Otuzuncu yıla yakışan bir roman
Sevim Ak son eseri Melo'da yaratıcılığın ve farklı hikâyeleri olan kişilerle karşılaşmanın dönüştürücü gücünü, dayanışmanın gücünü, ötekinin mutsuzluğunu fark etmenin, o mutsuzluğu gidermek için bir şeyler yapmanın mutlandırıcı etkisini bir çevre bilinci anlatısı ile harmanlayarak kurmuş.
AYFER GÜRDAL ÜNAL
Yazarlık serüveni 1987 yılında Uçurtmam Bulut Şimdi isimli öykü kitabının Akademi Yayınevi Öykü Ödülü'nü kazanması ile başlayan Sevim Ak'a, Can Yayınları'nın kurucusu rahmetli Erdal Öz, ödülünü verirken "Bu ödülü sana sadece kitabın için değil, çocuk edebiyatına iyi örnekler kazandıracağına inandığımız için veriyoruz" der.
Bu deyişin üzerinden geçen 30 yılda, Ak, Erdal Öz'ün öngörüsünü doğru çıkarmakla kalmayıp çocuk edebiyatımıza kazandırdığı nitelikli eser sayısını da 36'ya ulaştırmıştır.
Ak'ın son eseri Melo, Gözde Bitir Tufan'ın nefis çizgileri ile hayat bulmuş. Melo, 8 yaşından gün alan, kocaman yosun gözlü, kumral, süpürge saçlı, fındık göbekli, çalı bacaklı, çekingen bir kız. Melo, Balık Tarlası Sokağı'nın ikinci kuşak çocuklarından. Denizden balık taştığı zamanlara tanık olmadığından balıklarla çocukların dertleştiği, türlerin birbirlerini yaşatmak için çaba gösterdiği, insanların yiyeceklerini balıklarla paylaştıkları zamanları masal zannediyor. Ta ki, dantel kuyruklu bir balığa kendini gösterinceye kadar…
Balık ona bakıp ağzından balonlar çıkarınca Melo da balığa Pıtır ismini takıyor. Pıtır'la bir bağ kurduğundan beri Melo, eskiden olup şimdi olmayan balıkların nereye gittiğini merak edip duruyor. Teyzesine balıkların nereye gittiğini soruyor. Her seferinde değişik yanıt veren teyzesi, bir seferinde Melo "üzgün müsün?" diye sorunca "Senden daha güçlüler bazen elinden varını yoğunu sezdirmeden alabilirler. Balık da ne ki?" yanıtını veriyor.
İşte bu andan sonra huzuru kaçıyor Melo'nun, çünkü kendi zayıfl ıkları aklına geliyor. "İkinci katın penceresinden aşağı başı dönmeden bakamıyor. Yüz parçalık yapbozu tamamlarsa mucize olabilir. Ayakkabılarının bağlarına takılıp düşmede üstüne yok. Tostunu yakmadan pişirmeyi başaramadı. Yeni giydiği şortu bir saat lekelemeden dursa rekor kıracak."
Bu bölümü uzun alıntıladım, çünkü hem çocuk gerçekliğine çok iyi tanıklık etmeyi örnekliyor hem ideal karakter yaratmadan çocuğu güçlü ve zayıf yönleri ile betimlemeyi gösteriyor. Böylece okur ve çocuk özdeşleşme alanına kavuşuyor. Hem de bir çocuğun güçsüzlük diye algıladığı özelliklerinin yazı ile kaç farklı ve mizah dolu biçimde anlatılabileceğini somutlaştırıyor. Bu bölüm gerçekten karakter yaratma konusunda ders malzemesi olabilecek nitelikleri haiz.
Melo, kendini arkadaşları ile kıyasladığında en yeteneksizleri olduğunu düşünüyor. Halbuki meraklı, düş gücü yüksek bir çocuk o. Melo'nun yaşamı bir Sarman kedinin peşinde daldığı bahçede tanıştığı karavanda yaşayan bir yaşlı teyze ile tanışması ile bambaşka bir ivme kazanıyor. Tisu isimli bu yaşlı kadın tüm ailesini çocukken bir savaşta kaybetmiş. Tisu ile Melo konuştukça ortaya çıkan öykülerden Melo, kendi yaşamına ilişkin küçük ipuçları, yüreklendirici düşünceler kapıyor. Keşke yapabilsem dememek, bir denemek, gerekirse yardım istemek ve sonunda yapabilmek bu yüreklendirici düşüncelerden bazıları. Uçuk kaçık hayallerin beynin kıvrımlarında dolaşmasına izin vermek ve beyninde yapamazsın diyen sese, yanlış çalışan devreleri silerek sus demek bir diğeri.
Melo, Tisu'nun evinde çıkarken rastladığı, ancak tanışma fırsatı bulamadığı çocukla sokakta karşılaşınca bu kez fırsatı kaçırmıyor. Tanışma, acıklı bir öykü ile tanıştırıyor Melo'yu. Ana kız savaştan kaçmışlar, kaçarken bindikleri araç devrilince babalarında ayrılmak zorunda kalmışlar. Onları en iyi kendi de bir zamanlar savaş mağduru olan Tisu anlamış, dostluğunu sunmuş. Melo'nun kafası duyduğu öyküden karışıyor. Kendini onların yerine koymaya çalışıyor, pek koyamıyor.
Tüm bunlar olurken, kaybolan balıklara ek, denizin rengi de değişmeye başlamıştır. Deniz yeşermektedir. İnsanlar kendi dertlerine dalmış, önlerinden her gün geçtikleri denizdeki değişikliği fark etmekten çok uzaktırlar. Tisu, deniz kenarında dolaşır artık gözükmeyen dostu Pıtır'ı düşünürken denizin kaynadığını ve kaynayan yerden korkunç bir kokunun yükseldiğini fark eder. Hızla geri döner ve gördüklerini arkadaşlarına anlatır. Arkadaşları sözlerini pek ciddiye almaz, ancak mahalleden Mir Ağabey, onu ciddiye alıp yeri görmek ister.
Bundan sonrası tüm mahallenin rol aldığı bir direniş öyküsüdür.
Zehirli sularını denize akıtan tekstil fabrikası süresiz kapatılır. Ne zaman ki atık su arıtma tesisi kuracak ve çevreye verdiği zarardan vazgeçecek, o zaman çalışmasına izin verilecektir.
Melo, "senden daha güçlüler bazen elinden varını yoğunu sezdirmeden alabilirler" sözünün kimleri kastettiğini iyice anlamıştır.
Denizi temizlemek için mahallelinin verdiği mücadele, mahalle sakinleri arasında diyalogu, empatiyi, anlayışı artırır.
Sevim Ak, değişimi Melo'nun annesi Zülüş Hanım'a şöyle ifade ettirir:
"Mala, cana, zarar gelir korkusuyla kapımızı kapamışız... Dar alanlara hapsolmuşuz. Şimdi dışarı çıkma zamanı. Sen beni, ben ötekini görmeden de yaşarız. Görsek daha huzurlu yaşarız." Mahalleli denizin yanı sıra savaş mağduru ana kızın da yaşamını değiştirmiş, başta Melo, bu değişimi yaratan herkes umudun kendi ellerinde kendi içlerinde olduğunu kavramıştır.
Sevim Ak, yaratıcılığın ve farklı hikâyeleri olan kişilerle karşılaşmanın dönüştürücü gücünü, özgüven üzerine destekleyici etkisini, dayanışmanın gücünü, ötekinin mutsuzluğunu fark etmenin, o mutsuzluğu gidermek için bir şeyler yapmanın mutlandırıcı etkisini bir çevre bilinci anlatısı ile harmanlayarak kurmuş. İnce ince işlenmiş bir Melo karakteri, mizah tozu serpilmiş bir üslûp, çocuk gerçekliğini hep ön planda tutan bir anlatı ve okuru güçlendirici mesajlar.
Tam 30. yıla yakışan bir roman. Nice 30 yıllara sevgili Sevim Ak, sağlıkla hep üreterek, hep çocukları mutlu ederek.
Ekim yazısının sonuna geldim.
Ailenizin dışında bir kişiyi umutlandırdığınız, sevindirdiğiniz, "o beni anladı" dedirttiğiniz bir ay olsun Ekim ayı. Sağlıkla, kitapla kalın.
MELO, Sevim Ak, Resimleyen: Gözde Bitir Tufan, Can Çocuk Yayınları, 152 s. [email protected]