Temmuz ayını kitaplarla karşılıyoruz!

Bu sıcak yaz günlerinde kitaplar serinletici gücüyle ferahlama imkanı sunuyor. Gölge bir ağacın altında, rahat bir sezlongda ya da evinizin sessiz bir köşesinde elinize alacağınız favori kitabınız hem zihninizi dinlendirecek hem de farklı diyarların kapılarını açacak.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Temmuz ayı, sıcaklık­ların iyice arttığı, göl­geli alanların daha fazla tercih edildiği bir dö­nem. Güneşin yukarıdan ka­vurucu etkisiyle serinleme­nin yollarını ararken, kahve ve çay gibi içeceklerimizin yanına en iyi arkadaşlarımız olan kitaplar, yaz aylarının vazgeçilmezi haline geliyor.

Bu sıcak yaz günlerinde, ki­tapların serinletici gücüyle ferahlamak mümkün. Göl­ge bir ağacın altında ya da ra­hat bir şezlongda ya da evin sessiz bir köşesinde elinizde favori kitabınızla zaman ge­çirmek, hem zihninizi din­lendirecek hem de sizi ya­zın kavurucu sıcağından bir nebze olsun uzaklaştıracak, farklı diyarların kapılarını okurları için aralayacak.

Dokuz adımda duygusal esneklik rehberi

Timaş Yayın Grubu’nun okurlarıyla buluşturduğu ‘Dokuz Adımda Kabul ve Kararlılık Terapisi: Büyük Sorunların Küçük Kitabı’, acıdan kaçmak yerine onu kabul ederek duygusal esneklik kazanmayı amaçlayan okurları bir yolculuğa davet ediyor. Bu kitap, şefkatle dolu bir bakış açısıyla, çoğu zaman kendinize sormaktan kaçındığınız soruları sormanıza olanak tanıyor.

Doç. Dr. Serdar Nurmedov’un kaleme aldığı eser, okurlarını sorunları kontrol etmeye çalışmaktan vazgeçmeye ve duygusal esneklik kazandırma alıştırmaları yapmaya teşvik ediyor. 1976 yılında Türkmenistan Daşoguz’da doğan Nurmedov, ABDi, Hollanda ve Rusya Federasyonu dahil birçok ülkede psikiyatri ve bağımlılık rehabilitasyon merkezlerinde gözlemci olarak bulundu. Halen Genel Psikiyatri, Bağımlılık, Sinirbilim ve Psikoterapi alanlarında araştırmalarını sürdürüyor.

Gülse Birsel, hayatın güzelliklerini hatırlatıyor

 Günümüz dünyasında mutsuzluk için birçok sebep olabilir: Ekonomik sıkıntılar, ülkenin durumu, küresel ısınma, gelecek kaygıları ve hatta iyi dönerin artık zor bulunması gibi. Ancak, gülmek için de çok sağlam bir nedenimiz var: Hayattayız. Arabesk rapçiler bu düşünceye katılmasa da, hayat güzel ve yaşamaya değer. Yeni çıkan Beni Gözünüzde Büyütmeyin, okuyucularına bu gerçeği hatırlatmayı amaçlıyor.

Yazar Gülse Birsel, hayatın küçük ama önemli neşelerinin keşfedilmesini sağlayarak, adeta küçük çaplı ve hesaplı bir terapi sunuyor. Kitap, kaybedildiği düşünülen, aslında kanepe minderinin arasına kaymış olan neşenin yeniden bulunmasına yardımcı olmayı hedefliyor. Birsel, kendi kendine güldüğü anıları okuyucularıyla paylaşarak, hep birlikte gülmenin ve hayatın tadını çıkarmanın mümkün olduğunu gösteriyor.

Derkenâr, Osmanlı tarihine farklı bir bakış sağlıyor

Türk tarihçiliği, akademik ve bilimsel anlamda güçlü bir geleneğe sahip. Bu gelenek, tarihî malzemeyi özenle ayıklama, değerlendirme ve yorumlama süreçlerinde şekillenir. Ancak tarih, nesnel ve tarafsız bir biçimde ele alınması en zor disiplinlerden biri. Birçok tarihçinin çalışmalarına öznel kanaatler ve ideolojik eğilimler sızsa da, bu kurallara uymayan istisnai isimler de var. Bu isimlerden biri, Türk tarihçiliğinde akademik ve bilimsel üslubun en önde gelen temsilcilerinden Feridun M. Emecen’dir.

Emecen, Osmanlı tarihinin en tartışmalı konularını ele alırken sergilediği soğukkanlı akademik duruşuyla dikkat çekiyor. Onun yazılarında, tarih malzemesine duyulan merak ve sevgi, eleştirel bir gözlemle birleşir ve bu malzeme adeta bir bilimsel nesneye dönüşüyor. VBKY’nin tarih kitaplığı, Emecen’in kaleme aldığı Derkenâr adlı kitabıyla genişlemeye devam ediyor. Eser, Emecen’in kitaplarına girmemiş yazıları, notları ve söyleşilerinden oluşan seçkisiyle, yaşamını bilimsel tarih yazıcılığına adamış bir tarihçinin çalışma odasını simgeliyor.

Derkenâr, okurları Osmanlı tarihinin karmaşık ve tartışmalı konularında derinlemesine bir yolculuğa çıkarıyor. İstanbul’un fethi sırasında gemilerin karadan nasıl yürütüldüğü, Şehzade Mustafa’nın babası Kanuni Sultan Süleyman tarafından boğdurulmasının devlet-i ebed müddet açısından nasıl yorumlanması gerektiği, hilafetin Osmanlı devleti açısından anlamı gibi konular, Emecen’in eleştirel gözlemi altında inceleniyor.

Fetret Devri’nden kalan sorunları Fatih Sultan Mehmed’in nasıl çözdüğü gibi sorulara da yanıt arıyor. Bunun yanı sıra, Emecen’in çalışmaları tarih dizileri ile tarihî gerçeklikler arasındaki uyumu da sorgular. Tarihî kurmacanın mı yoksa gerçek olayların mı öne çıkması gerektiği konusunda tartışmalara ışık tutar. Bu bağlamda, Emecen’in eserleri sadece tarih meraklıları için değil, aynı zamanda tarihî anlatılarla ilgilenen herkes için önemli bir kaynak .

Esrarengiz, Mitoman parçasıyla eş zamanlı yayınlandı

Yazar Banu Yüksel, üçüncü kitabı “Esrarengiz” ile okurlarının karşısına çıkıyor. “Esrarengiz”, müvekkillerinin paralarını çalan, kendisinin bile inandığı yalanları hayat ritüeli haline getiren avukat Azra’nın hikayesini anlatıyor. Kitap, Yüksel’in kendi yaşamından ve çevresindekilerin deneyimlerinden esinlenerek kaleme alındı.

Azra, yalanlarına inanarak kendi iç hesaplaşmalarını bu yalanlar üzerine kuran bir kadın avukat. İnsanları kolayca manipüle eden, zaaflarından yararlanan, paraya düşkün bir kişilik olarak karşımıza çıkıyor. Müvekkillerinden elde ettiği paraları kumarda harcayan Azra, Türk Hukuk sisteminin açıklarını kullanarak insanları kandırıyor.

Gerçek yaşanmış olaylara dayanan bu hikaye, Banu Yüksel, kitabında ironik bir dil kullanarak Azra’nın hikayesini anlatırken, aynı zamanda okurlarını da derin bir sorgulamaya davet ediyor. Yüksel, Azra gibi mitomani hastalığına sahip bireylerin, çevrelerindeki insanları nasıl etkileyebileceğini çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Kitapla eş zamanlı olarak, kitabın konusunu yansıtan “Mitoman” adlı bir parça da yayımlandı. Şarkının söz ve müziği Banu Yüksel’e ait olup, aranjesi Mert Alp tarafından yapıldı. Yüksel, bu şarkıyı kendi sesiyle seslendirdi.

Gerçek bir mitomanın hayatından

Yazar, “Mitoman” parçasını ironi içeren bir gönderme olarak kullanmış ve şarkının eğlenceli ritmi, en sonunda yazarın ve ailesinin kahkahalarıyla bitiyor. Bu şarkı, Yüksel’in gerçek hayatta mitomani hastası bir bireyle yaşadığı deneyimleri yansıtıyor. Banu Yüksel, “Esrarengiz” kitabının ve “Mitoman” şarkısının 2021- 2022 yılları arasında ailesiyle yaşadığı gerçek olaylara dayandığını belirtiyor.