Sunay Akın'ı var eden edebiyattır
SUNAY AKIN VE KİTAP / FARUK ŞÜYÜN
Sunay Akın'ın Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'ndan çıkan son kitabı, "Hayal Kahramanları" adını taşıyor. Bu nedenle, Oyuncak Müzesi'ndeki sohbetimize "hayal" sözcüğü ile başlıyoruz. Çünkü o, bütün yatırımını hayallere yapan birisi; mesleğini soracak olursanız, bence bir hayal taciri…
Edebiyat, resim, müzik, heykel hangi dalda olursa olsun sanat için hayal tacirliği diyebiliriz. Yani biz, insanlara hayaller sunuyoruz… Ama bizim gibi düşüncenin, demokrasinin geride bırakıldığı toplumlarda hayal etmek, küçümsenecek bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Oysaki gerçek, hayalin ayak izlerini takip eder, asıl olan hayallerdir. Bilim, sanat bir toplum için iki kanat ise onun uçmasını sağlayan rüzgâr, hayaldir.
Sen de bunu dile getiriyorsun kitaplarında…
Kitaplarımla, sahne oyunlarımla ya da kurduğum müzelerle bunu anlatıyorum. "Hayal Kahramanları" aslında benim daha önceki kitaplarımın içinde olgunlaşan bir kitap. Benim kütüphanemde duvarın bir ucundan diğerine uzayan raflar yok. Benim kütüphanemin rafları kutu kutudur.
Okuduğum kitaplardan, sahafl ardan topladığım efemeralardan tutun da antika objelere kadar birbirleriyle ilişki olduğunu hayal ettiğim temaları o kutularda biriktiriyorum. Ne olacağını ben de bilmiyorum, yani benim kitaplarım zaten hayalle başlıyor. Ben, şöyle bir kitap yazayım, şu noktadan şu noktaya gideyim demedim, kitapta şu olsun hiç bilmedim, sadece hayal ettim. Yıllarca o kutularda biriktirdim. Zaman içinde artık o kutulara sığmayınca onları masama aldım, bir gözden geçirdim. Bazılarını ayırdım aralarından ya da yenilerini ekledim, tekrar oraya koydum, demlenmesini bekledim.
Ama ne olacağını, oradan nasıl bir yazı çıkacağını hiç bilmiyorum. Onlar bana hayal ettiriyor ve zaman içinde tıpkı ana rahminde olgunlaşan bir çocuk gibi kitap, kendini öne çıkarmaya başlıyor. "İstanbul'un Nazım Planı"ndan tut da, "İstanbul'da Bir Zürafa'ya", "Önce Çocuklar ve Kadınlar"dan "Ay Hırsızı''na kadar bütün kitaplarımda olan, aslında kendini belli eden "Hayal Kahramanları" adlı kitap da böyle doğdu.
Ama benim yazdığım eser, daha önce yazılanların, bilinenlerin dışında, onlardan farklı olmalı, bir Sunay Akın kitabı olmalı. Sunay Akın kitaplarının ne olduğunu açıkçası ben de bilmiyorum, ama onları hayal ederken, yaşarken hep o topladığım, biriktirdiğim bilginin üzerine bir şey koymaya çalışıyorum. Yani bir yerde bir kâşif gibi, bir maceraperest gibi davranıyorum.
Biriktirme… Kitaplar gibi müzeler de biriktirerek ortaya çıkıyor…
"Benim her kitabım bir müze kitap aslında. Yazarlar kendi kitaplarını kütüphanede yan yana koyar, sırtlarına bakarlar ya ben de sırtında Sunay Akın yazan kitapların arasına müzelere koydum. Müzeler de benim aslında kitaplarımdır. Sonuçta ben kendimi Aydınlanmacı olarak görüyorum. Şair Sunay Akın mı, düz yazıda kendine özgü yol açan Sunay Akın mı, sahnede gösteri yapan Sunay Akın mı, müze kuran Sunay Akın mı? Bütün bunların ortak paydasını Aydınlanma olarak görüyorum ben. Sonuçta bir ışık var yüzyıllardır elden ele taşınıyor. Ben, galiba o ışığı birazcık avuçlarımda hissedebildim ve karanlığa taşımaya çalışıyorum.
Ama bunun yolu yöntemi müze oluyor, kitap oluyor, şiir oluyor, sahne oluyor… Temel çıkış noktası hep kitap. Sorsan öncelik hangisi diye, kitap. Ben kitap yazmak istiyorum. Sunay Akın'ı var eden edebiyattır, Türkçedir. Bütün bu müzeleri kurduktan sonra ayakta dursunlar diye inanılmaz bir şekilde yoğun bir kültür emekçisi olarak maddi manevi her şeyimi oralara taşıyorum. Bu aslında benim yazarlık yönümden, edebiyatçı Sunay Akın tarafımdan çalıyorlar biliyor musun. Daha çok zaman ayırmak isterdim. Şu anda hiç bir şeyle uğraşmak istemiyorum, kütüphanem dolu hâlâ kutu kutu biriktirdiklerimle. Onlarla yaşamak, onları düşünmek istiyorum.
Hayalden devam edelim. Çocukluktan itibaren hayallere hep engel olunan bir toplumda mı yaşıyoruz?
"Çok doğru. Oysa çocuğun dünyası hayal dünyasıdır.
Ama izin vermiyorlar...
Çünkü büyüklük, çocukluğun işgal edilen topraklarıdır. Bir defa bunu anlayalım. Önce çocuğa bakış çok önemli, çocuğu sevmeyen bir toplumuz biz. Çocuk ve kadını aşağılayan bir toplumuz biz. Somut belgesi de şu cümleler değil mi? "Kadınlık yapma!", "kadın gibi gülme!", "bana masal anlatma!", "büyü artık!". Bir de şu var: "Senin dediğin çocuk oyuncağı!".
Hayal etmek düşünmeyi, beyni çalıştırmayı gerektiriyor, o da ıstıraplı bir şey. Her sabah spor yapmaktan daha da zor olmalı!
"Bravo. Hayal etmek bağlı olduğun prangaları, zincirleri, tasmaları kırmak demektir. Özgür insan olmak demektir. Özgürlüğe giden yoldur. Sorgulayan bir toplum demektir. Hayal eden toplum soru sorar, bağnazlığa karşı çıkar, biat etmez. Öyle toplum bireylerden oluşur, özgür insanlardan oluşur. Demokrasi ister. Bu yüzden birileri rahatsızlık duyar. Çünkü, hayal etmek seni bilgiye taşır, sorular sorarsın. Hayallerini gerçekleştirmek istersen, ona emek harcayacaksın, sorular soracaksın, o sana bir kimlik olarak geri dönecek ve senin gibi insanları göreceksin, onlarla bir araya geleceksin, örgütleneceksin… Böylece aydın toplum ortaya çıkıyor."
Kitabın ilk baskısı 50 bin mi yapıldı?
"O 50 bin bitti, ikincisi basıldı."
Harika, her zaman seninle konuşacak çok şeyimiz var, ama biraz da müzeyi anlat lütfen. Yeni bir müze hayalin olduğunu biliyorum. Dünyada eşi menendi olmayan bir müze… Onu konuşalım mı?