'Deutsche Bank'ın devlet yardımı alması şart'
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Divan Kurulu Katip Üyesi Günay, Deutsche Bank'a uygulanması talep edilen 14 milyar dolarlık ceza sebebiyle bankanın devlet yardımı alması ve ayakta tutulmasının kaçınılmaz olduğunu açıkladı.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Divan Kurulu Katip Üyesi, AK Parti Eskişehir Milletvekili Emine Nur Günay, mortgage destekli menkul kıymet satışında yatırımcıları aldattığı iddiasıyla Deutsche Bank'a uygulanması talep edilen 14 milyar dolarlık cezaya ilişkin, "Bu durumdan Alman ekonomisinin olumsuz etkilenmemesi mümkün değil." dedi.
AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi de olan Günay yaptığı açıklamada, Avrupa Birliği'nin (AB), 1957 Roma Antlaşmalarının 60'ıncı yıl dönümünü büyük krizleri yaşadığı bir kırılma dönemiyle karşıladığını belirterek, AB ülkelerinin siyaset, ekonomi ve güvenlik sorunlarıyla baş etmeye çalıştıklarını kaydetti.
Irak Savaşı'nın yaşandığı 2000'li yılların başında büyük bir siyasi kırılma yaşayan AB'nin, hem birlik içi hem de uluslararası ilişkilerde henüz "siyasi birlik" olmadığını gösterdiğini vurgulayan Günay, şöyle konuştu:
"Birleşik Krallık, ABD ile hareket ederken, Almanya ve Fransa karşı duruş sergiledi. 2008 küresel kriz ile ekonomik birlik olamadığı tartışmaları gündeme geldi. Tek para birimi ve Merkez Bankası çok önemli bir mihenk taşı oldu ancak AB, ekonomik birliğini para politikalarının ötesine taşıyamadı, mali politikalarda uyumu sağlayamadı. Yeni üye ülkeler ve kendileri için belirledikleri 'Maastricht' ekonomik kriterlerini bile karşılayamadılar. Bu da devasa kamu ve dış borç yükleri ile karşılaşmalarına neden oldu. Tüm bu sorunları uyum içinde çözmeleri gerekirken, genişlemenin getirdiği ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel uyum sorunları ile yüzleştiler, ülkeler arası makas daha da derinleşti. Siyasi ve ekonomik sorunlara iç ve dış güvenlik alanlarında yaşanan sorunlar da eklenince ulusal ve milliyetçilik akımları ulusal siyasete yön vermeye başladı. Suriye krizi ile AB ülkelerine göç dalgaları mülteci krizini oluşturdu."
"Alman ekonomisi olumsuz etkilenecek"
Günay, 23 Haziran'da yapılan tarihi referandum ile Birleşik Krallık'ın AB'den ayrılma kararı aldığını anımsatarak, ayrılma sürecinin Nisan 2017 tarihine kadar gerçekleşmesinin planlandığını bildirdi.
AB ülkelerinde şimdi de Deutcshe Bank krizinin yaşandığını anlatan Günay, şunları söyledi:
"Almanya ekonomisi küresel kriz sonrası AB içinde lokomotif olan ve bir anlamda krizin yükünü alan bir ekonomi oldu. Almanya ekonomisinin GSYH'si yaklaşık 3,5 trilyon dolar. Deutsche Bank'ın aktifleri 2 trilyon dolar, Commerzbank'ın ise 600 milyar dolar. Almanya ekonomisinin yaklaşık dörtte üçüne denk gelen büyüklüğe sahipler. Alman ekonomisinin olumsuz etkilenmemesi mümkün değil. Eylül 2016'da Deutsche Bank'ın hisseleri, tüm zamanların en düşük seviyesine geriledi, bankanın piyasa değeri yıl başından bu yana yaklaşık yarı yarıya düştü. Düşüş aslında bir sonuç. 2008 küresel krizi ile birlikte AB'de bankacılık sektöründe yaşanan sorunlar devam ediyor ancak çok fazla gündeme getirilmedi. Stres testleri belli zamanlarda yapılıyordu ama sonuçlar şeffaf olarak paylaşılmadı.
Çok kısa bir dönem önce Brexit yaşandı. Almanya ekonomisindeki bu kırılganlıklar Avrupa ülkelerini doğrudan etkileyecektir. Küresel finansal sistem içinde diğer ülkeler de etkilenecektir. Bu nedenle Deutche Bank gibi bir bankanın devlet yardımı alması ve ayakta tutulması kaçınılmazdır."
"Türk bankacılık sistemi çok sağlam"
Günay, Türk bankacılık ve finans sisteminin üzerine sürekli yorum yapan ve rapor yayınlayan kuruluşların nedense AB'de yaşanan gerçekleri görmek istemediğinin altını çizdi.
Basel kriterlerine göre bankacılıkta sermaye yeterlilik oranının yasal sınırının yüzde 8 olarak belirlendiğini hatırlatan Günay, şöyle devam etti:
"Türkiye'de BDDK'nın yasal sınırı yüzde 12 iken, Türk bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik oran ortalaması yüzde 15,8'dir. Deutsche Bank'ın sermaye yeterlilik oranı ise yüzde 3'ün altına düştü. Düzenleyici ve Denetleyici kurumlar neredeydi? Bir dönem bu bankaların aldığı riskleri önemsiz veya gerçekleşmesi mümkün olmayan risklerden gören otorite ve risk değerlendirme kuruluşları hata yaptıklarını anladıklarında artık iş işten geçmişti. Maalesef aynı otorite ve risk değerlendirme kurumları Türk bankacılık sistemini değerlendirirken en acımasız şekilde davranırken kendileri için bunu yapmadılar. Sonuçta Türk bankacılık sistemi çok sağlam ve likit şekilde hayatını sürdürmeye devam ediyor."
Günay, AB'nin kritik bir durumdan nasıl çıkacağına kendinin karar vereceğini ve geleceğini belirleyeceğini anlattı.
"Özellikle yasa dışı göç, güvenlik politikaları, terörle mücadele ve savunma alanında işbirliği gibi konularda Türkiye'siz bir çözüm olması çok zor görünüyor" diyen Günay, şunları aktardı:
"Bu gerçeği AB de biliyor. AB'nin 60. yıl dönümünü karşılarken karar AB'nin. Türkiyeli bir gelecek mi? Türkiye'siz bir gelecek mi? Türkiye zaten bu alanlarda politikasını belirlemiş ve uygulayan bir ülke. Dış sınırların korunmasından her tür terörle mücadeleye, yapısal reformlardan ekonomik büyüme ve istihdam konularına kadar her alanda politikalarını çok net uyguluyor."
Günay, AB'de yapılması gerekenin her alanda yapısal reformları uygulamak ve bunu eylemlerle göstermek olduğunu belirterek, sorunun kaynağına yönelik politikalar uygulanmazsa günü kurtarma adına alınan önlemlerin daha büyük sorunlara neden olacağını sözlerine ekledi.