'Reformlar tamamlanmadan zengin ülke olamazsınız'

Türkiye ekonomisine ilişkin DÜNYA'nın sorularını yanıtlayan Dünya Bankası Türkiye Direktörü Martin Raiser, yapısal reformların da bir an önce tamamlanması uyarısında bulundu

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

HÜSEYİN GÖKÇE

ANKARA - Dünya Bankası Türkiye Direktörü Martin Raiser, Türkiye ekonomisinin 30 yıllık fotoğrafını çekti. Türkiye ekonomisinin performansını “Türkiye’nin Deneyimleri: Entegrasyon, Kapsama, Kurumlar” başlıklı bir kitapta toplayan Raiser'in Türkiye ekonomisine ilişkin 3 önemli tespiti şöyle: "Büyüme performansının ardındaki kahraman özel sektör. Türkiye mali reformlara başlayarak krizi fırsata çevirmeyi başardı. Artık borç ödemek yerine kamu hizmetlerine harcıyor. Reformlar tamamlanmadan zengin ülke seviyesine gelemezsiniz.” 

2012 yılından bu yana Dünya Bankası’nın Türkiye direktörlüğünü yürüten, özel sektörü geliştirme, kamu yönetişimi, küresel ekonomi gibi alanlarda çalışması bulunan Martin Raiser, Turgut Özallı yıllardan bu yana Türkiye ekonomisinin gösterdiği performansı, “Türkiye’nin Deneyimleri: Entegrasyon, Kapsama, Kurumlar” başlıklı kitapta topladı. Kitabını bugün İstanbul’da yapacak olan Raiser, toplantı öncesi DÜNYA’nın rapor ve Türkiye ekonomisine ilişkin sorularını yanıtladı. 

Kitabında üç temel tespit olduğunu vurgulayan Raiser, bunlardan birincisini “Büyümenin kahramanı özel sektör” olarak belirtti. Raiser, 1980’lerde Turgut Özal döneminde reformların hayata geçirildiği günden bu yana ekonomik büyümenin altındaki itici gücün girişimciler olduğunu söyledi. Sürece AB görüşmeleri ve 1995’te imzalanan Gümrük Birliği anlaşmasının da etkisi olduğunu vurgulayan Raiser, “Bunların neticesinde 1970’lerden bugüne Türkiye ihracatının dünya ihracatı içinde 4 kat arttığını görüyoruz” dedi.

Türkiye reformlarla krizi fırsata çevirdi 

Kitabın ikinci mesajının 2001'de yaşanan krizin ardından gerçekleşen reformlarla Türkiye’nin krizi fırsata çevirmesi olduğunu belirten Raiser, “Reformlar neticesinde Türkiye hükümeti kamu sektörü borcu yerine, kamu hizmetleri önceliklendirildi. Bunun en güzel örneği sağlıkta dönüşüm ve Genel Sağlık Sigortası uygulaması” dedi. Türkiye’nin son 10 yılda yakaladığı büyümenin niteliğinin de değiştiğini, bu süreçte günlük geliri 4.5 doların altında olan insanların nüfus içindeki oranının yarı yarıya azaldığını bildiren Raiser, “Önümüzde gerçekten olağanüstü bir hikaye var. Kitapta bu hikayenin farklı boyutlarının anlatıldığı 8 ayrı bölüm var" diye konuştu. 

Kamu ihalelerinde mevzuat değişikliği yapılmadı

Kitabında uyarılara da yer veren Martin Raiser, Türkiye’nin zengin ülkeler grubuna girebilmek için gerekli kurumsal ön koşulları henüz oluşturamadığını vurguladı. Kurumsal ön koşulları, “2001’de başlatılan ancak tamamlanmamış reformlar” olarak tanımlayan Raiser, özellikle kamu ihaleleriyle ilgili mevzuat değişikliğinin henüz yapılmadığını, bu alanda AB ülkelerinde olduğu gibi kamu kurumlarının ihalelerde ayrı bir yasal düzenlemeye sahip olması gerektiğini bildirdi. Hukukun üstünlüğü, düzenlemelerin niteliği ve iş yapma ortamının çok kötü olmadığını ifade eden Raiser, ancak bu alanlarda yapılacak şeylerin olduğunu söyledi. Raiser düzenleme yapılması gereken diğer alanları; icra iflas mevzuatı, kredi piyasalarında güvenli işlemlere dair mevzuat, bina ruhsat izinlerinin şeffaf uygulanması gerektiği, vergi sisteminin komplike yapısının basitleştirilmesi şeklinde sıraladı. 

Kurumların kalite sıralamasında ilk 40’ta değil 

Yakalanan başarının sürdürülebilirliğinde boşlukların aşılmasının önemli olduğunu vurgulayan Raiser, ekonomik kurumların kalitesine ilişkin endekslerin hiçbirinde Türkiye’nin ilk 40 sırada yer almamasını örnek gösterdi. Raiser, Türkiye’nin dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında girme hedefini gerçekleştirebilmesi için bu konuların dikkate alınması gerektiğini kaydetti. 

İlk 10 ekonomiye girmekten ziyade kişi başına düşen gelirin AB ülkeleri seviyesine yükseltilmesinin önemli olduğun belirten Raiser, genç nüfusun Türkiye için büyük avantaj olduğunu dile getirdi.Raiser, tasarruf oranlarının yükseltilmesi ve doğrudan yatırımların artması halinde Türkiye’nin önümüzdeki 10 yıllarda AB yaşam standardını yakalayabileceğini söyledi. 

TBMM’de bekleyen Patent Kanunu ve Vergi düzenlemesinin doğrudan yabancı sermaye konusunda önemli bir unsur olduğunu belirten Raiser, bunların bir an önce yasalaşmasının faydalı olacağını vurguladı.

“İhtiyaç duyulursa çözüm sürecine desteğe hazırız”

Çözüm sürecine ilişkin de görüşlerini açıklayan Dünya Bankası Türkiye Direktörü Martin Raiser, “Bu her şeyden önce Türkiye ve ilgili tarafl arı ilgilendiren konu. Bu konuda tek söyleyebileceğim, başarıyla sonuçlanmasını dilediğimiz yönünde. Çünkü son derece önemli bir ilerleme olacaktır. Biz her zaman ilgili bölgeye ihtiyaç duyulursa sürecin ileriye götürülmesine yardımcı olmaya hazırız. Bu öncelikle Türkiye’yi ilgilendiriyor" diye konuştu.

“Hükümet yolsuzlukla ilgili algıları ciddiye almalı”

Martin Raiser, Uluslararası Şeff aflık Örgütü’nün yolsuzluk algısı endeksindeki Türkiye’nin yeri ve ülkedeki algı konusunda şunları söyledi: “Bence hükümetin bu endeksleri, algıları ciddiye alması gerekiyor. Bunlar mutlak gerçeği yansıtmıyor dahi olsalar, böyle bir algının olması yatırımcılar için iyi olmayacaktır. Türkiye, yüksek gelir grubuna ait bir ülke olmak istiyorsa, bunun için gerekli yapısal reformları ve kurumsal olmazsa olmazları hayata geçirmek istiyorsa, yolsuzluk ve yolsuzlukla mücadele alanında, eğer varsa, mevcut sorunların eksikliklerin giderilmesine imkan verecek adımları atarsa yatırımcıların algısı da olumluya dönüşür. Dünya Bankası olarak, yolsuzluk konusuna sırf yolsuzlukla mücadele açısından yaklaşmıyoruz. Bizim açımızdan yolsuzlukla mücadele, ekonomik neticeler açısından da çok önemli. Ekonomik büyüme açısından, yatırımlar açısından, kamu hizmetlerinin ve altyapısının kalitesi açısından da önemli. Dolayısıyla, dünyanın neresinde olursa olsun tüm hükümetlerin bu konuya dikkatli yaklaşması ve eğer bununla ilgili göstergelerde bir ilerleme yoksa hatta aksine olumsuza gidiş varsa, bunu düzeltmek için tüm hükümetlerin çalışması gerektiğini düşünüyoruz.”

“Ekonomiyi soğutma tedbirleri etkili sonuç doğurdu”

Martin Raiser, ekonomiyi soğutmaya yönelik tedbirlere ilişkin de şunları söyledi: “Geçen yıl ekim itibariyle hayata geçirilen bu tedbirler oldukça etkili oldu. Tüketici kredilerindeki rakamlar sabitlendi. Çok hızlı olan artış bahar aylarında tek haneye indi. Sonra belki biraz daha arttı ama, genel olarak baktığımızda, bu tedbirlerin etkili bir sonuç doğurduğunu düşünüyorum.”

Bu konularda ilginizi çekebilir