“Borç krizinin sürdüğü gelişmiş ülkeler 1930’lardaki gibi temerrüde düşebilir”
Dünyanın önde gelen ekonomistlerinden Rogoff ve Reinhart, IMF için kaleme aldıkları makalede pek çok gelişmiş ülkenin devasa borç sorunu karşısında temerrüt riskiyle karşı karşıya olduklarını savundu
Harvard Üniversitesi ekonomistleri Kenneth Rogoff ve Carmen Reinhart, Uluslararası Para Fonu (IMF) için kaleme aldıkları bir makalede gelişmiş dünyada bugünkü muazzam devlet borcu stokunun dünyada 1930’lar tipi temerrüt riskine yol açabileceği uyarısında bulundu. Raporda pek çok gelişmiş ekonominin finansal baskı, doğrudan borç yapılandırması, yüksek enflasyon ve çeşitli sermaye kontrolleri gibi durumlarla karşı karşıya kalacağı savunuldu.
Bugün Batı’daki yüksek borçluluğun kemer sıkma politikalarının yeterli olmadığı anlamına geldiğini söyleyen Rogoff ve Reinhart, Batılı hükümetlerin ekonomik krizin derinliği ve süresini hafife aldığını ileri sürdü. Makalenin yazarları, “Hükümetler büyümenin tek başına krizi sonlandıracağına dair varsayımlarında dikkatli olmaları gerekir. Bunun yerine bugünün gelişmiş ekonomileri, uzun süredir gelişmekte olan ekonomilerle ilişkilendirilmiş yaklaşımlara artan ölçüde bakmak zorunda kalabilirler. Gelişmiş ülkeler kendilerinin de çok uzak olmayan bir zamana dek sürdürdükleri politikalar yönelmek zorunda kalabilirler” görüşünü ifade ettiler. Makalede Rogoff ve Reinhart tarihten örnekler vererek, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan Avrupa ülkelerinin 1930’larda ABD’ye olan Birinci Dünya Savaşı borçlarını ödeyememelerini detaylandırdılar.
Araştırmada tarihin bu “kolektif hafıza kaybının” bazı hallerde borç küçültme-kredi azaltmanın son maliyetlerinin alevlenme riskini artıran mevcut politikalara yol açtığı savunuldu. Reinhart ve Rogoff, “Finansal krizin devlet borcu krizlerine dönüştüğü Avrupa’da resmi yaklaşım normal büyümeye kemer sıkma, büyümenin karışımı olan politikalarla ulaşılabileceğine dayanıyor. İddia şu ki, gelişmiş ekonomilerin gelişmekte olan ülkelerin borç yapılandırması, yüksek enflasyon, sermaye kontrolleri ve önemli finansal baskıların da dahil olduğu çözümlere başvurmaya ihtiyaçları olmadığı yönünde” dedi. Finansal baskılar, devlet borçlarını azaltma yönündeki çeşitli önlemler anlamına geliyor. Rogoff ve Reinhart’a göre Batılı politikacıların bu görüşü tarihsel kayıtlarla uyumlu değil. İki ekonomiste göre çoğu gelişmiş ekonomide borç yeniden yapılandırılması, yüksek enflasyon ve finansal baskılar önemli borç sorunlarının çözümünün entegre parçaları oldu.
Borçlanma Batı’da son 200 yılın zirvesinde
IMF’nin geçen nisan ayındaki tahminlerine göre merkezi hükümetlerin borç/GSYH oranının bu yıl Euro Bölgesi’nde yüzde 95.2, ABD’de ise yüzde 109.2’ye ulaşması bekleniyor. Gelişmiş ekonomiler için bu oranın yüzde 109.5 olması beklenirken, gelişmekte olan ülkeler için bu oranın sadece yüzde 33.6’da olduğuna dikkat çekiliyor. Reinhart ve Rogoff gelişmekte olan ülkelerin gerçekte 2008-2009 finansal krizinden 10 yıl önce borç ve kredi hacmini küçülttüklerini, oysa gelişmiş ekonomilerin borç stokunda İkinci Dünya savaşı sonrasında karşılaşılmayan zirvelere ulaştığını yineledi. İki ekonomist gerçekte gelişmiş ekonomilerdeki mevcut merkezi hükümet borçlarının son iki yüz yılın zirvesine yaklaştığını savunuyor. Rogoff ve Reinhart ekonomik toparlanmanın zayıf olduğunu, 2008/2009 krizi sonrası Avrupa’da uygulanan kemer sıkma politikalarının da yetersiz olduğunu ifade ediyorlar. Bunun yerine iki ekonomist borç probleminin büyüklüğünün borç yapılandırmaları gerektirdiğini özellikle bu durumun Avrupa’nın çevre ülkeleri için geçerli olduğunu belirtiyorlar. Makalede “Tarihi kamu ve özel borç düzeyleri ışığında belirgin bir borç yapılandırılmasına büyük bir rol vermeden 5 yıldır süren mevcut krize bir çözüm öngörmek zor” diyen Rogoff ve Reinhart’ın önerdiği çözüm, sermaye kontrolleri, finansal baskı, enflasyon ve temerrütten oluşan bir tür kombinasyondan meydana geliyor.
G7 ve BRIC, 2014’te toplam 7.43 trilyon dolar borç ödeyecek
En gelişmiş ülkeler grubu G7 ile BRIC’i oluşturan Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’den oluşan en büyük ekonomileri 2014’te 7.43 trilyon dolarlık borç bekliyor. Tahvil faizlerinin rekor düşük seviyelerden tırmanmaya başlamalarıyla, yüksek bütçe açıklarını düşürmeye çabalayan büyük ülkelerin borçlanma maliyetlerinde artış tehdidi diş gösterirken, dünyanın en büyük ekonomileri 2014’te 7.43 trilyon dolarlık borç ödeyecekler. Bloomberg tarafından derlenen verilere göre, G7 artı Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in ödemeleri yaklaşan bono ve tahvil borçları 2013’te, 2012’deki 7.6 trilyon dolardan gerilemesinin ardından 2014’te yatay seyretti. Yüzde 6’lık artışla 3.1 trilyon borcu bulunan ABD en büyük borç yüküne sahip. Rusya, Japonya ve Almanya refinansman ihtiyaçlarında düşüş göreceklerken, İtalya, Fransa, İngiltere, Çin ve Hindistan yükselişle karşı karşıya. Gelişmiş ülkelerde, bütçe açıklarının GSYİH’larına oranı 2009’daki zirve olan yüzde 7.8’den yüzde 4.1’e gerilemesine rağmen, kriz öncesi 10 senenin ortalamasının hala 2 kat üzerinde seyrediyor. İyileşme belirtileri gösteren küresel ekonomi ve teşvik azaltımı kararı alan Fed ile ortalama faizler geçen sene 2006’dan beri en sert yükselişlerini kaydetmesinden sonra ülkelerin borçlanma maliyetleri daha da artabilir. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı (OECD) tahminlerine göre, OECD’nin 34 üyesinin kamu borçlarının GSYİH’larına oranının geçen seneki yüzde 70.9’dan bu sene yüzde 72.6’ya yükselmesi bekleniyor. Bu oran 2007’de yüzde 39 olarak kaydedilmişti.