umut dolu iki roman

İki roman da Günışığı Kitaplığı'ndan. İlki Leyla Ruhan Okyay'ın 8-12 yaş için yazdığı Bulut Delisi. İkincisi ise Gülsevin Kıral'ın yine aynı yaş grubuna yönelik romanı Belalı Dörtlü'ye Karşı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

AYFER GÜRDAL ÜNAL

Tanıtacağım iki romanın yazarlarından Leyla Ruhan Okyay daha önce 2012 yılında Leylek Havada isimli eseri ile ÇGYD'nin (Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği) Yılın En İyi Gençlik Romanı Ödülü'nü, Gülsevin Kıral ise 2006'da Gizli Formül Hangi Zarfta isimli kitabı ile aynı derneğin Sulhi Dölek Ödülü'nü almıştı.

Bulut Delisi ile başlayalım. Kitabı resimleyen Merve Atılgan, bence okuma keyfine ayrı bir değer katmış. Anlatının kahramanı bulutlara sevdalı bir kız Çağla. Bulutlara bakarak benzetme oyunu oynamaya ve bulutları hayal kurma arkadaşı yapmaya bayılıyor. Yıl sonunda okul arkadaşları ile yapacağı tren gezisi ise hayallerinin baş köşesinde yer alıyor. Küçük kardeşi Aslan, anne ve babası ile yaşayan rahmetli anneannesini özleyip rüyalarında gören doğaya düşkün duyarlı bir çocuk. Çağla sınıf arkadaşları ile yakan top oynayan kimi zaman itişip çoğu zaman anlaşan sevgi dolu bir kız. 4. sınıf arkadaşlarından biri var ki aylardır onları uzaktan izliyor. Konuşmuyor, gülmüyor, onla alay edenlere sesini çıkarmıyor belki çıkaramıyor. Azad bu çocuğun adı. Azad bir tek Kiraz ile konuşuyor. Kiraz ile konuştukları dil farklı.

Çağla ve arkadaşlarının tek konuştukları konu Kars'a kadar olacak okul gezisi. Bu sohbete Azad hariç herkes katılıyor. Çocuklar Kars gezisinin konuşulduğu bir gün, Azad'ı yanlarına davet ederler. Azad ise gelmek istemediğini geziye gitmeyeceğini belirtir. Azad'ın o kadar üstüne giderler ki çocuk sonunda patlar. "Benim babam gitti, gelmedi. Herkes kayboldu! Anlıyor musun? Herkes kayboldu. Evin damı çöktü, yıkıldı! Biz de kaçtık emmimde kalıyoruz. Anladın mı? Hı?" Savaş mağduru bir çocuktur Azad. Çağla, ona sarılmak ister, ama yapamaz. Çocuklar Azad'ın durumunu öğretmene söylerler. Öğretmen bildiğini, çözüm aradığını belirtir.

Bundan sonraki bölümde ortaya Ayı Ahmet'in çetesi çıkar ve Azad'a kancayı takar. Fakat Çağla, Azad'a çelme takıp düşüren Ayı Ahmet'e diklenince tüm sınıf Çağla'nın etrafına toplanır ve Ayı Ahmet cezasını öğretmenler eliyle bulur. O olaydan sonra Azad rahatlar.

Okul bir taraftan geziye hazırlanırken bir taraftan da dersler sürmektedir.

Okul Aile Birliği, 4. sınıfl ar arasında "Anne" konulu bir öykü yarışması düzenleyecektir. Anlatının bundan sonraki bölümü Azad'ın anne öyküsü, Kars gezisi, yarışmanın sonuçları, Azad'ın annesi Üzüm Teyze ve onun dokuduğu kilimlerin her bir ilmeğinin umuda dönüşme öyküsü.

Leyla Ruhan Okay, yan hikâyelerle besleyerek okurun alımlama açısına bağlı olarak umut dolu bir göçmen çocuk öyküsü / bir 4. sınıf yaşamı öyküsü / bir arkadaş dayanışması öyküsü / bir zorbayı alt ediş öyküsü/bir yol öyküsü yaratmış. Umut dolu bir yeni başlangıç ve insan yüreğinin sıcaklığına duyulan inancı tazeleyen bir öykü. 4. ve 5.sınıfl arın keyifle okumasını dilerim.

belalı dörtlüye karşı

Gülsevin Kıral'ın Belalı Dörtlü'ye Karşı isimli romanı ise modern çağın çok ağır bir sorununa, zorbalığa, ki yeni yayımlanan OECD raporuna her 5 çocuktan biri ya sözel ya fiziksel şiddete maruz kalıyor, parmak basan bir anlatı. İlk kitapta da zorbalık ile ilgili bir yan öykü vardı, ancak ağırlığı bir bölümlük idi. Bu anlatıda zorbalık ile mücadele ana eksene taşınmış ve tüm anlatı zorbalık ile mücadele etme üzerine kurulmuş.

Kitap, "haksızlığa karşı duranlara" ithafına sahip. Gerçekten de bilimsel çalışmalar gösteriyor ki, zorbalığa en iyi çözüm zorbalığa seyirci kalmak değil topluca kesin ve kararlı bir karşı duruş sergilemek. Anlatı sınıf arkadaşları Ege ve Ceylan'ın gözünden ilerliyor. Bir bölüm Ceylan'ın bakış açısından olaylar. Diğer bölüm ise Ege'nin bakış açısından gelişmeler ve olaylar.

İlk bölüm, öğretmen Formül Hasan'ın ay gözleme ödevi ile başlıyor. Ege, ayı gözlemek için bir teleskop yapma kararı alıyor ve sınıf arkadaşı Defne de bu çabasına destek oluyor. Çocuklar iki farklı boyda büyüteç ve iki havlu rulosundan bir teleskop üretmenin keyfini yaşıyorlar.

Romanın başarılı tarafl arından biri bu. Kolaylıkla yaratıcı olunabilineceğine ilişkin bir teşvik ve cesaretlendirme var. Bilim, hiç üzeri koyu renk çizilmeden ağırlığını hissettiriyor.

İkinci bölümde, Ceylan'ın gözünden sınıfın diğer öğrencilerini ve Sarp'ı tanıyoruz. Ceylan, Artvin'den İstanbul'a yeni taşınmış bir kız. O da Defne ve Ege gibi 6A sınıfı öğrencisi.

Sarp ise dersin sonunda sanki kazayla yapmış gibi Ege ile Defne'nin teleskopunu çiğneyip mahveden çocuk.

Sarp, elebaşı, Savaş, Çetin ve Poyraz ise Belalı Dörtlü çetesinin diğer elemanları. Bölümler ilerledikçe bu çetenin ödev de yapmadığını, tehdit ile sınıftan bazı kişilere ödev yaptırdıklarını ve o yapmadıkları ödevi kendileri yapmış gibi verip beleşten not aldıklarını öğreniriz. Bu çetenin bir diğer marifeti de Ceylan'ın sırasına her sabah bir havuç koyarak sözüm ona dişleri ile dalga geçmek.

Fakat işler, hep çetenin istediği gibi gitmiyor. Defne ile Ege bir plan oluşturup sınıfı ikna ediyorlar. Çünkü çete ile mücadele ancak herkes güç birliği yaparsa gerçekleşecek. Bu bölümü anlatıp okuma keyfini kaçırmayacağım. Bir tek, bu planın tehditle yaptırılan ödevlere ilişkin olduğunu söyleyebilirim. İşin içinde bir de çok dikkatli bir bayan öğretmenin bulunduğunu da ekleyebilirim. Anlatı, zorbaların her zaman kazanamayacağını göstermesi, zorbalığı alt etmenin yolu olarak güç birliğini önermesi, zorbalıktan da dönüşün mümkün olabileceğini sezdirmesi ve en önemlisi her insanın eline fırsat geçince bir zorbaya dönüşmesi ihtimali olduğunu ve bu ihtimale karşı hep tetikte olmamız gerektiğini düşündürtmesi açısından çok başarılı. Bu saydıklarıma Kıral'da alışık olduğumuz, mizahı dozunda kullanarak ağır olayları katlanılır kılma özelliğini de eklersek, okunduğunda yeni düşünüş, duyuş ve algı kapıları açması olasılığı yüksek bir anlatı ile karşılaştığımızı görüyoruz.

Bu ayki anlatılar insana umut aşılayan, insanın özündeki iyiliğe inanan ve kurgularında bu inanca yer veren anlatılar. Dilerim karşılığını bulurlar.

Bir yazının daha sonuna geldik. Ataol Behramoğlu'nun Eylül Sabahının Serinliği şiirinden dizelerle veda edeyim.

Her zaman yeniden başlamak duygusu
Doğuyor içimde
Her uyanışımda
Düşmanlarımı bağışlıyorum
Daha çok seviyorum dostlarımı
Her uyanışımda

Daha çok sevin ailenizi, dostlarınızı ve kitaplarınızı her uyanışınızda. Sevgiyle kalın.

[email protected]