polisiye edebiyatımızın 1 yılı

Dünya Kitap'ın artık gelenekselleşmiş "Polisiye Roman Ödülü"nün yedincisini, sıradışı detektif Alper Kamu'nun yaratıcısı Alper Canıgüz kazandı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

EROL ÜYEPAZARCI

Bildiğimiz geleneksel kalıplardaki polisiye romanın dışında bu kalıpları kırarak sanki polisiye roman parodisi yazar gibi yapıp halis polisiye roman yazmak bana göre bayağı güç bir iştir. Sıradışı bir zekâ ister. Böyle bir yapıtı ilk kez Türk kökenli, ama Almanca yazan Akif Pirinçci'nin Detektif Kedi Francis öykülerinde görmüştüm. Bizde de yazan çıkacak mı diye beklerken Alper Canıgüz'ün Oğullar ve Rencide Ruhlar'ını okudum. Burada detektif kedi değildi, ama ondan çok daha özgün biriydi. Beş yaşındaki Alper Kamu. "Beş yaş insanın en olgun çağıdır" diye söze başlayan fırlatma biri. Kan ve Gül'de benim favori detektifim Alper Kamuyoktu, ama Canıgüz yine geleneksel polisiye roman kurgusunun kendi ifadesiyle "arkaik" yapısının canına okuyarak halis bir polisiye roman kaleme almıştı.

Romanımızın kahramanı ikinci sınıf aşk romanları çevirmeni "orta sıklet avare" Aziz zamanda seyahat yaparak yirmi yıl öncesine, yirmi yıl gençleşmiş olarak dönüyor ve daha işlenmemiş bir cinayeti çözmeye çalışıyordu ve sağlam bir polisiye kurgu içinde yepyeni biranlayışlabizebüyükkeyiflerleokuyacağımızbirpolisiyeromansunuyordu.

2018 yılının polisiye etkinliklerine gelince; bu yıl dördüncüsü yapılacak "Kara Perşembe" bağlamında Pera Palas Oteli'nde ünlü Mike Hammer'in yaratıcısı Mickey Spillane merkezli bir çalışma yapılacak. Bu yıl "Kara Perşembe Ödülü" Oğlak Yayınları'nın sahibesi ve yöneticisi Senay Haznedaroğlu'na verilecek. Uzun yıllardır devam eden"Maceraperest Kitaplar" serisiyle Türk okurunu çoğunu ilk kez tanıdığı nitelikli yazarlarla buluşturan; yine ilk kez Oğlak Yayınları'nda okuyucularla buluşan Türk yazarları bize tanıştıran - bu yazarlardan Celil Oker, Çağatay Yaşmut, Armağan Tunaboylu ve Suphi Varım Dünya polisiye roman ödülünü almışlardır- Senay Haznedaroğlu bu ödüle her bakımdan hakka zanıyor.

Geçen sene, 2017 yılı faaliyetlerini tanıtırken üzerinde umutla durduğum iki gelişme ise maalesef beni düş kırıklığına uğrattı. Kurulmasını sevinçle karşıladığım ve dünyadaki benzer örgütlerin işlevini yurdumuzda üstleneceğini beklediğim Türk Polisiye Yazarlar Birliği hiçbir ciddi etkinlik -Ercan Akbay'ınçabaları dışında- gösteremedi. Ülkemizin ilk sürekli polisiye roman dergisi olmasını umduğum 221B de maalesef artan kâğıt fiyatları dolayısıyla artık yayınlamayacak gibi görünüyor. 2018 yılı polisiye roman üretimi bakımındansa bereketli bir yıl oldu. Okuma olanağı bulduğum romanlar arasında bazılarına kısaca değinip Ahmet Ümit ve Murat Menteş'in romanlarını daha ayrıntılı anlatmak istiyorum.

İlk yazdığı roman Bâbıâli'de Cinayet ile gayet iyi tanıdığı basındaki çürümeyi konu edinen Haluk Şahin'in ikinci romanı Ada (Kırmızıkedi Yayınları) dahi matematikçi Deniz Yorgancı'nın etrafında Susurluk dönemi Türkiye'sinden masum Bozcaada'ya ve Truva'nın gizemlerine uzanıyor.

Emirhan Dağkan G.'nin Bozlak'ı (İletişim Yayınları) "Çamurlu yollar, yabancıları sevmeyen köylüler, kaynayan bir kahvehane, namus bekçileri, düşmanlıklar, sırtından sopası eksik edilmeyen çocuklar, erkeklik taslayan erkekler, karanlık evler, muammalı bir ölüm ve çiçeği burnunda bir öğretmenin" ekseninde iletisi olan bir roman.

Melih Esen Cengiz'in Paylaşılmayan Cinayet'i (Altın Kitaplar) Abdülaziz dönemindeki Osmanlı İmparatorluğu'ndan 1950 İstanbul'una uzanan ve yakın dönemdeki finaliyle okuyucu şaşırtan bir polisiye roman.

Usta yazar Suat Duman'ın Rakun'u (Alakarga Yayınları) eline tutuşturulan bir Picasso rulosuyla evini dönen sıradan taksi şoförü Can'ın öyküsü.

Cüneyt Ülsever, Geçmişin de Seninle Gelir'de (Kırmızıkedi Yayınları) gizli servisler için çalışan bir tetikçinin öyküsünü anlatırken satır aralarındaki çarpıcı iletilerle en soğukkanlı, ama en kalleş cinayetleri devletlerin işlediği gerçeğini suratımıza bir şamar gibi vuruyor.

Suphi Varım'ın Sokratis Ölülerin Peşinde'si (Oğlak Yayınları) ise Kurtuluş Savaşı döneminde devrimci Sovyet ajanı Sokratis'in bu kez İzmir'de değil, İstanbul'da geçen ilginç bir serüvenini konu ediyor.

2018'in iki fenomen polisiye romanı ise Ahmet Ümit'in Kırlangıç Çığlığı (Everest Yayınları) ile Murat Menteş'in Antika Titanik'i (April Yayınları).

Kırlangıç Çığlığı tam bir polisiye roman, ama geleneksel "kim yaptı?" polisiye türüne girecek bir roman değil; yani Agatha Christie'nin Poirot'su türü bir detektifin beynindeki gri maddeleri çalıştırarak muammayı aydınlattığı klasik polisiye romandan çok farklı. Evet, romanda muamma öğesi çok çetrefil; suçlu, Christie'nin en başarılı romanlarındaki kadar beklemediğiniz biri, ama yapıt okuyucuyu yalnız muammaya ve onun çözümüne kilitlemiyor; meraklı bir polisiye kurgu içinde çok sağlam toplumsal mesajlar veriyor. Bu iletiler muammanın çözümü kadar hatta daha başat bir unsur olarak ortaya çıkıyor. Polisiye romanda Ahmet Ümit gibi belli bir aşamaya gelen usta yazarlar, geleneksel polisiye romandaki; katili bilinmeyen bir cinayet, birçok katil adayı ve "beyindeki gri maddeleri çalıştırarak katili saptama" klasik şablonunu hep zorlamışlar; okuyucularını "muamma içeren suçun" öyküsünü anlatırken yepyeni alanlarda gezdirmeyi yeğlemişlerdir. Ahmet Ümit'in bu romanında da çocuk istismarından Suriyeli göçmenlerin dramına kadar toplumsal sorunlar muamma kadar başat öge olarak romanda yer alıyor.

Antika Titanik ise sıradışı bir yazar olan Murat Menteş'in Ruhi Mücerret'den beş yıl sonra yazdığı yeni romanı. Menteş'in romanları; medyanın özellikle televizyonun ve Hollywood sinemasının olumsuz etkilerini, terörün günlük yaşamın bir parçası olmasını ve hayatımızın taklitçilikle, olayları maskeleyip makyajlamakla nasıl sanallaştığını ironik bir dille vurgularken dikkatleri üzerine çekiyor. Menteş'in özellikle dili ustaca kullandığı ve bütün olanaklarından ustaca yararlandığı da bir gerçek.

Ancak, kitabın felsefi boyutuna dikkat edersek verilmek istenen mesaj absürd olanın romandaki olaylar ve gelişmeler değil yaşamımıza egemen olan ve esiri olduğumuz düzenin kendisi olduğu. Çok iyi bir polisiye kurgulama içinde gelişen Murat Menteş'in romanını okuyanların olayların hızlı ritmi hatta cümbüşlü gelişmesinden ve yüksek ironi dozundan keyif alırken satırlar arasındaki ince hüznüde keşfetmeleri gerekiyor.

2018 yılının polisiye roman vadisinde son söz edeceğimiz konu ise bu satırların yazarının bir çalışması... Bu çalışmada, Türk polisiye edebiyatının en tanınmış figürü olan Cingöz Recai'nin öyküleri ilk kez 1920' li yıllardaki Server Bedi'nin (PeyamiSafa) kaleminden çıktığı özgün hâliyle ve kronolojik sırasıyla ve sansürlenmeden yayınlandı. Ötüken Yayınları'nca okuyuculara iki cilt olarak sunulan Cingöz Recai hikâyelerinin bu özgün baskılarının bugün de keyifle okunulacağını ümit ediyoruz.

Bu konularda ilginizi çekebilir