"Erken seçim çağrısında bulunmayacağım"
İngiltere Başbakanı May, erken seçim çağrısında bulunmayacağını belirterek, AB'den ayrılma (Brexit) süresince "zor zamanlardan geçmeye hazırlıklı olunması" gerektiğini söyledi.
İngiltere Başbakanı Theresa May, İngiliz yayın kurumu BBC’de yayınlanan "The Andrew Marr Show"da ülkesinin AB'den ayrılma sürecine ilişkin soruları cevaplandırdı.
Brexit'in anlamının sadece "AB'den çıkmak" olduğunu ifade eden May, "Bu karar aniden sadece içe döndüğümüz anlamına gelmiyor. Dışarıya dönük, gözü pek bir ülke olmaya devam edeceğiz." dedi.
Brexit süreciyle birlikte AB dışındaki geleceğe ve yeni fırsatlara olumlu baktığını ifade eden May, ülke ekonomisine ilişkin olarak, "İyi figürler elde ettik. Bazı kişilerin tahmin ettiğinden daha iyi figürler elde ettik. Bu (Brexit süreci) basit bir yolculuk olacakmış gibi davranmak istemiyorum. İleride karşılaşacağımız zor zamanlar gerçeği için hazırlık yapmalıyız diye düşünüyorum. Ancak ben olumlu bakıyorum. Britanya'yı serbest ticarette küresel bir lider haline getirmek istiyorum." değerlendirmesinde bulundu.
"Bir sonraki genel seçim 2020'de"
AB referandumunun ardından ülkenin AB'de kalmasından yana kampanya yürüten dönemin Başbakanı David Cameron'un istifası üzerine genel seçime gidilmeden başbakanlık görevine gelen May, 2020 yılından önce genel seçime gidilip gidilmeyeceği yönündeki soruyu şöyle cevapladı:
"Özellikle referandumun ardından bence önemli olan şey, istikrar dönemine sahip olmamızdır. Bir sonraki genel seçim 2020'de düzenlenecek. Erken seçim çağrısında bulunmayacağım. Ülkenin karşı karşıya olduğu sorunları çözebilmek için vakte ihtiyacımız olduğu, istikrara ihtiyacımız olduğu konusunda çok açık oldum."
"Hazırlık sürecine ihtiyacımız var"
İngiliz hükümeti olarak Britanya halkının AB referandumuyla ortaya çıkan taleplerine saygı duyduklarını aktaran Theresa May, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İngiliz halkı, serbest dolaşımın geçmişte olduğu gibi devam etmesini istemiyor. AB'den gelen insanların dolaşımının kontrol edildiğini görmek istiyorlar. Biz de tabii ki buna, seçeneklerimizin ne olduğuna bakıyoruz. Bu Britanya halkının verdiği mesajdı. Ancak aynı zamanda iş fırsatları, ekonomik fırsatları da görmek istiyorlar. Yani (AB ile yapılacak müzakerelerde) ticaret ve hizmetler konularında iyi bir anlaşma sağlamak bizim için önemli."
May ayrıca, Birleşik Krallık'ta yerleşik AB'li göçmenlerin statülerini garanti altına alabileceğini tahmin ettiğini kaydederek, ancak bunun sadece AB ülkelerinde yaşayan Britanyalıların statüleri korunduğu sürece yapabileceğini dile getirdi.
İngiliz lider, ülkenin AB'den çıkma sürecini başlatacak Lizbon Antlaşması'nın 50. maddesinin devreye alınmasına yönelik olarak da "Hükümet 50. maddeyi önümüzdeki yıla kadar devreye almayacak. Hazırlık sürecine ihtiyacımız var." dedi.
İskoçya'daki bağımsızlık referandumu tartışmaları
İskoçya'nın AB üyesi olarak kalmak isteği ve bu bağlamda Brexit kararının İskoçya'da ikinci bir bağımsızlık referandumunu tetikleyebileceği yönündeki yorumlara ilişkin May, İskoç hükümetinin AB ile yapılacak tüm Brexit müzakerelerinde yer alacağını bildirdi.
May, "İskoçya 2014 yılında Birleşik Krallık'ın parçası olarak kalmak istedi. İskoçya'da yapılan son anketlerin sonuçlarına bakarsanız eğer, bu anketler İskoç halkının ikinci bir referandum istemediğini gösteriyor." diye konuştu.
İskoçya'da 2014 yılında yapılan bağımsızlık referandumunda, Birleşik Krallık'ın parçası olarak kalmak isteyenler 10 puan farkla önde çıkmıştı. Birleşik Krallık'ta 23 Haziran'da yapılan AB referandumunda halkın yüzde 52'si AB'den çıkış yönünde oy kullanmıştı.