'Yaşlı kıta' Avrupa, göçmenlere muhtaç olacak
Avrupa Birliği ve OECD uzmanlarına göre "yaşlı kıta" Avrupa, istemediği göçmenlere muhtaç olacak
PARİS - Avrupa, dünyadaki diğer tüm bölgelerden daha hızlı yaşlanıyor. Göçmenlere acil ihtiyacı var ama Avrupa halkı göçmen istemiyor.
Avrupa Birliği ve OECD uzmanlarına göre "yaşlı kıta" Avrupa, yaşlanan işgücünün etkilerini daha çok kadın ve ileri yaşta işçi istihdam ederek, Avrupa ülkeleri arasında işçi değişimini teşvik ederek ve halen var olan göçmenlerini daha iyi kullanarak 2020'ye kadar giderebilir.
Ancak orta ve uzun vadede Avrupa Birliği'nin kendi sınırları dışından çok sayıda vasıflı işçi bulması gerekecek. Bunun için de popülist ve göç karşıtı partilerin yükselişiyle ortaya çıkan kamuoyu muhalefetin aşılması zorunlu.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) Paris'teki merkezinden göç uzmanı Christophe Dumont, " Eğer(göçmenlere) kapıyı kapatırsanız bunun ekonomik bedelini ödersiniz" dedi.
"Şimdilik daha önce gelmiş göçmenleri, yetenekleriyle uyumlu istihdam piyasalarına yönlendirmek mümkün. Uzun vadede ise artık sorun becerilere göre iş bulmak değil, işçi sayısı olacak."
Şu andaki eğilimlere bakılırsa Avrupa'nın en büyük ekonomisi Almanya ile birlikte İspanya ve Polonya da şimdiden başlayarak nüfus azalması yaşayacak ve ekonomik büyüme potansiyelleri düşecek.
AB'nin istatistik bürosu Eurostat'a göre Almanya'nın 82 milyon olan nüfusu, şu andaki göç düzeyleri aynı kalırsa 2050 yılında 74.7 milyona inecek ve ortalama yaş 50'ye çıkacak. Daha karamsar bazı tahminler ise Alman nüfusunu 2060 yılında 65 milyon gösteriyor.
Joerg Peschner ve Constantinos Fotakis'in Avrupa Komisyonu için yaptıkları araştırmaya göre bu durum, Almanya'nın yanı sıra AB'nin en güçlü ekonomilerinden olan Avusturya, Hollanda ve Finlandiya'da "ciddi istihdam arzı sıkıntısı" yaratacak. Araştırmada ekonomik toparlanma oranı sadece yüzde 1 olarak alınıyor.
Bunun tersine İngiltere, Fransa, İrlanda ve daha az olmakla beraber İtalya, sağlıklı bir büyüme bekleyebilirler. İngiltere - tabii eğer AB'de kalırsa - 2050 yılında AB'nin nüfusu en büyük ülkesi sıfatını Almanya'nın elinden almış olacak ve nüfusu 77.2 milyona çıkacak. Fransa da 74.3 milyona çıkacak nüfusuyla Almanya'ya yetişecek.
Altı yıllık ekonomik krizden daha yeni yeni toparlanmaya başlayan pek çok Avrupa ülkesi, bu sıralamanın neresinde yer alırsa alsın, giderek yükselen göç karşıtı siyasi söylemlerle demografik gerçeklerin tersine bir yöne gidiyor.
Fransa'da Marine Le Pen, İngiltere'de Nigel Farage, Hollanda'da Geert Wilders AB içinde işçilerin serbest dolaşım hakkına karşı yaptıkları öfkeli saldırılarla işçi sınıfından oy
kapıyorlar.
Bu siyasetçiler AB'yi "istihdam hırsızı" göçmenlere kapıları açmak, ücretler ve yaşam standartlarını düşürmek ve suç oranlarını yükseltmekle suçluyorlar.
Bir sorun da demografik dengenin ters dönmesinin emekli maaşları ve sağlık harcamaları üzerindeki etkisi. Bu durum özellikle en büyük yaşlı nüfusuna sahip olan Almanya ve İspanya'da geçerli.
Eurostat'a göre İkinci Dünya Savası'ndan sonraki nüfus patlamasıyla gelen kuşak şimdi emeklilik yaşında ve 65 yaş üstü nüfusun çalışan nüfusa oranı ciddi biçimde artacak.
Buna karşılık 15-yaş altı nüfus da 2060 yılına kadar yüzde 15 azalacak.
AB ülkelerinin pek çoğu emeklilik yaşını 65 ya da üstüne çıkardığı gibi, tam emeklilik maaşı alabilmek için prim ödeme süresini de uzatıyorlar.
Avrupa, eğer göçmenlerin sağlayacağı ekonomik faydaları elde edemezse, yaşam standartlarını sürdürebilmek için ya üretimde büyük bir sıçrama yapmak, ya da bu standartların düşmesine razı olmak zorunda.