umut ve sevgi öneren romanlar

Tanıtacağım romanlardan ilki, usta şairimiz ve çocuk kitapları yazarımız Gülsüm Cengiz'in Özyürek Yayıncılık'tan çıkan Uçurtmanın Kuyruğundaki Düşler isimli çalışması. İkinci roman ise Bilgi Yayınevi'nden çıkan Sevgi İzi isimli kitap. Yazarı Eşref Karadağ.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

AYFER GÜRDAL ÜNAL

Bu ay ilk tanıtacağım kitap usta şairimiz ve çocuk kitapları yazarımız Gülsüm Cengiz'in Özyürek Yayıncılık'tan çıkan Uçurtmanın Kuyruğundaki Düşler isimli romanı. Uçurtmanın Kuyruğundaki Düşler, Konya Akşehir'den İstanbul'a göçen Demir ailesinin üç çocuğunun bir okul yılı boyunca yaşadıkları acı, tatlı, iyi, kötü günleri ve maceraları konu ediyor.

Uğurcan, Gülhan ve en küçükleri Gülcan kendilerine özgü iyi ve kötü huyları ile çizilmiş karakterler. Çizgisel değiller ve ideal çocuk gibi de tasarlanmamışlar, bu nedenle okurun özdeşleşmesi kolay çocuklar.

Yeni taşınan çocukların, yeni mahallelerinde arkadaş edinme sorunları bir uçurtma uçurma macerası ile daha ilk bölümden çözülür. Okul başlar, okulun ilk günü tahtaya kaldırılan Uğurcan, bir de sorulan matematik problemini bilince, öğretmeninin güzel sözlerini de duyunca iyice morali düzelir, okulunu benimser. Her zaman birinci olmaya alışmış Tahsin'in "ama problem kolaydı" sözlerini bile umursamaz. Uğurcan için şahane geçen ilk okul günü ortanca kardeş Gülhan için hiç de parlak geçmez, çünkü Gülhan'ın şiveli konuşması ile dalga geçer kimi öğrenciler. Bu olaydan sonra Gülhan mecbur kalmadıkça konuşmaz, zaten okuma sevdalısıdır, kendini sınıf kütüphanesindeki kitapları bitirmeye adar. Bu okuma sevdası "Kitap Kurdu Madalyası" alması sonuçlanır. Sınıf kitaplığından en çok kitap okuyan çocuğa takılan bu madalya küçük kıskançlıklara neden olursa da kalıcı bir üzüntüye sebep olmadan gelir geçer.

Uçurtmanın Kuyruğundaki Düşler romanı, kaynağını bir çocuğun yaşamından, yaşaması olası olaylardan alıyor, ancak tüm bu olaylar olurken okuma sevdası, okumanın kazandıracakları, okuyanın hayatta başarılı olacağı hep sezdiriliyor. Bunda yazarın öğretmenlik geçmişinin de payı olsa gerek. Neredeyse okuyan karakterin uzanıp kafasını okşayacak, o denli coşkuyla ve pırıl pırıl bir Türkçe ile yazıyor Gülhan ve sonra Uğurcan karakterlerini. Okuma ile arası pek iyi olmayan evin aklı havada küçüğü Gülcan bile sonunda iyi bir okur oluyor. Okuma serüveni dışında çocuklar değişik olaylarla başa çıkmak durumunda kalıp bu olaylardan iyi kötü dersler çıkarıp gelişip değişiyorlar.

Öfkesine yenik düşen Uğurcan'ın taşla arkadaşının canını yakması, sonrasında babasından aldığı ceza, Uğurcan'ın kendi yaptığı kızak macerası, Uğurcan'ın yılbaşı eğlencesi ödevi için söylediği yalan ve izleyen suçluluk duygusu ile yüzleşmesi, okula bir yazarın gelişi, tahta araba yapım serüveni, paylaşılamayan rol ve kıskançlık davranışının etkileri, Uğurcan'ın neredeyse boğulma öyküsü romanı ileri taşıyıp canlandıran öykülerden bazıları. Bu öykülerin ortak özelliği ise kimi zaman kendi davranışlarımız bizi utandırıp üzer, ancak yanlış davranmak mümkün olabildiği gibi, değişip, sonuçlardan ders çıkarıp doğru davranmak da mümkündür.

Gülsüm Cengiz, satır aralarından hemen her öyküsünde bu değişikliğin mümkün olduğunu sezdirmiş. Roman bir uçurtma şenliği ile sona eriyor. Çocuklar uçurtmalarının kuyruklarına düşlerini bağlayıp göğe salıyorlar. Son bölüm umut aşılayan bir bölüm. Dilerim bu romanı en çok ilkokul son sınıflar okusun ve tıpkı kitaptaki gibi bir uçurtma şenliği yaparak, uçurtmaların kuyruklarına düşlerini bağlayarak, yılı neşeyle umutla sonlandırsınlar.

sevgi izi

İkinci tanıtacağım roman, Bilgi Yayınevi'nden çıkan Sevgi İzi isimli kitap. Yazarı Eşref Karadağ. Karadağ, kahramanı otizmli Oğul olan bir anlatı yaratmış. Oğul, Almanya'da yaşarken bir kaza sonucu evleri yanar. Anne ve babası ölür. Anneannesi ile yaşamaya başlar. Ancak, anneannesi de yaşamını yitirince Türkiye'deki teyzesine doğru yola çıkar. Teyzenin eşi bu durumdan hiç hoşnut değildir. Kızları İrem ise ne olduğunu tam farkında değildir. Çünkü, kuzenini iki yıl önce görmüştür, o görüşmeden aklında kalan Oğul'un sağa sola hafifçe sallanması ve kendisine söylenen kimi sözleri yinelemesi ile bazı eşyaların yerini inatla düzeltip durmasıdır. Ancak geceleyin rüyasını bir ağabey gibi kendini koruyan çocuk süsler. İremde rüyasında Oğul'u tüm arkadaşları ile tanıştırmaktadır. Keşkeyaşamlarüyalarçakışsa.

Önce eve ilk kez ayak basan Oğul'u karşılayan Asım Bey'in televizyondan gözünü ayırmadan "iyi" sözcüğü ile yaptığı karşılama okuru gelecekteki zorluklara karşı uyarır. Sonra odasının kapısını açan Oğul'un bir anda kendini yere atışına ve avaz avaz "balon, balon, balon" diye haykırışına tanık oluruz. İrem'in annesi çaresizce ağlamakta, Oğul tepinerek haykırmaktadır. Asım Bey, evi terk eder. Sonunda anne Oğul'u rahatsız edenin balonlar olduğunu kavrar, balonlar yok edilir, ortam yatışır. Oğul'un bavulundan çıkan bir defterde İrem'in annesi, rahmetli ablası tarafından hazırlanan bir defter bulur. Defterde Oğul hakkında bilinmesi gerekli olanlar yazmaktadır. Defterin ilk cümlesi şudur:

"Oğul Akçiçek, yani benim oğlum otistiktir. Okula giderken Pinokyo'sundan, evde olduğunda da misketlerinden ayrılmaz Oğul. Temel ihtiyaçlarından pek çoğunu Pinokyo'sunu sallayarak söyler. Acıktı, doydu, su, uyku, kaka gibi. Ancak pek çok duyguyu adlandıramaz. Onları tahmin etmeniz işinizi kolaylaştırır, iletişiminizi güçlendirir. Çabuk bağlanır oğlum, çabuk alışır.Yeter ki yapması gerekenleri tek tek söyleyin ona."

Bu noktada iki eleştiri sunmalıyım. İlki otistik değil otizmli çocuk. Artık kullanılan terminoloji bu. Burada hem yazara, hem editöre çağdaş terminoloji hakkında bilgi sahibi olmak sorumluluğu düşüyor. Çünkü okur, okuduğu kitaptaki üslûbu içselleştiriyor. Bu üslûbun çağdaş normlara uygun olması yazara ve yayın evine düşen sorumluluk.

Benzer biçimde "Oğul, sana diyorum değil mi teyzem? Teyzem?" seslenişi (sayfa 17) olmaması gereken bir sesleniş. Teyzem, annem, babam, aşkım seslenişlerine çağdaş çocuk gelişim psikolojisinde yer yok. (http://www.hurriyetaile.com/cocuk/cocuk-psikolojisi/cocugunuza-annecim-babacim-diye-hitap- etmeyin_17913.html) Dolayısıyla okurun bilincine etki eden çocuk kitapları da bu tür seslenişlere yer vermez ise isabetli olur.

Bu saptamayı yaptıktan sonra romana geri döneyim. Romanın başlığı olan "Sevgi İzi"- ninne olduğunu bende ilk kez öğrendim. Oğul, yüzme havuzunda bir anda ortadan kaybolunca herkes "Sevgi izi var mıydı?" diye sorar. Bu, kola yaptırılan bir dövme. Kayıp olanı daha çabuk bulmaya yarıyor Detaylarını (http://www.benibuldular.com/hakkimizda) adresinden okuyabilirsiniz. Anlatı, otizmli bir çocuk ile birlikte yaşamın zorluklarını ve güzelliklerini anlatırken, bir taraftan durumu dolayısıyla İrem'in annesinin önemli bir vaktini alan Oğul nedeni ile İrem'in duygularını, yalnızlık ve ikinci plana itilmişlik hislerini, evden giden babası nedeni ile hüznünü, komşuların meraklı tavrını öğreniyoruz. Oğul'un koca bir misket kavanozundan alınan iki misketi anında fark edip krize girebileceğini, kendine sabah verilen sözü asla unutmayıp akşam yapılmazsa kriz geçirebileceğini görüyoruz.

Anlatı, Asım Bey'in ilk baştaki korkusunu ve tepkisini yenip Oğul'u yavaşça kabul etmeye başlaması ile daha yumuşak bir tonda sürer. Asım Bey'in Oğul'u kabulü ve yaşamın içinde tüm zorluklara rağmen bütün aile birlikte yer alma kararı, Asım Bey'in patronunu da etkiler. O da yıllardır engelli kızını bakıcıya emanet etmiştir. O da yaşama ailesiyle katılmaya başlar. Anlatı "Sevgi otizmin tek ilacıdır" tümcesi ile sona erer. Sevgi İzi, otizmli bir çocukla yaşamanın zorluklarını ve güzelliklerini de anlatırken, toplumdaki ön yargıların da kimi zaman otizmlinin ailesini nasıl zorlayabildiğini de gözler önüne seriyor. Doğal, sahici bir öykü. Gerçekte yaşananlar bu anlatıdan çok daha zorlayıcı.Bu tür anlatıların okuru bilinçlendirme rolü yadsınamaz.

Bir yazının daha sonuna geldik. Yaza giriyoruz. Yosun kokusu, kitap kokusu, çiçek kokusu eksik olmasın yaşamınızdan.

Sevgiyle
kalın.

[email protected]

Bu konularda ilginizi çekebilir