yalnızlığı sevgi alt eder…
Bu ay tanıtacağım kitaplardan biri İtalya'dan, diğeri bizden.
ÇOCUK GÖZÜ / AYFER GÜRDAL ÜNAL
Susanna Tamaro tüm dünyada olduğu gibi bizde de Yüreğinin Götürdüğü Yere Git adlı eseri ile tanındı ve sevildi. Atla, Bart! yazarın 8-12 yaş grubu çocukları hedefl eyerek yazdığı fantastik bir kurgu ile modern çağı özellikle teknoloji bağımlılığını, tüketim kültürünü, yalnızlaşmayı eleştirdiği bir eser.
Bartolomeo Leonardo Atari Commodore, kısaca BART, 10 yaşında çalışan anne babanın çocuğu. Anne babası internet üzerinden yazışarak yalnızlıklarına çare ararken tanışıp evlenmiş. Annesi evde epi topu 2-3 gün geçirebildiğinden evin her odasına yerleştirdiği ekranlar ve Bart'ın kolundaki watchphone aracılığı ile oğlunu izler ve ne zaman isterse konuşur. Gece vedalaşmaları dahi oğlanın tabureye çıkıp ekrana öpücük kondurması ile olur. Anne her şeyi sensörler aracı ile kontrol eder. Bart'ın uykunun Rem evresinde kâbus gördüğü, yediği, içtiği suyun miktarı, tuvalete gidip gitmediği hepsi sensörlerle kayıt altındadır. Her türlü rahatı sağlanmış olan Bart ise kendini çok yalnız hisseder. Evde oyuncak ayısı Kapok dışında konuşabileceği kimse yoktur. Onu da artık büyüdüğü gerekçesi ile annesi yok eder. Çok yalvarır bir köpek alınsın diye ama elde edebildiği bir Tamagoçi olur. Hayatta kalmak için her gün canlı bebek gibi beslenmek isteyen bu teknolojik varlık Bart'ın umurunda değildir. O bir köpek ister; aslında minik bir civcive bile razıdır.
Bart'ın gün içinde neredeyse her saati okul ve kurslarla doludur. Çince kursu erken bitince biraz nefes almak için gittiği parkta bir Çinli yaşlı adamla tanışır. Yaşlı adam Bart'ın Çin falına bakıp "yürek küçük, arkadaş yok. Arkadaşla, cesaretle yürek büyüyecek" der. Sonra ona bugün yere bakmasını salık verir. Bart, parktan ayrılıp eve dönerken yerde kafese benzer bir şey bulur. Alır eve getirir ve sabah olduğunda artık konuşan, adı Zoe olan bir pilici vardır.
Bart, Zoe'nun varlığından çok mutludur. Ancak annesi gelince onu evden atacak diye de çok endişelidir. Parkta tanıştığı Çinli ona okuması için eski bir kitap verir. Kitap büyülüdür ve Zoe ile Bart bu kitabın içine atlayarak kitabın büyülü dünyasına girerler. Anlatının bundan sonrası iki kafadarın Yalnızlık Krallığı'ndaki fantastik maceralarına ayrılmıştır. Dünyadaki tüm insanları tehdit eden bir canavar vardır. Herkesin ruhunu emmektedir. Tek taptığı paradır. İşte Bart ile Zoe bu canavarı bulup yok ederlerse tekrar alıştıkları dünyaya dönebilirler. Bu canavarın bir ejderha olduğunu, sevdiği güvercinin öldürülmesinden sonra tüm mutlu insanlardan intikam almak için, derin bir kıskançlık duygusu ile her şeyi yok etmeye çalıştığını anlayana kadar çok heyecanlı maceralar geçirirler. Sonunda başarıyı elde ettiklerinde tutsak ruhlar yaşamın anlamının parada olmadığını, yuvada ve sevgi dolu ilişkilerde, dostlukta olduğunu anlayacaklardır. Modern çağın, teknolojinin esiri olup, sıcak insan ilişkilerini unutmuş kişilerin eleştirisi olarak okunabilecek bu anlatı, insanı mutlu eden değerlerin neler olduğunu da bir kez daha anımsatır. 11 yaşından itibaren öneririm.
eyvah kalbim kırıldı
İkinci tanıtacağım eser bir resimli kitap, Redhouse Kidz'ce yayımlanan Eyvah Kalbim Kırıldı. Elif Yemenici hem yazmış, hem çizmiş. Gerçekten bir mücevher eser.
"Bazen "Pat!" diye bir top çarpar ve o rengârenk dondurman düşer, külâhı bile kırılır. Bazen de hayallerin suya düşer ve "pıt! diye kalbin kırılır" tümceleriyle doğrudan konuya girmiş Elif Yemenici. Kitabın kahramanı küçük kızın ismi Kalben. Bir Ege kasabasında yaşadığını resimlerden anlıyoruz. Beyaz, mavi boyalı evler. Evin kapısına dolanmış begonviller ve portakal ağacı. İpte kuruyan biberler.
Bazen çizer şahane çizer, ancak yazdığı öykü ya uzun olur ya kuru olur, okuyan keşke sadece çizseymiş diye düşünür. Bazen çizer çok güzel ve eğlenceli yazar, ama bu sefer çizdikleri yazdıklarının yanında bebek işi kalır. Keşke daha güçlü bir çizerle beraber üretseymiş diye düşünürsünüz. Bu eserde ise hem metin hem resim birbirini ustaca desteklemiş. Anlatının gücüne güç katılmış. Gerek renkler, gerek detaylar -yastığın kenarındaki kanaviçe, bükülmüş ayak parmakları gibi resimle yaratılan dile sıcaklık katan, duygu katan unsurlar.
Kalben'in kalbi arkadaşları onu oyuna almadığı için kırılmış. Kalbinin kırıklığı geçsin diye denediği tüm yollar hiç fayda vermemiş. Süt içmiş olmamış, yatağına yatıp havada uçuşan toz tanelerini saymış olmamış. Güneş hareket ettikçe uzayan gölgeleri izlemiş, nafile.Yeşil çimenlerde yuvarlanmış, kalbi hâlâ kırıkmış. Sonunda bir deniz kabuğunun fısıltısıyla bulmuş kendini en sevindiren şeyi. Bir canlıyı gülümsetmek.
Bir canlıyı nasıl gülümsettiğini ise okuyunca göreceksiniz. Bir canlıyı sevindirmek, gülümsetmek, kendimizden çıkıp başkasına değebilmek o kadar çok şeyin ilacı ki şu hepimizi öğüten hızlı ve bencil çağda, bu iletiyi çok sıcak biçimde veren bu resimli kitap gerçekten taze bir soluk, bir minik umut, bir hoş gülümseme oldu.
Dilerim sadece okunmaz, hemen uygulamasına geçilir. Örneğin bir hafta boyunca her gün apartmanda bir komşu hiç nedensiz gülümsetilebilir. Bir gün bir tabak kekle, ertesi gün bir diğer komşu bir güzel kitapla, bir demet çiçekle, bir fileyi taşıyarak, bir kahveye davet ederek. Üstelik bunu çocuğunuzla beraber planlayıp yaptığınızda, bir de güzel örnek olmuş olursunuz ki, daha ne olsun? Yalnızlığı alt etmenin tek yolu sevgiyle insanlara uzanmak. Her iki anlatı da bu iletiyi yaş grubunun özelliklerine uygun olarak başarı ile vermiş. Keyifl i okumalar olsun.
Mayıs ayına geldik. "Yaşamak değil, / Beni bu telaş öldürecek" diyen değerli şairimiz Özdemir Asaf'ı saygıyla anarken, telaşsız zamanlarda, ince şeyleri durup dinlemeye vaktinizin olmasını dilerim. Mutlaka gülümsetin bir dostunuzu, hatta daha da iyisi hiç tanımadığınız bir insanı gülümsetin, görün bakın nasıl iyi gelecek kalbinize.
Sevgiyle, kitapla kalın.