Obama'nın IŞİD stratejisi bilmecesi
ABD'nin IŞİD stratejisinin birkaç ayda sonuç alınabilecek bir tablo sunmaması, Obama yönetiminin bu stratejisine dair soru işaretlerini ve belirsizlikleri artırıyor
WASHINGTON - Irak ve Suriye'de sahadaki dinamikler devamlı değişirken ABD'nin IŞİD stratejisinin birkaç ayda sonuç alınabilecek bir tablo sunmaması, Obama yönetiminin bu stratejisine dair soru işaretlerini ve belirsizlikleri artırıyor.
ABD’nin IŞİD stratejisinin belirsizlikleri devam ediyor. Obama, Irak’ta Amerikan askerlerini tekrar muharip güç olarak göndermeden sahada Irak askerini güçlendirerek Suriye’de de güçlü ılımlı muhalif yaratıp IŞİD’i zayıflatmak istiyor. Böylece Suriye’de güçlenen muhaliflerin Esed rejimine karşı masada da ağırlık kazanacağına inanıyor ki bu sayede dolaylı olarak Esed’i hedef almadan Suriye krizini çözmeyi amaçlıyor. Ancak sahadaki dinamikler devamlı değişirken Obama’nın stratejisinin birkaç ay ve hatta belki birkaç yılda sonuç alınabilecek bir strateji olmaması, ABD yönetiminin bu konudaki en büyük sorunu.
ABD, önceliğinin Irak olduğunu belirtiyor ama Irak’ta IŞİD’i yok etmek, onun Suriye’deki güvenli bölgesini kurutmaktan, IŞİD’in Suriye’deki güvenli bölgesinin kuruması ülkedeki istikrardan, istikrar ise Esed rejiminin gitmesinden geçiyor. Bu noktada da her ne kadar ABD, öncelikle Irak’a odaklanmak istese de stratejide Esed rejiminin nasıl konumlandırılacağındaki belirsizlik, stratejinin başarısına dair soru işaretlerini de artırıyor.
Hem Irak hem Suriye’de hava saldırıları sınırlı kalırken, iki ülkede de sahada IŞİD’e karşı kesin başarı kazanacak güçlerin hemen oluşturulamayacak olması kısa vadede ABD’nin, iki ülkede IŞİD’e karşı önemli zafer elde edebilmesini de engelliyor. Nitekim, geçen hafta Kongre’de konuşan ABD Genelkurmay Başkanı General Martin Dempsey’nin IŞİD ile mücadeleyi “üç ileri iki geri adım” olarak tarif etmesi de mevcut durumu özetliyor.
Bu da son zamanlarda Washington çevrelerinde IŞİD stratejisinin değişmesi ve geliştirilmesi yönündeki eleştirel bakışları artırıyor.
Sahadaki dengeler stratejiyi belirler
ABD Başkanı Barack Obama gibi verdiği kararları değiştirmekte zorlanan bir başkan için, IŞİD’in yavaşlatılması ve bu yavaşlamanın devam etmesi halinde, her ne kadar içerisinde sorunlar barındırsa da şu anki stratejinin üzerinde büyük değişiklikler yapılmadan yürütülmesi uygun bir seçenek.
Ancak sahada IŞİD’in güçlenmesi, daha komplike silahlar elde etmesi, kritik bölgelerde kontrol sağlaması gibi gelişmeler ortaya çıkarsa Obama, stratejisinde büyük değişikliklere gitmesi yönünde daha çok baskılara maruz kalıp, daha agresif bir stratejiye yönelmek zorunda kalabilir.
Stratejinin Irak kanadı
Böyle bir durum halinde, stratejinin evrilmesi ise Irak ve Suriye’de farklılıklar taşıyabilir. Obama yönetimi için IŞİD stratejisinde önceliğin Irak olması nedeniyle stratejinin evrilmesi Irak’tan başlayabilir.
Irak’ta başarı, sadece hava saldırılarına değil, sahada Irak güçlerinin IŞİD karşısında saldırı pozisyonuna geçip zafer kazanmasına bağlı. Ancak şu ana kadar hava saldırıları ve mevcut birliklerle IŞİD’in elinden kontrol ettiği bölgelerin alınması pek mümkün olmadı.
Bu nedenle ABD, geçen hafta Irak’taki asker sayısını iki katına çıkarma ve Irak güçlerine ek eğitim için üsler kurma kararı aldı. Yine de Pentagon, Iraklılara eğitim sürecinin 8-10 ayı bulabileceğini belirtiyor. Bunun yanında ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, Irak güçlerinin IŞİD’le mücadelede üst sınırlarına ulaştığı uyarısını yaptı.
Dolayısıyla savaşmakta kapasite sınırına ulaşan bir orduya destek verecek güçlerin eğitiminin uzun süreceği dikkate alındığında Irak güçlerinin IŞİD karşısında ne kadar dayanabileceği belirsiz. Buna daha önce Irak askerlerinin IŞİD’den kaçtığı ve ABD’nin eğitiminden çıkan birliklerin başarı kabiliyetinin bilinememesi de eklenince, Irak’taki stratejinin şu anki durumu Washington için önemli riskler taşıyor.
Buna bir de IŞİD’in Irak’ta tekrar ilerlemeye başlaması veya daha sofistike silahlar elde etmesinin eklenmesi halinde, Obama’nın stratejisini tekrar büyük çaplı gözden geçirip, ülkeye sınırlı da olsa muharip güç gönderilmesi olasılığını ortaya çıkarabilir.
Yönetimin özellikle askeri kanadı bu konuya açık kapı bırakıyor. Genelkurmay Başkanı Dempsey, geçen günlerde Kongre’deki konuşmasında, şu anda Amerikan birliklerinin Irak’ta sahadaki güçlerle muharebeye katılmasına gerek görmediğini belirtse de Irak’ta kapsayıcılık ve siyasi istikrar olmadığı ve Irak güçlerinin mücadelede yeterli olmaması halinde bu öneriyi Obama’nın önüne getirebileceğini vurguladı.
G20 Zirvesi’nde konuşan Obama da böyle bir gelişme ihtimalini ilk kez dillendirdi. Obama, muharip asker göndermeye sıcak bakmasa da koşulların her an değişebileceğini söylerken, örneğin IŞİD'in nükleer silah elde etmesi gibi bir durumda birlikleri bölgeye göndermekte tereddüt etmeyeceklerini bildirdi.
Stratejinin Suriye kanadı daha da karışık
Stratejinin Suriye kanadı ise birçok risk ve karışıklığı barındırıyor.
Obama, Amerikan halkının başka bir ülke için yeniden savaşa girmek istememesi, Rusya’nın Esed rejimine desteği ve istenilen güçlü ve ılımlı muhalif bulamaması gibi nedenlerle Suriye konusunda üç yıldır yeterli adım atamadı. IŞİD’e karşı geniş bir koalisyon isteyen Obama, bu nedenle stratejinin kapsamına Esed rejimini dahil etmedi.
Ancak Obama yönetimi, Suriye’nin IŞİD’in güvenli bölgesi olmaktan çıkmasının Esed rejiminin gitmesine bağlı olması nedeniyle eninde sonundaIŞİD stratejisinin Esed’i de kapsayacağının farkında.
Şu anki tabloda da ABD’nin IŞİD’i vurmasının, IŞİD ile savaşan Esed rejiminin elini rahatlatıyor olması ve rejimin rahatlayan eliyle muhalifleri daha çok vurması, bunun sonucunda da sahada IŞİD ile çarpışacak Suriyeli muhaliflerin iki tarafa karşı da zayıflama riski taşıması şu anda Washington yönetiminin en büyük handikaplarından.
Obama’nın ilk seçeneği, ılımlı muhalifleri güçlendirerek sorunun diplomatik yollarla çözümünde ivme kazanmak.
Ancak Obama yönetimi, Suriye’de muhaliflere yardım için hala Kongre’den yetki alabilmiş değil, bunun yanında her ne kadar Türkiye ve Suudi Arabistan’da ılımlı muhaliflere eğitim ve ekipman verilecek olsa da daha Washington’ın kimlere eğitim vereceği de net değil. Dolayısıyla IŞİD ve Esed karşısında güçlü bir muhalefetin çıkması kısa vadede neredeyse imkansız görünüyor.
Nitekim sahadaki durumu devamlı gözden geçiren askeri kanat da bir müddettir Esed rejiminin stratejideki yerinin belirsizliğine dair rahatsızlıklarını dile getiriyor. Hagel, geçen haftalarda Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Susan Rice’a iki sayfalık keskin bir eleştiri yazısı göndererek Esed’e yönelik niyetine açıklık getirmemesi nedeniyle yönetimin Suriye politikasının çökme tehlikesi taşıdığı uyarısında bulundu. İsmini açıklamayan bazı yetkililerin de Amerikan basınına bu konuda bilgiler sızdırdığı ve bu bilgi sızdırmalarının zaman zaman devam ettiği de görülüyor.
Obama yönetiminin Esed ile ilgili elinde, sorunun diplomatik yollarla çözümünün haricinde başka senaryolar da bulunuyor.
Bunlardan biri, IŞİD ile Esed rejimi arasında ayrılmaz bağ kurarak ve IŞİD’in yok edilmesini ancak Esed rejiminin de gitmesine bağlayarak stratejiyi Esed’i de kapsayacak şekilde genişletmek.
Bu tür bir yaklaşım, Suriye rejimiyle doğrudan mücadeleye girmek ve savaşmak anlamına gelecektir ki bu, kısa vadede Obama’nın arzu ettiği ve iç ve dış kamuoyunu kolay ikna edebileceği bir yaklaşım değil. Bu yaklaşım, Rusya gibi ülkelerin ciddi eleştirisine ve koalisyonda farklı sesler ve çatlaklara neden olabilir ve Obama’nın kurmak istediği “geniş koalisyonun” bozulması tehlikesini beraberinde getirebilir. Dolayısıyla stratejiyi Esed’i de kapsayacak şekilde genişletmek, Obama'nın ilk etapta tercih etmek isteyeceği bir senaryo değil.
Daha agresif strateji gerekliliğiyle uçuşa yasak bölge oluşturma
İkinci ve dolaylı olarak Esed rejimini dahil etmede kullanılabilecek bir diğer senaryo ise IŞİD’in güçlenmesi, daha da toprak kazanması halinde Irak ve Suriye’de “mecburi olarak daha agresif strateji gerektiği” noktasından yola çıkarak Suriye’de daha etkin olmak.
Yönetimin, bu noktada uzun vade için Esed rejimi ile IŞİD arasında yaşamsal bağ kurmaya başladığı da görülebiliyor. ABD Savunma Bakanı Hagel, IŞİD’in Esed rejiminin yönetimi nedeniyle bu kadar güçlendiğine dikkat çekerken, dün en ilginç benzetme ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’den geldi. Kerry, dünkü konuşmasında “Esed rejimi ile IŞİD birbirine bağlı” diyerek aralarında “simbiyotik” bir ilişki olduğunu, yani yaşamalarının birbirine bağlı olduğunu söyledi.
Bu noktada ABD’nin elindeki seçenekler muhaliflere silah yardımlarını mümkün olduğunca artırmak. Ancak burada da en iyi seçeneklerden biri de Türkiye’nin uzun süredir belirttiği “uçuşa yasak bölge” oluşturulması. En azından muhaliflerin Esed rejimini tarafından vurulmasının engellenmesi, bu grupların hem Esed hem IŞİD ile savaşta etkinliğini artırabilir.
Düşünce kuruluşu Council on Foreign Relations uzmanlarından Max Boot da geçen günlerde Washington Post’taki yazısında Suriye’nin bir bölümüne uçuşa yasak bölge kurulmasını savundu. Suriye’de şu anda hava saldırıları düzenleyen ABD güçlerinin muhalifleri Esed rejiminin bombalarından koruyamadığını belirten Boot, uçuşa yasak bölgenin Sünnilerin IŞİD ile savaşma istekliliğini artırabileceğini, Suriyeli muhaliflerin genişlemesine imkan sağlayacağını ve Türkiye’nin daha fazla müdahil olmasına yol açacağını yazdı.
Ancak şu ana kadar Obama yönetimi uçuşa yasak bölge seçeneği konusunda bir sinyali en azından kamuoyu önünde vermedi.
Bir başka seçenek ise Esed rejimi ile muhalifler arasında şimdilik ateşkes sağlayarak IŞİD’e odaklanmak ve Suriye’nin geleceğine dair belirsizlik ve çözüm arayışlarını daha uzun vadeye yaymak. BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’nın geçenlerdeki yeni teklifi de bu yönde oldu. Ancak buradaki asıl çekince böylesi bir yerel ateşkesin Esed güçlerinin toparlanmasına da yardım edecek olması.
Sonuç olarak Suriye krizinde, Washington’ın en öncelikli tercihi Suriye’de siyasi çözüm. Ilımlı muhaliflerin desteklenmesinin uzun vadede Esed rejimini de zayıflatabileceğini ve muhaliflerin diplomasi masasında elini güçlendirebileceğini düşünen Obama yönetimi, diplomasi şansını sonuna kadar zorlamayı planlıyor. Bunların olmaması halinde bile, stratejideki olası evrilmelere yine de "birinci öncelik" olarak belirttiği Irak'tan başlaması ihtimali bulunuyor.
Yönetimden strateji değişikliği tartışmaları noktasında sızıntılar gelse de resmi olarak şimdilik böyle bir seçenekten bahsedilmiyor. Ancak özetle, IŞİD ile mücadelede zaman içinde belirli değişiklikler katedilememesi ve IŞİD'in güçlenmesi halinde, Obama yönetiminin, birden büyük çaplı değişiklikler yapmasa da aşamalı olarakIŞİD stratejisini değiştirme ya da genişletme yönünde adımlar atması ihtimal dahilindi.