Sevgi gönül anısına sempozyum
Antik Çağ'ın sonlarından itibaren 11 yüzyıl boyunca Rumeli ve Anadolu topraklarında varlığını sürdüren Bizans uygarlığına ait kültürel zenginlik, "4. Uluslararası Sevgi Gönül Bizans Araştırmaları Sempozyumu"nda anlatıldı.
Vehbi Koç Vakfı ve Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi (ANAMED) tarafından organize edilen sempozyum, Koç Üniversitesi - Stavros Niarchos Vakfı, Geç Antik Çağ ve Bizans Araştırmaları Merkezi (GABAM) işbirliğiyle düzenlendi.
Yaşamı boyunca Bizans araştırmalarının yaygınlaştırılması amacıyla önemli girişimlerde bulunan rahmetli Sevgi Gönül'ün anısına gerçekleştirilen sempozyum, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç, Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Umran S. İnan ve ANAMED Direktörü Doç. Dr. Chris Roosevelt'in katılımıyla açıldı.
Sempozyumun Onursal Başkanı, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç, "Sempozyum, Bizans dönemine yönelik araştırmaların yaygınlaştırılması, akademinin toplumun bu kültür mirasına sahip çıkması için çaba sarf eden rahmetli Sevgi Gönül anısına düzenleniyor. Koç ailesi ve Vehbi Koç Vakfı için büyük öneme sahip olan ve geçen yıllar içinde uluslararası alanda saygın bir etkinlik haline gelen Uluslararası Sevgi Gönül Bizans Araştırmaları Sempozyumu'nun dördüncüsünün gerçekleştirilmesinden dolayı büyük gurur duyuyoruz." dedi.
Sempozyum açılışında konuşma yapan Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Umran S. İnan ise Koç Üniversitesi olarak Bizans dönemi araştırmalarına verdikleri önemin altını çizerken, GABAM'ın açılışının ardından bu yıl dördüncü kez düzenlenen Uluslararası Sevgi Gönül Bizans Araştırmaları Sempozyumu'nun da Bizans çalışmaları için önemli adımlar olduğunu vurguladı.
ANAMED Direktörü Doç. Dr. Chris Roosevelt ise konuşmasında ANAMED olarak böylesine önemli bir sempozyumda önde gelen Bizans araştırmacılarının İstanbul'da bir kez daha bir araya gelmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
2007 yılından itibaren 3 yılda bir düzenlenen sempozyumda, bu yıl "Coğrafi ve Etnik İmgelemde Bizans Kimliği ve Öteki" teması işlendi. Bu konu üzerine daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış özgün çalışmaların aktarıldığı sempozyum boyunca dokuz oturumda toplam 25 bildiri sunuldu. Sempozyumda, son dönemlerdeki bilimsel çalışmalar ve yazılı kaynakların yeni okumaları ışığında, Bizans dünyasında kimlik konusunda ulaşılan güncel bulgu ve belgeler paylaşıldı.
Sempozyum sergisi
Sempozyum kapsamında ANAMED'de sanat ve tarih meraklılarıyla buluşan "Bizans'ın Öteki İmparatorluğu: Trabzon" sergisi de kapılarını açtı. Serginin küratörlüğünü University of London bünyesindeki Courtauld Institute of Art dekanı Prof. Dr. Antony Eastmond üstleniyor. Sıradışı mimarisi ve eşsiz duvar resimleriyle Trabzon Ayasofya'sına odaklanan ve Trabzon kentinin imparatorluklar boyunca tarihini uluslararası arşivlerden edinilen belgelerle ele alan sergi 18 Eylül tarihine kadar ziyaret edilebilecek. 13. yüzyıldan bugüne kadarki yolculuğun resmedildiği ve bu süreçteki değişimi ele alan sergi, Trabzon şehrinin tarihini, seyahatnamelerdeki yeri ve tarih boyunca şehrin algısını yansıtıyor.
İki kitap birden
2013'te gerçekleştirilen ve "Bizans'ta Ticaret" temasının işlendiği 3. Uluslararası Sevgi Gönül Bizans Araştırmaları Sempozyumu'nda sunulan akademik bildirilerin yer aldığı kitap okurlarıyla buluştu. Buna ek olarak, "Bizans'ın Öteki İmparatorluğu: Trabzon" başlıklı serginin kitabı da sempozyumla eş zamanlı olarak yayımlandı.
prof. Dr. Anthony Kaldellis'in yorumuyla "Bizans" sözcüğünün öyküsü
Sempozyumda bildiri sunan isimlerden birisi, Ohio Eyalet Üniversitesi'nden Anthony Kaldellis'ti. Bakın Bizans sözcüğünün öyküsünü nasıl anlattı:
Bizanslılar hiçbir zaman Bizans kelimesini kullanmadılar. Batıdakiler Bizanslıları Romalılar olarak görmediler. Çünkü Romalı kavramını ya da kelimesini kendileri için kullanmak istediler. Örneğin Almanya, "Ben Alman Roma İmparatoruyum" gibi bir ifade kullanırdı. O yüzden Bizanslılara her zaman "Yunansınız siz" dediler. Çoğu zaman bu Bizans kelimesini de eski Yunancayla bağdaştırdılar. Çünkü esasında Bizans kelimesi bir prestijdi. Yani ben Alman, Bizans İmparatoruyum gibi. Çoğu entelektüel daha sonrasında Hıristiyanlığa geçmiş olsa bile Yunanca yazmaya devam etti. Bu esasında Batılıların Bizans'a olan bakışını bize gösteriyor.
Ne zaman Bizanslı denmeye başlandı peki o coğrafyada yaşayanlara? Bu çok üzerinde çalışılmış bir konu değil. Bizanslı dediğimiz esasında eski Yunan kolonisi. Bizans denilen coğrafyada Konstantin işgal ettiğinde 20 bin kişi yaşıyordu. Bizans o zaman Bizans şehrinde yaşayan mukimler için kullanılırdı. O başkentte yaşayanlar için sadece Bizanslı kelimesi özel olarak kullanılırdı. Metinlerde var ama bu aynı anlama gelmiyor, metinlerdeki Bizans kelimesi tam olarak orada yaşayan mukim anlamına geliyor. Bununla beraber 16. yüzyılda artık yavaş yavaş Bizanslı kelimesi kullanılmaya başlandı. 19. yüzyıla kadar bu kelime düzenli olarak kullanılmadı. O zamanlar bu coğrafya için, Bizans için her zaman Konstantinopolis ve Yunan İmparatorluğu kelimeleri kullanılırdı. Bizans kelimesi çok az kullanılırdı. 19. yüzyılda artık bu konuyla ilgili çalışmalar başladı.
Neden sonradan bizans?
Dergilerde, makalelerde ve kitaplarda konuya eğildiler. Peki, neden böyle bir değişim oldu? Neden kullanılmayan bu Bizanslı kelimesi sonrasında kullanıldı? Mevcut modern Yunan Devleti'nin Avrupa ve buradaki Osmanlılarla ilişkisinden kaynaklanabilir ya da Yunan İmparatorluğunu başta daha fazla tanıtmak istediler. Sonrasında ise Bizans kelimesini kullandılar. Sonuç olarak, bin 50 yıldır bu kavram kullanılıyor. Ama şunu da söylemek gerekiyor ki; politikalar isimlerden oluşur. 5. yüzyılda Doğu Roma İmparatorluğu vardı. Esasında iki imparatorluktan bahsedebiliriz ondan önce. İki Roma İmparatorluğu; biri Doğu, biri Batı. Batı düştü, yıkıldı. Doğu İmparatorluğu ayakta kaldı. Ama bir tanesi yıkıldıktan sonra iki imparator, iki farklı topluluk ve iki farklı ordu vardı. Bazı metinlerde Doğu Romalılara da Bizanslı denildiğini görüyoruz. Fakat Batı düştükten sonra tek bir Roma İmparatorluğu kalıyor.
Dolayısıyla Doğu İmparatorluğu'nu Bizanslı olarak adlandırma deneyi bir şekilde başarısız oluyor. Peki mevcut Bizanslılara bakacak olursak bunların Osmanlıyla olan ilişkileri için ne söyleyebiliriz? Geç Bizans dönemi en çok bakılan dönemlerden bir tanesi. Çünkü geç Bizans döneminde Osmanlı artık işgale geliyor ve biri gidiyor diğeri kalıyor esasında. Zaten imparatorluk hep böyle değil midir? Biri gider, onun yerine başka bir tanesi gelir. Fakat Bizans izlerine bakacak olursak modern Türkiye'de ve bunun yine Osmanlı üzerindeki etkisine bakacak olursak da ben bir Osmanlı uzmanı değilim. Ama baktığımızda biri gidince diğeri gelir. Birisi işgal edilir, öbürü yok olur, düşer ve onun yerine yeni bir imparatorluk doğar. Ama sanki hep algı şu şekildedir; bir imparatorluk gittikten sonra tamamen her şeyiyle yok olup gitmiş gibidir. İmparatorlar işin sosyal, kültürel yönüyle ya da halkın kendi ilişkileriyle ilgilenmezler. Onlar için daha üst düzey politika ya da siyaset önemlidir.
Çok az osmanlı kaynağı var
Günlük yaşam onlar için çok önemli bir yer tutmaz, ama günlük yaşamda sosyal ilişkilerine, yemek alışkanlıklarına, danslarına bakacak olursanız bunların hepsinin tek bir kâsede birleşmiş gibi düşünebilirsiniz. Resmi tarihte bunlar iki farklı imparatorluk, toplum ve kültür gibi gösteriliyor. Ama gerçekte öyle değil esasında. Meselâ Yunanistan ve Türkiye örneğine bakın. Erken Roma İmparatorluğu kendine ait kelime haznesini, buna dair gelenekleri Yunanlılara geçirmiş. Osmanlı ve Bizans tarihçilerine belki bunları detaylı sormak lâzım. Fakat 15. yüzyıldan sonra bir geçiş dönemi var. Bununla ilgili çok az Osmanlı kaynağı var. Osmanlı kaynakları 15. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkıyor. Osmanlı İmparatorluğu sadece kendini toprak olarak geliştirmiyor.
Meselâ eski sultanlar fethettikleri bölgelerdeki üst düzey yetkilileri, kendilerinde general ya da başka üst düzey yerlere getiriyorlar. Tabi bu kişiler önceden kimdi bilemiyoruz. Bilsek belki çok daha kolay olur ama Bizans'ın o yönetim sınıfı daha sonrasında yönetici sınıfı belki Osmanlı'daki yönetici sınıfıyla aynı. Bizans ve Ortodoks kültürleri de çok uzun süre modern Yunanistan'la benzerlikler gösteriyor.