'Gelişen ülkelerle ilgili paniğe gerek yok'
İngiltere merkezli Economist dergisi, yeni sayısında Türkiye'nin de dahil olduğu gelişmekte ülkeleri kapsayan geniş bir kriz ihtimaliyle ilgili bir neden olmadığını yazdı
LONDRA- Economist dergisinin yeni sayısında Türkiye'nin de dahil olduğu gelişmekte ülkeleri kapsayan geniş bir kriz ihtimaliyle ilgili bir neden bulunmadığı belirtiliyor.
Dergi ayrı bir yazıda Koç ve Sabancı gruplarının son gelişmeler üzerinden mevcut durumunu ve Türkiye ekonomisi için önemini yazmış.
BBC'de çıkan habere göre, dergi gelişmekte olan piyasalarla ilgili kriz söylentilerine değinerek 'geniş çaplı bir gelişmekte olan piyasalar krizi için bir neden yok' yorumunu yapıyor.
'Panik yapmayın' başlıklı yazıda ortada böylesine bir neden olmamakla birlikte gergin yatırımcıların neden yaratabileceğini yazıyor.
Gazete özetle şu görüşleri aktarıyor:
"Bir merkez bankası gece yarısındaki bir acil toplantıdan sonra faiz oranlarını ikiye katlar. Bir ülke, döviz rezervlerinin giderek azalmasıyla büyük bir devalüasyonun içine doğru zorlanır. Türkiye ve Arjantin'deki son olaylar, 1997-1998'deki gelişmekte olan piyasalar krizinin erken dönemlerinin ürkütücü yankılarına sahip. O felaket Tayland'da izole edilmiş problemlerle başladı. Ancak yatırımcıların gelişmekte olan piyasalardaki tüm varlıklarını terk etmesi, kurların çökmesi, ekonomilerin birdenbire düşmesi ve dış borçların ödenemezliğinin ispatlanmasıyla bu, genel bir çöküntüye dönüştü. 2014 bir tekrar getirebilir mi?"
Economist: Krizle ilgili iyimserlerin tarafındayız
"Aralarında Uluslararası Para Fonu'nun da bulunduğu iyimserler hayır diyor. Gelişmekte olan piyasaların çoğunun 1997'de olduklarından çok daha az kırılgan olduklarını öne sürüyorlar. Esnek döviz kurlarına sahipler; rezervleri daha yüksek, cari açıkları daha küçük, borçları daha az ve yerel kur cinsinden ifade edilmeleri daha muhtemel."
Economist, kötümserlerinse, gelişmekte olan piyasalardaki varlıkları daha az çekici hale getiren nedenlere, özellikle de ABD'deki daha yüksek faiz oranı ve Çin'deki daha düşük büyüme ihtimali üzerine eğiliyor.
Dergi, birçok Amerikalı yatırımcının, yıllarca riskli yerlerde kazanç sağladıktan sonra paralarını evlerine getirdiğini belirtiyor.
Ayrıca yıllarca kredi büyümesini artırdıktan sonra gelişmekte olan piyasaların, halinden memnun politikacılar, yüksek şirket borcu yükleri ve göründüklerinden daha riskli bankalar gibi yeni kırılganlıkları olduğunu yazıyor.
Yazıda daha sonra derginin kendi görüşü aktarılıyor. Özetle şunlar belirtiliyor:
"Her şeyi göz önünde tutan bu gazete iyimserlerin tarafından yer alıyor. Kolay para günleri sona eriyor, ama yavaşça . Birçok gelişmekte olan piyasa 15 yıl önce olduğundan daha az kırılgan ve savunmalarını hızlıca geliştiriyor. Önceden tahmin edilemeyen şey, panik."
Arjantin ve Türkiye'nin son müdahalelerini olumlu bulan Economist şu eklemeyi yapıyor: "Daha yapılacaklar var. Birçok gelişmekte olan piyasada reel faiz oranları hala negatif. Ama istikamet doğru ve birçok ülke hızlı hareket ediyor."
Economist son olarak yatırımcılara gergin olmamayı tavsiye ediyor, aksi takdirde bunun olumsuz etkileri olacağını belirtiyor.
Economist'ten Sabancı ve Koç analizi
Derginin yeni sayısında ayrı bir yazıda Koç ve Sabancı gruplarının Türkiye ekonomisi içindeki yerine değiniliyor ve "iki büyük aile şirketi ülkedeki krizi savuşturmalı" yorumu yapılıyor.
Yazıda Koç ve Sabancı gruplarının geçmişleri, mevcut yapıları ve Türkiye ekonomisi içindeki konumları ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor.
Yazının başında Türkiye'nin en eski ve en büyük iş hanedanlarının yıllar boyunca çeşitli ekonomik ve siyasi fırtınaların üstesinden gelerek yaşamayı sürdürdüğü, ilgi alanlarının bankacılıktan ve perakendecilikten elektrik, araba ve buzdolabı üretimine kadar farklı alanlara uzandığına, yan kuruluşlarının birçoğunun küresel firmalarla ortak girişim türünde oldukları, kredi derecelendirme kuruluşu Standart & Poors'un Koç grubuna Türkiye'ye verdiğinden daha yüksek not verdiği aktarılıyor.
Economist, Türkiye'deki son faiz artırımıyla ortaya çıkan tablonun bu iki gruba dayanıklılıklarını göstermek için yeni bir fırsat sunduğunu yazıyor.
Dergiye göre Türk Lirası'nın değerindeki yeni düşüşler, yüksek borçlanma maliyetleri ve enflasyon artışları bu grupların Türkiye içindeki satışlarını vurabilir ama grupların döviz pozisyonları idare edilebilir durumda.
Yazıda iki grubun temsilcilerinden Mustafa Koç ve Güler Sabancı'nın genel olarak politikanın dışında durdukları ancak Koç holdinge ait bir otelin (Divan Otel) Gezi Parkı gösterileri sırasında kapılarını göstericilere açmasının bakanların tepkisine neden olduğu aktarılıyor.
Yazının en sonunda şu yoruma yer veriliyor:
"Bazı daha genç Türk köklü ailelerinden farklı olarak Koç ve Sabacı klanları gazete veya diğer haber yayın organlarına sahip olma gösterişine karşı direndiler. Ayrıca kamunun sahip olduğu tesisleri inşa etmek veya işletmeye de yaklaşmadılar. Bu, çıkar çatışmaları ve rüşvet yiyen yetkililerle dolu bir alan. Geçmişteki akıllı hükümetler bu iki hanedanın kendileri için tehdit olmadığını anladılar ve onları, işlerini yapmaya devam etmelerine müsaade ettiler. Bu uzun süre devam etsin."
Bu arada Türkiye'nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan piyasalarla ilgili artan kriz kaygısı bugün İngiliz gazetelerinde geniş yer tutuyor.
Financial Times tam sayfa haberinde gelişmekte olan piyasalar içinde değerlendirdiği altı ülkedeki son gelişmeleri tek tek ele almış.
Bu ülkeler Türkiye, Brezilya, Arjantin, Rusya, Endonezya ve Güney Afrika.
FT: Yayılma korkusu
Yayılma korkusu başlığını taşıyan haberin girişinde, Arjantin'den Türkiye'ye siyasetçilerin kurları korumak için müdahalelere gitmelerinin yeni bir kargaşa yaratabileceği yolundaki kaygıları artırdığı belirtiliyor.
Türkiye ile ilgili bilgi kutusu gazetenin Türkiye muhabiri Daniel Dombey ve Funda Güler tarafından hazırlanmış.
Bu kutu içindeki haberin girişinde Ankara sokaklarında konuşulan iki kişinin faiz artırımıyla ilgili görüşlerine yer verilmiş.
53 yaşındaki kasap Sedat, "Yabancılar Müslüman ülkelerin kalkınmasını istemiyor" demiş.
Alışveriş yaptığı sırada görüşü alınan Şükran adlı ev kadınıysa "Faizler yükseldi, bu da her şeyin fiyatını yükseltecek" diye konuşmuş.
Gazete, Sedat ve Şükran'ın, sürekli bir yurtdışı komplosundan bahseden ve faiz artırımlarının enflasyonun yükselmesine neden olduğunu belirten Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın görüşlerini yansıttığını yazıyor.
Erdoğan'ın son olarak İran'a giderken yaptığı açıklamada Merkez Bankası'nın faizleri artırmasından rahatsız olduğunu belirttiğini hatırlatan gazete şu yorumu yapıyor:
"Erdoğan'ın yorumları ve teşvik ettiği söylem, cari açığı düşürerek ülkenin mali kırılganlığını azaltmayı hedefleyen, hükümet ve Merkez Bankası arasındaki herhangi bir ortak çabaya karşı çıkışı vurguluyor."
Gazetede görüşüne başvurulan ekonomist Fatih Özatay, kısa vadeli yabancı fonların kuşkulu durumda olduğu bugünkü durumda Türkiye'nin tasarruflarını artırmasının gerekebileceğini söylüyor.
'Türkiye en fazla riske sahip ülke'
Daily Telegraph'ın ekonomi ekinde gelişmekte olan piyasalarda yaşanan son sorunlarla ilgili haberde, dalgalanmaların Rusya, Romanya ve Macaristan'ı da etkilediği, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin de 'kurlarla ilgili fırtınanın' içine çekildiği belirtiliyor.
Haberde Türkiye'de Merkez Bankası'nın faiz artırımına gitmesine özel vurgu yapılmış.
Türkiye ve Güney Afrika'daki kur müdahalelerini değerlendiren, Londra merkezli ekonomik danışmanlık kurumu Capital Economics'den Neal Shearing, "Kaygımız bunun yeni bir kriz evresine öncülük edebilecek olması" demiş.
Shering şunu eklemiş: "Bu ülkeler iki arada bir derede kaldılar."
Dankse Bank'tan Lars Christensen ise şu yorumu yapmış: "Herkes biliyor ki Türkiye faizleri bir 500 puan daha yükseltemez. Türkiye geçerli kurları da uzun bir süre sürdüremez çünkü bu ekonomiyi öldürür."
Christiensen "Korkarım bundan çıkış için tek yol sermaye kontrolleri" yorumunu yapmış.
Gazeteye konuşan BNP Paribas bankasından Dominic Bryant ise Türkiye'nin en fazla riskte olan ülke olduğunu söylemiş.
Bryant bunun nedeninin mevcut durumda Türkiye'nin cari hesap açığının, gayrı safi yurt içi hasılanın yüzde 7'den fazlasına denk gelmesi ve dış borcun ihracatın yüzde 180'ine eşit olduğunu belirtmiş.