uluslararası, objektif kategori değildir."
İran'ın kurallara uyması gerektiğini kaydeden Davutoğlu, İran kurallara uyduğu zaman herhangi bir başka tarafın da çıkıp İran'ı, muhtemel niyetleri konusunda sorgulayarak mahkum etmemesi gerektiğini, varsa ortada ispat edilen açık bir delilin ortaya konulması gerektiğini belirtti.
Somut olmayan talebin karşılanması zor
Talep edilen takas konusunda açık bir metnin ortaya konulduğunu, somut bir şey elde edildiğini ifade eden Bakan Davutoğlu, şunları belirtti:
"Somut olmayan bir talebin karşılanması da çok zor olur. Batı'dan gelen yorumları ben de gördüm. Kendileriyle de konuştum, izah ettim. Ancak bu yorumların ötesinde metne ve metnin içerdiği unsurlara doğru ve geleceğe dönük bakmak lazım. 'Geçmişte şunlar olmadı' diyerek, olmayan şeyler üzerine varsayımla hareket etseydik, biz bu neticeyi elde edemezdik. Bize çok söylendi. 'Türkiye kullanılıyor, naif ve olayları fark edemeyecek kadar iyi niyetli' denildi. Bana dönük olarak, akademisyen olmamla irtibatlandırıldı, 'ütopik, hayalci' denildi. Eğer bu tür psikolojik faktörlere ağırlık verseydik, netice almamız çok zordu. Objektif kuralları koymak ve bu kurallara uygun dış politika sürecini yürütmek lazım. Ben bu konuda, geçmişte iyimserdim, gelecek için daha da iyimserim. Dün elde edilen sonuç, İran için önemli psikolojik fedakarlık içeren bir sonuçtur. İran kamuoyunu, Türkiye'ye güvenmesi dışında uluslararası kamuoyuna güvenir hale getirmek lazım. Mutlaka spekülatif ve tırmandırıcı söylemlerden kaçınmak lazım. Edindiğimiz olumlu unsurlara bakmamız lazım. Benim sürece inancım tam. Ortada çok açık taahhütler vardır. Bunun gereği yapıldıkça da Batı'da da tekrar güven inşa edilecektir. Bugün olumlu senaryolar günüdür. Yaptırımlar da dahil olmak üzere olumsuz senaryoları gündemde tutarak, ortalığı bulandırma günü değildir."
Bu konuda üzerlerine düşeni yaptıklarını, İran tarafını aylar sonra 5 1 adına AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton ile buluşmaya ikna ettiklerini ve toplantının bir an önce gerçekleşmesi için gerekli çabayı gösterdiklerini belirten Davutoğlu, İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki'nin de "Görüşmeye hazırız" dediğini anlattı.
Dünkü metnin en önemli unsurlarından birisinin de İran tarafının Ashton ile görüşmeye hazır olduğunu metne geçirmesi olduğunu ifade eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şimdi yapılması gereken, sağlanan anlaşmanın oluşturduğu psikolojik zemin üzerinde İran nükleer programının geleceğiyle ilgili tarafların iyi niyetle oturup, konuşmalarıdır. Orada biz yokuz, ama istenirse dün Brezilya ile de konuştuk, P5 1 2 yaparız. Türkiye ile Brezilya da buna katılır. O zaman, nükleer zenginleştirme konusunda görüş bildirir ve bu yetkiyi kendimizde görürüz. Ama ben bütün IAEA adına bende olmayan bir yetkiyi kullanarak, İran'la müzakere etmem. İran dün bu açıklamaları yaparken, 30 yıl içindeki en önemli adımı attıktan sonra bu açıklamayı yapmıştır. Gerekli esnekliği ve iyi niyeti gösterdikten sonra kendi kamuoyunu da İran'ın nükleer teknoloji geliştirme hakkını teyit eder anlamında yapmıştır, bunu böyle okumak lazım."
"Nükleer konu insanlığın geleceğini ilgilendiren bir konudur"
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, nükleer konunun insanlığın geleceğini ilgilendirdiğini, herhangi iki devlet arasındaki sınır ihtilafı olmadığını belirterek, "Torunlarımıza nükleer bir dünya bırakmak istemiyoruz" dedi.
Davutoğlu, düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Davutoğlu bir soru üzerine, kendilerine, İran'ın 1200 kilogram uranyumu şartsız olarak bir seferde vermesi halinde gerekli güven ortamının oluşacağının ifade edildiğini anımsattı.
Bunun için bu kadar emek sarf ettiklerini, "yeni şüpheler uyansın" diye yapmadıklarını belirten Davutoğlu, "Bütün bunlar olduktan sonra, hala yaptırım gibi olumsuz bir gündem olacaksa niçin uğraştırıldık? Bunu sorma hakkımız var" diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dün İran, Azerbaycan, Gürcistan ve Almanya'ya gittiğini anımsatan Bakan Davutoğlu, şunları söyledi:
"Yani Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, çok boş vakti olup da bu tür çabalar gösterecek bir lider midir? Ya da bizlerin başka uğraşacak dış politika gündemimiz yok mu? Bunu sitem anlamında değil, şunun için söylüyorum. Gerekirse biz 24 saati 25'e, 7 günü 8 güne çıkarırız, bölgesel ve küresel barış gerçekleşecekse yine çalışırız. Ama bize tarafların verdiği taahhütlere herkesin saygı göstermesi gerekir. İran, dünkü taahhüdüne sadık kalacaktır ve İran'ın muhatabı olan P5 1 de artık ortada iyi niyetli atılan bir adım olduğunu görerek, olumlu gündem peşinde olmalıdır. Yaptırımlar olumsuz bir gündemdir. Yaptırımlar yönünde seyir takip ederse, İran'ın buna göstereceği tepkiler, bütün o sağladığımız psikolojik zemini aşındırır. Bunun yapılmaması lazım. Eğer böyle bir şey yapılırsa, biz bunun içinde olmayız. Biz taahhütlerin yerine getirilmesi için çaba sarf ederiz, eğer yerine getirilmezse değerlendirmeyi ondan sonra yaparız."
"Depolama kapasitemiz var"
Ahmet Davutoğlu, "1200 kilogram uranyum nerede stok edilecek? Koşullar hazır mı?" sorusu üzerine, gerekli teknolojik kapasite ve altyapı çalışmasının yapıldığını belirterek, "Kimsenin kaygısı olmasın, güvenlik içinde, çevreye veya toplumsal sağlığa zarar vermeyecek şekilde depolama kapasitemiz vardır. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK), Türkiye'de böyle bir kapasite olmasa bu teklifi bize getirmezdi. Bu konuda, birtakım yorumlar yapıldığı haberi bana da geldi. Türkiye, bazılarının düşündüğünden çok daha güçlü bir devlettir. Bu konular da dahil olmak üzere imkanları ve kapasitesi bilinenden daha fazladır" dedi.
Obama'nın çok taraflı diplomasi anlayışı
Bu adımı küçülterek ya da şüphe oluşturarak, tekrar 15 Mayısa dönerek, bir tarafın yaptırım çabası içinde olduğu diğer tarafın tedirginlik yaşadığı, askeri tehditlerin karşılıklı uçuştuğu ortama dönmenin kimsenin menfaatine olmadığını ifade eden Davutoğlu, şöyle konuştu:
"ABD Başkanı Barack Obama, iktidara geldiği ilk günden itibaren çok taraflı diplomasiyi uygulayarak ve dışlama yerine uzlaşma ve görüşme diplomasisi uygulayacağını söyleyerek, bu sürecin önünü açmıştır. Bu sürece sadece İran perspektifiyle bakmamak lazım. Amerika açısından da Obama'nın, nisan ayında Başbakan Erdoğan'a 'Diplomasiye devam edin, size güveniyorum' mesajı vermesi, arkasından bu mesajı bir mektupla teyit etmesi bizim iyimserliğimizi artırmıştır, çabalarımıza motivasyon kazandırmıştır. Bunu da doğru okumak lazım. Dünkü olanlar, Obama'nın çok taraflı diplomasi anlayışının bir zaferidir. Anlaşmayı, hem İran'ın iyi niyetini ve siyasi kararlılığını hem de Obama'nın çok taraflı diplomasi anlayışının bir sonucu olarak görmek lazım. Türkiye bu sonucun oluşmasına katkıda bulunmuş, süreci yönetmiştir. İyi de yönetmiştir. Dün atılan adımla bundan sonra bütün nükleer süreç nihai sonuca ulaştırılırsa, Obama döneminin de bir zaferi olacaktır. Böylece dünya, Obama'nın öne sürdüğü yeni diplomasi anlayışının olumlu bir sonucunu görmüş olacaktır."
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, nükleer konunun, insanlığın geleceğini ilgilendiren bir konu olduğunu belirterek, "Bu, herhangi iki ülke arasındaki sınır ihtilafı değildir. Bizim torunlarımızın geleceğini de ilgilendiren bir konudan bahsediyoruz. Torunlarımız, nükleer silahın olmadığı, kısa dönemde tehdidin minimuma indiği, bölgemizde ise hiç olmadığı bir çevrede, uluslararası ortamda yaşayacaklar. Torunlarımıza nükleer bir dünya bırakmak istemiyoruz" dedi.
"Yaptırımlara ilke olarak karşıyız"
Davutoğlu, herhangi bir ülkeye yaptırım uygulanmasına ilke olarak karşı olduklarını ve İran'a da nükleer enerji projesinden dolayı yaptırım uygulanabilecek psikolojik zeminin son anlaşmayla ortadan kalktığını söyledi.
İstanbul'da bir gazeteci grubuyla sohbet toplantısı yapan Davutoğlu, Brezilya ve Türkiye'nin İran ile yaptığı uranyum takasına ilişkin anlaşmadan sonra bütün tarafların ve özellikle İran'dan taleplerde bulunan Batılı ülkelerin yeni duruma uyum sağlama dönemine girdiklerini belirtti.
İran'ın 1200 kilogram yüzde 3,5 oranında zenginleştirilmiş uranyumu Türkiye'ye teslim etmesi ve 11 ay içinde Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ve konuyla ilgili ülkelerin de İran'ın sivil ihtiyaçları için yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş uranyumu İran'a verilmek üzere Türkiye'ye teslim etmesini öngören anlaşma, Tahran'da Türkiye, Brezilya ve İran liderlerinin katıldığı törende üç ülkenin dışişleri bakanları tarafından imzalanmıştı.
"Anlaşmada boş bırakılmış bir şey yok" diyen Davutoğlu, "Amaç yaptırımları sona erdirmek miydi?" sorusuna, "Hayır. Amaç anlaşmadaki işlemin tamamlanmasıdır. Güven ortamını sağlamaktır. Yaptırımların psikolojik zemini kalmamıştır" cevabını verdi.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, zaten hem uluslararası toplumda, hem de BM Güvenlik Konseyinin daimi üyeleri arasında İran'a yaptırımların ileri götürülmesi konusunda ortak bir tutum olmadığına işaret etti.
Tahran'daki anlaşmanın ABD Başkanı Barack Obama'nın "çok taraflı angajman" yaklaşımının bir başarısı olduğunu belirten Davutoğlu, genel beklentinin Tahran'daki müzakerelerden sonuç alınamayacağı yönünde olduğunu, ancak şimdi çıkan yeni duruma ilgili ülkelerin uyum sağlamaya çalışacaklarını ifade etti.
Davutoğlu, Rusya'nın yeni durumda yaptırımların gündeme gelmesine karşı çıktığını da bildirdi.
"Yaptırımlara ilke olarak karşı çıktıklarını, Ermenistan ile normalleşme sürecinin de bu ilkenin bir parçası olduğunu" vurgulayan Davutoğlu, İran'a yaptırımların genişletilmesi halinde Türkiye'nin zarar göreceğini söyledi.