Deflasyonla 635 milyar dolarlık mücadele
ECB Başkanı Mario Draghi’nin bu hafta devlet tahvili alım programı açıklaması bekleniyor. Genel beklenti tahvil alım programının büyüklüğünün 500 milyar euronun üzerinde olacağı yönünde.
EVRİM KÜÇÜK
DIŞ HABERLER - Avrupa tarafında Yunanistan’a ilişkin siyasi ve ekonomik belirsizliğin devam etmesi ve ekonomide toparlanmanın yetersiz olduğuna ilişkin açıklamaların ardından gözler Avrupa Merkez Bankası’na (ECB) çevrildi. Perşembe günü açıklanacak ECB kararları piyasaların yönü üzerinde belirleyici olacak ve euro/dolar paritesinin hareketlerini şekillendirecek. Analistlere göre Draghi’nin açıklayacağı devlet tahvili alım planı ulusal merkez bankalarının kendi risklerini üstlenmesini öngörüyor.
Riski ulusal MB'ler paylaşacak
ECB Başkanı Mario Draghi’nin bu hafta 550 milyar eurolukyani 635 milyar dolarlık tahvil alım programı açıklaması bekleniyor. Böylelikle Draghi, Euro Bölgesi’nin deflasyondan kurturmak için bugüne kadarki en büyük adımını atmış olacak. Genel beklenti tahvil alım programının büyüklüğünün 500 milyar euronun üzerinde olacağı. Uzmanlara göre artık söz konusu olan ECB’nin devlet tahvili alıp almayacağı değil, programın nasıl tasarlandığı, güvenilir ve yeterli bulunup bulunmayacağı. ECB kaynaklarına göre, ciddi biçimde değerlendirilen seçeneklerin başında para birliği içerisindeki her ulusal merkez bankasının, kendi ülkesine ait satın alınan tahvillerin tamamı veya çoğuna ilişkin temerrüt riskini üstlenmelerini öngörüyor.Ancak riski merkez bankalarının kendi omuzlarına yıkmanın Almanya Merkez Bankası Bundesbank Başkanı Jens Weidmann’dan destek bulamayacağı konuşuluyor. ECB Konseyi’nin Alman üyesi Sabine Lautenschlager’in de Draghi’nin karşısında yer alacağı belirtiliyor. ECB Başkanı Mario Draghi ve Almanya Başbakanı Angela Merkel’in geçen hafta özel olarak görüştükleri yönündeki haberler kararın siyasi alandaki hassasiyetinin de altını çiziyor. Fakat Konseyin diğer üyelerinden Draghi’nin destek alması ihtimali güçlü. Tahvil alımı konusunda şüpheleri olan Hollanda Merkez Bankası Başkanı Klaas Knot, ulusal merkez bankalarının kendi risklerini üstlenmesi halinde devlet tahvili alımına sicak bakabileceklerini söylemişti. Knot, Der Spiegel’e yaptığı açıklamada, böyle bir uzlaşmanın finansal risklerin adaletsiz dağılımını engelleyeceğini söylemişti.
Yatırımcı Avrupa’ya baktı, Çin’de yüzde 8’lik düşüşü takmadı
Çin’de bazı aracı kurumların kredili işlem yaptırma yetkileri donduruldu, piyasada sert düşüş yaşandı. Çin Menkul Kıymetler Düzenleme Komisyonu bir çeşit gölge bankacılık ürünü gibi kullanılan ve özellikle hisse senedi fiyatlarını speküle etmek için tercih edilen kredili işlemlere sınırlama getirdi. Komisyonun bu kararı sonrasında Çin borsası yüzde 8’lik sert bir düşüş gösterdi. Çin Borsası, 2008 finans krizinden bu yana en büyük günlük düşüşünü gösterdi. Ancak, yatırımcıların gözünün bu hafta yapılacak Avrupa Merkez Bankası (ECB) toplantısı üzerinde olması nedeniyle düşüşün gelişmekte olan ülke borsaları üzerindeki etkisi sınırlı oldu. Çin borsası geçtiğimiz yıl yüzde 50’nin üzerinde yükselerek başlıca endeksler arasında en iyi performansı sergilemişti. 24 yılın en düşük büyümesi bekleniyor Çin piyasalarındaki sert düşüş, ekonomik büyüme verisinin açıklanmasından bir gün önce gerçekleşti. Ülke ekonomisinin 2014’te yüzde 7.2 ile son 24 yılın en düşük büyümesini sergilemesi bekleniyor. Çin Başbakanı Li Keqiang, ülke ekonomisinin hala aşağı yönlü baskı ile karşı karşıya olduğunu söyledi. Pekin’de konuşan Li, “Çin ekonomisi 2014 yılında artan bir aşağı yönlü baskı altında kaldı, ancak büyüme hala makul bir aralıkta” dedi. Çin ekonomisinde büyüme 3. çeyrekte yüzde 7.3 ile son 5 yılın en düşük seviyesinde gerçekleşti. Huaxi Securities’den Cao Xuefeng, 2014 yılı verisinin piyasalar üzerinde negatif etki yaratabileceğini söyledi. Xuefeng, Çin Yeni Yılı öncesinde piyasalarda olumsuz havanını dağılmasını beklemediğini de kaydetti.
QE’nin etkisi beklenenden az olabilir
HSBC, düşük faiz ve yeterli likidite ortamında, ECB’nin parasal genişlemesinin etkisinin beklenenden daha az olabileceğini kaydetti. Banka, Avrupa’da QE’nin, ABD ve Japonya’dakilerden daha farklı bir şekil alabileceğini ve temelde yalnızca ülke tahvili alımından oluşmayabileceğini belirtti. HSBC, LTRO ve TLTRO operasyonlarının, bankacılık sektörünün ilave likiditeye ihtiyaç duymadığını gösterdiğini ve piyasanın kredi talebi ve sermaye gerekliliği konusunda daha endişeli olduğunu belirtti.