Yavaş yavaş büyük işlere adayız
Yetişkin, çocuk edebiyatı ve sanat alanlarında Türkiye’den ve dünyadan kitapları okurlarla buluşturmak için yola çıkan ‘hep kitap’ın Yayın Yönetmeni Deniz Yüce Başarır ile ilk ürünlerini TÜYAP Kitap Fuarı’nda görücüye çıkaracak projeyi konuştuk…
Projenin doğuşu ile başlayalım mı?
Benim için sürpriz bir proje bu aslında. Ocak ayı sonunda Doğan Kitap’tan ‘Bakalım hayat benim karşıma neler çıkaracak’ düşüncesiyle tamamen bir belirsizliğe ayrılmıştım. Bir müddet sonra bu proje ortaya çıktı. Biraz detaylandırmak gerekirse Azerbaycan'ın Gilan Holding diye önemli şirketlerinden biri burada eğitim yayıncılığı yapmak istiyor Teas Yayıncılık adı altında. Ama diyorlar ki sadece eğitim yayıncılığıyla kalmayalım, aynı zamanda prestijli bir kültür yayıncılığı da gerçekleştirelim.
Oxford University Press’in yıllarca genel müdürlüğünü yapmış Emrah Özpirinçci’yi buluyorlar, o Literatür Yayınları'nın sahibi, aynı zamanda da Punto Genel Dağıtım’ın kurucu genel müdürü olan Kenan Kocatürk’ü arıyor, Kenan Bey de beni... Böylece ekip kuruluyor.
Benim için çok heyecanlı bir proje oldu doğrusu. Çünkü, bir şeyi sıfırdan yapmanın ne demek olduğunu da görmüş oldum. CNN Türk zamanında da sıfırdan başlayan bir gruptuk. Ama yayıncılık alanında ben, Zeynep Çağlıyor’un geleneği üzerine gelmiştim, yaratma işini onlar yapmışlardı, biz üzerini işledik…
Doğan Kitap, var olan, oturmuş bir markaydı…
Evet, bizonlardanöğrenerekve onlardan el alarak devam ettirdik. Burası, sıfırdan yapılan bir iş. Bu da çok heyecanlı doğrusu. Benim için yeni bir macera buyanı. Çokzorluklarıdaolmasına rağmen doğrusu bana en keyifli gelen yanlarından birisi, bir şeyi sıfırdan üretmek…
Nasıl işler yapacaksınız?
Eğitim yayıncılığı tabii ki bizim uzmanlık alanımız değil, o Kadıköy’deki ofiste yürütülüyor. Biz burada kültür yayıncılığı alanında üretim yapacağız. Aslında üç ana yoldan ilerleyeceğiz, diyebiliriz.
Bir tanesi çocuk kitapları… 4 yaş sınırından başlayıp resimli okul öncesi kitapları da dahil olmak üzere okul dönemi çocuk kitaplarını
da içeren bir yayıncılık yapmayı planlıyoruz. İlerde gençlik kitapları da gelecek.
Yetişkin diyebileceğimiz edebiyat ve edebiyat dışı kitaplarda dünyanın çeşitli coğrafyalarından çeşitli sesleri Türkiye’ye taşımak ve aynı zamanda da tabii ki çok okur bulmuş kitaplarıdaTürkçeye kazandırmakistiyoruz. İlk seçtiğimiz kitaplar bunların birer örneği olabilir. İran asıllı Alman bir yazarın, hemen ilk kitabıyla 2016 Ulla Hahn Edebiyat Ödülü’nü almış Shida Bazyar’ın “Geceleri Sesizdir Tahran” isimli kitabıyla başlıyoruz. İran'ın 1979’da yaşadığı devrimle başlayıp 2009’a kadar gelen dönemi onar yıllık periyotlar halinde ailenin 4 ayrı üyesinin diliyle aktaran ve dolayısıyla bir ülkenin ve bir ailenin, inişlerin, çıkışların, devrimlerin, çalkantıların hikâyesini anlatan bir roman. Tam da işte dünya coğrafyaları dediğimiz, sözünü ettiğimiz şeye denk düşen bir yapıt. Aynızamandabirazöncesöylediğim gibi çok okur bulmuş kitaplar derken de bir gerilim romanımız var: Iain Reid’in “Her Şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum.”
Türk edebiyatından da Jale Sancak’ın öykülerini bir araya getiren “Belki Yarın” ilk yerli eserimiz.
Yetişkin tarafı böyle, ama aynı zamandadaüçayaklıdedimya işte o üçüncü ayak, sanat kitapları. Sanat kitaplarında da ilk ürünlerimiz‘ Thisis’,‘İşte’diyeTürkçeye çevirebileceğimiz “seriyle başlıyor. “İşte Van Gogh”, “İşte Warhol” ilk iki kitap.
Onlar da çok özel yapıtlar, çünkü bu ressamlarla ya da sanatçılarla ilgili birçok kitap var, biyografi kitapları var, ama bunların şöyle bir özelliği bulunuyor: Başlı başına bir sanat eseri gibi kitaplar, çünkü son derece özenle yapılmışlar ve her bir kitap için ressamın ya da sanatçının ruhuna uygun illüstrasyonlar çizilmiş. Bir çeşit grafik novel diyebileceğimiz şekilde tasarımlanmış kitaplar. Şimdilik 17 kitap bu seri ve biz ilk iki kitapla başlıyoruz. 2017 yılında seriyi tamamlayacağız.”
Gelelim çocuk kitaplarına…
Orada da okul dönemi için Franziska Biermann’ın yapıtları bulunuyor. Çok tatlı bir kitap kurdu tilkimiz var. ‘Kitapsever Bay Tilki.’ Herkes kitap kurdu olacak değil ya bu da kitap tilkisi! Yalnız tilkimizin özelliği şu: O kadar büyük bir açlık ve aşk duyuyor ki kitaplara onların tuzunu, biberini kendi midesinde tutmaya çalışıyor ve sonunda da meşhur bir yazar oluyor. Bu kitaplarda da aslında yetişkinlerin, yazarların ve yayıncılık dünyasından insanların okuması gereken çok tatlı mesajlar var, özellikle ikinci kitapta. Almancadan çevirdiğimiz iki kitap bunlar.
Bir diğer yayınımız, Axel Scheffler’in kendiyazıpçizdiğibirseri:‘ Tavşancan ile Faresu’… “Karlı Gün” ve “Korkunç Canavar” diye iki kitabı ile başlıyoruz…
Fuarın bir diğer sürprizi de Ayla Çınaroğlu ile ressam, illüstratör Mustafa Delioğlu’nun ortak çalışması “Uykum Kaçtı”; uykusunun peşine düşen bir çocuğun fantastik macerasını aktarıyor.
Nasıl bir yayın periyodu planladınız?
Önümüzdeki ayı üç sanat, bir yetişkin ve üç çocuk kitabıyla kapatmayı planlıyoruz. Yani bu yılı 25’e yakın kitapla bitireceğiz. Çün
kü, sadece Kasım ve Aralık aylarında üretim yapmış olacağız. 2017’de bu sayı daha artacak; yetişkinlerde aylık kitap sayımızı 5-6’ya çıkarmayı planlıyoruz. Ama yavaş yavaş olacak bir şey bütün bunlar. Dediğim gibi gençlik kitapları da gelecek, çocuk kitaplarında da bir tık artacaktır bu sayı, ama sanat kitapları herhalde belli aylarda 2 ve 3 ile sınırlı olacaktır şimdilik.
Bunlardan isimler öğrenebilir miyiz, desem?..
Yabancılardan söyleyebilirim. Çünkü, orada da çok heyecanlı, mutlu ve gururluyuz. Man Booker’ın longlist’ine baktık, oradan altı kitaba teklif verdik. Altısı da shortlist’te kaldı. Üçünün hakları şu anda kesin olarak bizde, onları yayınlayacağız. Bunlar çok güzel kitaplar ve bizi heyecanlandıran işler. Çizgimizi anlatmak açısından belki bunu söylemek yeterli. Teker teker kitapları da söyleyebilirim, ama sadece edebiyat ödüllü kitaplar yapıyoruz sanılmasını da istemem. Bu, yanlış bir izlenim olur. Aynı zamanda dünyanın çok satan, çok ilgi gören yazarlarının kitaplarını almak üzere de çeşitli çalışmalarımız var, bazıları da çok şükür listemizde.
Ya Türkiye’den?
Türklerden şu anda bir isim söylemiyoruz. Tabii ki birileriyle görüşüyoruz, konuşuyoruz elbette, ama doğrusu ben şöyle düşünüyorum: Önce, yazarlarımızın nasıl bir yayıneviyle karşı karşıya olduklarını görmelerinin gerektiğini düşünüyorum. Gerçekten onları rahat ettirebilecek, eserlerine çok büyük bir ilgi gösterecek, hak ettiği yerleri bulmasını sağlayacak bir çalışma olduğunu görmeleri lâzım.
Yazar-yayıncı ilişkisi, yayınevi seçiminde belirleyici unsurlar arasında. Bunu iyi yapanlardan birisi de sizsiniz.
Elbette öyle, teşekkürederim. Tabiikiben, yazar yayıncı ilişkisine ‘elbette öyle’ dedim. Çok önemli, ama ben şöyle de düşünüyorum: Bir tek kişi değil yayıncılık, yani tek bir ilişki değil. Çünkü, bir yayınevine geldiğiniz zaman birçok alanı ve dalı var aslında yazarla ilişkiyi belirleyen.
Ben, çalıştığım yazarların hepsini çok sevdim, onlar da beni sevdiler. Hep iyi ilişkiler içinde olduk, bu doğru, ama ben buraya sadece benim için değil, gerçekten iyi işler yapan bir yayınevi var, diye gelmeleri gerektiğini düşünüyorum. O zaman herkes daha bir gönül rahatlığıyla gelir. Yani bizim hedefimiz, aslında burayı bir cazibe merkezi haline getirmek. Burayı bir cazibe merkezi haline getirdiğimiz zaman - çünkü sadece transferlerle, transfer paralarıyla ya da başka bir şeyle olacak bir iş olduğunu düşünmüyorum ben; haksızlık olur bu yazarlara da, yayıncılık anlayışına da, yayıncılık dünyasına da - hep beraber toplaşırız burada diye düşünüyorum.
Burada incelediğimiz kitaplarınızdan, içeriğe olduğu kadar görselliğe de önem vereceğinizin sinyallerini aldık…
Kapaklarda Yetkin Başarır’la çalışıyoruz, art direktörümüz o. Şöyle bir şey düşündü bizim için: Bir çizgisi olacak, yani baktığınızda ‘hep kitap’olduğunuanlayacaksınız. Bugerilimde olsa, Türkçe edebiyat da olsa, dünya edebiyatı da olsa “Eveet, bu ‘hep kitap’” denilecek çizgiye, bir konsepte oturtuldu kapaklar. Ama tabii ki gerilimle edebiyatın arasındaki farkı da anlayacaksınız. Dolayısıyla görsel anlamda özenli bir çalışma da sürüyor. Biraz önce sözünü ettiğimiz sanat kitaplarını ise bire bir orijinalleri gibi basıyoruz. Kaliteyi korumak, hatta çıtayı yükseltmek hedefimiz, umarım başarabiliriz.
Ne güzel bir heyecan…
Çok heyecanlı olduğumuzu söyleyebilirim. Umarım heyecanımız okurlarımıza geçer. Burada keyifli bir ekip kurduğumuzu düşünüyoruz. Her şey yavaş yavaş başlıyor. Ben, şunusöylüyorum: Bu, birlegogibiyavaşyavaş üstüneinşaedeceğimizbiriş. Biz, iddialıdeğiliz; iyi yapmaya çalışan bir iddiamız var. Yani hemen büyük konuşulacaklara değil, yavaş yavaş büyük işler yapmaya adayız, öyle söyleyeyim. Zamanla her şey olacak.