Fed tartışmaların merkezinde
Dünya ekonomisine yön veren ve özgün yapısıyla diğer merkez bankalarından ayrılan ABD Merkez Bankası'nın işleyişi ve bağımsızlığına yönelik tartışmalar sürüyor.
Kararlarıyla tüm dünya piyasalarını etkileyen ABD Merkez Bankası'nı (Fed) diğer merkez bankalarından farklı kılan yapısı, aslında ülkede kendinden önce kurulmuş 2 merkez bankasının başarısızlıklarından çıkarılan derslere dayanıyor.
Bölgesel Fed'lerin New York, Boston, Philadelphia, Richmond, Atlanta, Cleveland, Chicago, Minneapolis, Kansas City, St. Louis, Dallas ve San Francisco kentlerindeki merkezlerin başkanları, kendi yönetim kurulları tarafından her 5 yılda bir yapılan seçimle belirleniyor.
Bölgesel Fed'ler, sağladıkları istatistik ve ekonomik tahminlerle, alınan politika kararlarının tüm bölgeleri temsil etmesine yardımcı olurken, Fed organizasyonun en tepesinde ise üyeleri, ABD Başkanı tarafından atanan ve kongrece onaylanan Yönetim Kurulu bulunuyor.
ABD’nin başkenti Washington’da yerleşik olan Yönetim Kurulu, Fed’in zorunlu karşılık ve iskonto oranlarının belirlenmesi, para politikalarının uygulanmasının ve üye bankaların denetlenmesi gibi sorumlulukları üstleniyor.
Fed’in en etkin birimi: FOMC
Fed’in para politikalarını ise Yönetim Kurulu ile 5 bölgesel Fed başkanından oluşan Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) belirliyor.
Aldığı kararlarla sadece Amerikalıları değil, tüm dünyayı etkileyen FOMC üyeleri yaklaşık her 6 haftada bir Washington'da toplanıyor. FOMC’nin toplantı bildirileri ve bundan 3 hafta sonra yayımlanan toplantı tutanakları, küresel piyasaların sabırsızlıkla beklediği gelişmelerin en başında geliyor.
FOMC Başkan Yardımcılığı'nı da yürüten New York Fed Başkanı'na daimi oy hakkı tanınırken, diğer 4 üyenin 2-3 yılda bir yapılan rotasyonla belirlenmesi dikkati çekiyor.
Fed'in "Güvercin" ve "Şahinleri"
Yüzyılı aşkın süredir Amerikan ekonomisine yön veren Fed'in çoklu sistemi, daha demokratik ve çoğulcu bir karar alma mekanizması sağlarken, bazı önemli tartışmaları da beraberinde getiriyor.
Bunların başında, Fed üyeleri arasındaki derin fikir ayrılıklarının para politikalarına yönelik belirsizliği artırması geliyor.
Belirgin görüş farklılıkları nedeniyle "güvercinler" ve "şahinler" olarak iki genel gruba ayrılan Fed üyelerinin, bu yıl içinde başlaması beklenen faiz artışına ilişkin çelişen açıklamaları, piyasaların dalgalanmasına neden olabiliyor.
Sermaye yapısıyla dünyadaki tek örnek
Fed’in kendine özgü yapısı sadece çoklu karar alma mekanizmasından ibaret değil. Türkiye’de dahil olmak üzere birçok ülkede merkez bankalarının sermayelerinin önemli bir bölümü hükümet kuruluşlarının kontrolünde iken, Fed sermayesinin tümünün 12 bölgesel şubesine ait olmasıyla bu açıdan dünyadaki tek örneği oluşturuyor.
Bölgesel şubelerin sermayesi ise Fed'e üye olan ticari bankalar tarafından sağlanıyor. Fed’in sermayesinin hükümet kuruluşlarına değil ticari bankalara ait olması, bankanın bağımsızlığını güçlendiren bir diğer farklılık olarak değerlendiriliyor.
Fed'in bağımsızlığı sık sık eleştiriliyor
Başta Cumhuriyetçiler olmak üzere birçok grup uzun süredir Fed’in bağımsızlığının sınırlandırılması savunuyor.
Bu gruplar, ayrıca Fed’in tabi tutulduğu sınırlı mali denetimin, 2008 finansal krizi döneminde ortaya çıkan yolsuzlukları tetiklediğini öne sürüyor.
Bu iddialar, bir önceki Fed Başkanı Ben Bernanke'nin, ABD'li sigorta şirketi AIG'nin 2008 finansal krizinde kurtarılmasına ilişkin yolsuzluk davasına tanık olarak ifade vermeye çağrılmasıyla yeni bir boyut kazanmıştı. Bununla birlikte, Cumhuriyetçilerin geçen yılki ara seçimlerin ardından Kongre’deki çoğunluğu ele geçirmesi, Fed’in denetimine yönelik baskıları daha da artırdı.
Faiz oranlarına yönelik kararlar ve New York Fed'in açık piyasa işlemleri, 1978’den bu yana siyasi baskı olasılığını ortadan kaldırmak amacıyla GAO'nun mali denetim dışında tutuluyor.
Beyaz Saray ve demokratlar Fed'i destekliyor
Obama yönetimi ise bağımsızlık ve denetim konularında Fed yetkililerinin arkasında duruyor.
Nitekim, Obama'nın Ekonomik Danışmanlar Konseyi Başkanı Jason Furman, "lüzumsuz ve zararlı" olarak nitelendirdiği “Fed’in Denetimi” yasa tasarısının, Kongre'den geçmesi halinde veto edileceğini bildirmişti.
ABD'de 2016'da yapılacak başkanlık seçimleri ise Fed'in denetimine ilişkin girişimlerin geleceğini belirsizleştiriyor.