Sevgisi, öfkesi dur durak tanımazdı
Çetin Öner de eserleriyle yaşayanlar arasında artık. Onu tanımış olanlar yaşadığı sürece de güleryüzüyle, coşkusu ve esprileriyle hep ışıklı gülümsemeler eşliğinde hatırlanacak…
AYŞE SARISAYIN
Bir sanat insanı daha sonsuzluğa uğurlandı. Yönetmen, senarist, yapımcı, oyuncu ve yazar Çetin Öner'in kaybıyla ilgili olarak Yekta Kopan, şöyle yazmış dün sosyal medya hesabına: "Erdal Öz, Cüneyt Türel, Çetin Öner oturmuşlardır muhabbete. Başımız sağ olsun."
"Muhabbete oturma" sözü, ne çok anıyı getiriyor beraberinde...
Erdal Öz'ün biyografisini yazarken, tanıklığına başvurduğum kişilerden biri olan Çetin Öner'le 8 Mayıs 2007 günü, Erdal abinin ölümünden bir yıl sonra Çiçek Bar'da buluşmamı şöyle aktarmışım "Erdal Öz Yolculuğu" adını verdiğim günlüğe:
"Çetin Öner'le 2004 yılında Can Yayınları'nın düzenlediği Kapadokya gezisinde tanışmıştım. Uzun otobüs yolculuğumuz sırasında, eski günlere dair anılarını dinlemiş, gözlerimizden yaşlar gelene dek gülmüştük. Neşeli, hareketli, âdeta yerinde duramayan, hayatın her anının tadını çıkarmaya çalışan, sevgisi gibi öfk esi de dur durak tanımayan biri... Böyle kalmıştı bende, Erdal Abi'nin 'Çeto' dediği arkadaşı.
Bugün Çetin Öner'le görüşmemizde, iki eski dostun ortak anılarında dolaştık yine, ayrıntıların üzerinde daha çok durarak. Ancak her şey çok farklıydı, engellemeye çalıştığımız gözyaşları, gülmekten değildi bu kez. Eğreti gülümsemeler vardı ikimizin de yüzünde.
İki saate yakın süren konuşmamızın ardından, Erdal Öz'ü 'birkaç söz'le tanımlamasını istediğimde söyledikleri, daha önce duyduklarımdan farklıydı: 'Küsemediğim tek adamdı!' ya da 'Hepimizi zorla yazar yaptı!' demedi bu kez...
Bugün Çetin Öner'le görüşmemizde, iki eski dostun ortak anılarında dolaştık yine, ayrıntıların üzerinde daha çok durarak. Ancak her şey çok farklıydı, engellemeye çalıştığımız gözyaşları, gülmekten değildi bu kez. Eğreti gülümsemeler vardı ikimizin de yüzünde.
İki saate yakın süren konuşmamızın ardından, Erdal Öz'ü 'birkaç söz'le tanımlamasını istediğimde söyledikleri, daha önce duyduklarımdan farklıydı: 'Küsemediğim tek adamdı!' ya da 'Hepimizi zorla yazar yaptı!' demedi bu kez...
Bunlara da değindik konuşurken. Erdal Abi, Çiçek Bar'ın duvarlarından birinden bizi izliyor, 'Abartma ulan, Çeto!' diye söyleniyordu ara sıra. Onun övgülerini abartılı bulup öfk elenmişti anlaşılan...
Şanslı bir adam olduğunu söylüyor Çetin Öner. 'Ankara Sanat Tiyatrosu'nda Türkiye'nin en iyi tiyatrocuları hocam oldu, edebiyatta ise Erdal,' diyor. 'Her yazdığımı okudu, eleştirdi, yol gösterdi, uğraştı benimle.'
Erdal Öz Yolculuğu sırasında yaptığım görüşmelerin çoğuna tanıklık eden kedicikler yoktu bu kez yanımızda, ama Çetin Öner gibi bir kedi dostuyla geçen zaman boyunca 'Dünyanın Bütün Kedileri' bizimle birlikteydi zaten."
Çiçek Bar'ın masaları, Yekta Kopan'ın dediği gibi ne çok muhabbetlerine tanık olmuştu Erdal abinin ölümünden önce –bu muhabbetlerden birkaçına katılmış olmak, kayıpların acısını artırıyor olsa da, büyük bir zenginlikti benim için.
Çetin Öner'in 2005 yılında Can Yayınları'nda çıkan ve bayılarak okuduğum kitabı Dünyanın Bütün Kedileri, Erdal Öz'ü de etkilemiş belli ki. "Bu ara kaç gündür elimden düşürmediğim iki kitaba son biçimlerini vermeye çalışıyorum," diyor bir yazısında. "Biri Gabriel Garcia Márquez'in yeni romanı: Benim Hüzünlü Orospularım. Biri de Çetin Öner arkadaşımızın çocuklar için yazdığı Dünyanın Bütün Kedileri adlı nefis kitabı. Mustafa Delioğlu'nun bu kitap için yaptığı birbirinden güzel kedi resimlerini kitaba yerleştirmek doğrusu oldukça keyifl i bir işti."
"Sıcak bir yaz gecesi / Akdeniz'deki evde / Siyamlı bir kedi / Adı Maviş / Nicedir hamileymiş" diye başlayan bu manzum kitap, Maviş'in doğumuyla devam ediyor:
"O gece Maviş / gerçekten bir rekor kırmış / 'Siyamlı Kediler Tarihi'nde. // Önce / "Varan biiiir!" diye miyavlamış / Sonra da art arda / "İkiiii! Üüüç! Dööört!" / Veee... / "Beeeş!" demiiiiş / işi bitirmiş..."
küçük ya da yetişkin tüm 'çocuk'ların, özellikle de kediseverlerin çok hoşlanacağı bir hikâye anlatıyor.
Çetin Öner'le Erdal abinin dostlukları yıllar öncesine, Ankara'daki Sergi Kitabevi'ne dek uzanıyor. 60'lı yıllarda Ankara Sanat Tiyatrosu'nun genç oyuncularından biri olan Çetin Öner, kitap almak için harcadığı paraların, Kızılay'daki ünlü Piknik lokantasında votkalı biralar, patates kızartmaları ve sosisli sandviçler olarak geri döndüğünü söylüyor ve Erdal Öz'ün yanında hesap ödemeyi asla başaramadığını da ekliyor:
"Erdal'ın bana olan emeğini, hakkını ödeyemem. Ayrıca, her yerde, her zaman hesabımı ödeme geleneğini sürdürmesinden de fevkalade memnunum. Tıpkı, Samiye'nin telif ücretlerini en kısa zamanda ödemesi için onu zorlamasından memnun olduğum gibi. Zaten ben de alacaklarımın faizlerini genellikle nakit yerine likit olarak tahsil ettiğim için hiç sesimi çıkarmıyorum..." (Dünya Kitap, 27 Mart 2005, "erdal öz, yetmiş yaşında bir delikanlı" özel baskısı).
Erdal Öz, 12 Mart döneminde uçak kaçırma olayını planlamak suçuyla ikinci kez tutuklandığında, Çetin Öner de Sergi Kitabevi'ndedir ve onun askeri bir araçla götürülüşüne tanık olur. Başka tanıklıklar da vardır: Erdal Öz'ün tutukluluk döneminde yaşananlar, cezaevinde tuttuğu notların dışarı çıkarılışı ve saklanışı, idamlara karşı açılan imza kampanyası, daha niceleri... Sonradan Deniz Gezmiş Anlatıyor, Gülünün Solduğu Akşam ve Defterimde Kuş Sesleri'nin yazılmasını sağlayan cezaevi notlarının ilk okuyucularından biri de Çetin Öner'dir:
"Keyifli günlerimiz de oldu, tehlikeli ilişkilerimiz de Erdal'la. Güzel suçlar işledik. İçerden belgeler taşıdı Erdal. Öyle bir sakladık ki, günlerce bulamadık sakladıklarını. Allahtan Eczane'yi su bastı, taban tahtaları kabardı da ortaya çıktı belgeler, notlar..." diye yazar yıllar sonra aynı dergide, Erdal Öz yetmiş yaşına bastığında.
İnsanları olduğu kadar hayvanları ve doğayı da seven Çetin Öner'in bir horozla bir çocuğun dostluğunu anlatan ilk kitabı olan Gülibik'i okurken, duygularını şöyle ifade eder Erdal Öz arkadaşına gönderdiği 26 Mayıs 1975 tarihli mektubunda:
"Dün gece saat 02.00'de, senin Gülibik'e şöyle bir göz atmak istedim. Eve götürmüştüm. İllet oldum sana. 03.00'te yatmam bir yana, kıskandım seni be çocuk. Bütün gece Gülibik'le birlikteydim. Saat altıda kalktım. Çayı koydum. Gülibik'i bir kez daha okudum. Noktalamasında değişiklikler yaptım. Bir iki yerini de kendimce düzelttim. Sen de olsan, sen de düzeltirdin onları. Seni bildiğim için düzelttim. (...) Yahu Reis, ortaya olağanüstü güzellikte bir öykü çıkmış. Olacak şey değil! (...) Behrengi'den de çok sevdim seni. Bizdensin bir kere. (...) Eşsiz güzellikte bir kitap yapacağım sana."
Orhan Peker'in desenleriyle süslenerek 1975'de Erdal Öz'ün yönettiği Arkadaş Kitaplar'da yayımlanan Gülibik, 1978'de Almancaya çevrilir, Almanca konuşulan tüm ülkelerde okuma kitabı olarak okullara tavsiye edilir ve ZDF-TRT ilk ortak yapımı olarak filme çekilerek büyük ilgi görür. Çetin Öner de eserleriyle yaşayanlar arasında artık. Onu tanımış olanlar yaşadığı sürece de güleryüzüyle, coşkusu ve esprileriyle hep ışıklı gülümsemeler eşliğinde hatırlanacak…
15 Eylül 2016