On bir menajerden liderlik sırları
Kulüp sahipleri, taraftarlar, oyuncular, basın gibi geniş bir paydaş tabanına sahip olan futbol, gösterilen küresel ilgiyle ayakta duruyor, bu da menajerlere zorlu mücadele alanı yaratıyor.
DOĞAN SELÇUK
Bir spor dalı olan futbol günümüzde endüstri kavramıyla birlikte kullanılıyor. Futbol endüstrisini ele alan, yarattığı ekonomik değeri analiz eden ve “futbolun sadece futbol olmadığını” ispatlayan kitaplar günümüzde akademik bir yazım sahası oluşturuyor.
Yazar Mike Carson, İngiliz Premier Ligi'nde görev yapan menajerlerle (malûm bizdeki teknik direktör) 2012- 2013 sezonunda yaptığı röportajlardan yola çıkarak bir liderlik haritası çıkarmış. Görüştüğü menajerlerin çoğunun “doğuştan lider” olduğunu söyleyen yazar, içlerinden birinin şöyle söylediğini aktarmış:
“Senin işin daha zor. Ben bunları yapmak zorundayım, sense açıklamak! Ben hepsini sezgiyle yapıyorum.”
Premier lig futbolunda bir menajerin rolü çok önemli. Yaptıkları iş, bir kazanma ortamı yaratmak, büyük beklentileri karşılamak, ciddi zorlukların üstesinden gelmek, baskıyla baş edebilmek ve görev boyunca konsantre kalmak gibi tüm sektörlerdeki liderlere tanıdık gelen bir dizi mücadele alanından oluşuyor. Kulüp sahipleri, taraftarlar, oyuncular, basın gibi geniş bir paydaş tabanına sahip olan futbol, gösterilen küresel ilgiyle ayakta duruyor ve bu da menajerlere zorlu bir mücadele alanı yaratıyor.
Kitapta futbolu takip edenlerin çok yakından tanıdığı Roy Hodgson, Arsène Wenger, José Mourinho, Sir Alex Ferguson’un da içinde olduğu 11 menajerin liderlik sırlarına yer verilmiş. Birkaç alıntıyla yazımızı tamamlayalım.
Arsène Wenger: “Bir kulübün en önemli kişisi menajeri değilse, işler kötü gittiğinde neden ilk o gönderiliyor?”
Roy Hodgson: “Medya ve kamuoyunun benimle ilgili ne düşündüğü konusuna gereğinden fazla kafa yorarsam, gerçek görevim olan futbol takımı ve oyuncularını çalıştırıp hazırlamaktan uzaklaşacağımı öğrendim. Her zaman size verilen gerçek göreve odaklanmalısınız.”
Carlo Ancelotti: “Oyuncuların gerçek sorunlara sahip gerçek insanlar olduğuna inanıyorum ve sonuca gitmenin en iyi yolunun ilişki kurmak olduğunu düşünüyorum.”
Roberto Mancini: “Kazandığınızda herkes arkanızda durur ve destekler. Kaybettiğinizde ise yapayalnız kalırsınız.”
José Mourinho: “Liderlik yapan birinin sahip olduğu en önemli özellik, yol gösterdiğiniz kişilerin sizdeki bilgi birikiminin farkına varması. Bu yüzden çalıştığınız alanla ilgili birçok şey bilmelisiniz. Futbol hakkında çok şey bilirseniz bu konuda otomatik olarak iyi bir lider olacağınızı söylemiyorum. Futbolla ilgili fazla bilginiz yoksa liderlik yapamazsınız diyorum.”
Sir Alex Ferguson: “Benim için her şey siyah ve beyazdır; saha içinde kulübü geriye götürecek bir şey görürsem hemen harekete geçip bazı kararlar alırım. Bazen haklı olmayabilirsiniz ama bu, beni fazla endişelendirmiyor, çünkü önemli olan bunu yapabilmek.”
THE MANAGER: FUTBOLUN DÂHİ LİDERLERİ, Mike Carson, Türkçesi: Recep Özerin, Türk Hava Yolları Yayınları, 300 s.
tüketicinin saklı alanına erişmek için
Pazarlama Metaforları, yazarların otuzu aşkın ülkede yaptıkları görüşmelere dayanarak dünyanın en başarılı şirketlerinin, küçük firmaların ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların geniş bir yelpazeye yayılan pazarlama problemlerini çözmek için derin metaforları nasıl kullandığını anlatıyor.
Pazarlama uzmanlarının tüketicilerin en derindeki duygu ve düşüncelerini hesaba katmadığından yola çıkan yazarlar, birinci bölümde yöneticiler arasındaki derin düşünme eksikliğini saptıyor ve özellikle yöneticilerde rastlanan tüketiciler arasındaki yüzey düzeyindeki farklılıklara aşırı vurgu yapma ve bu tür farklılıkları gözlememize olanak sağlayacak derin metaforları göz ardı etme eğilimi gibi bu derinlik eksikliğine katkı yapan bazı etmenleri tartışıyor. Yazarlar derin metaforların tüketicinin bilinçdışı zihninde oldukça bol miktarda bulunduğunu, yöneticilerin kendi düşüncelerindeki derinlik açığını kapatmak için tüketicilerin bu derin metaforlarından yararlanabileceğini savunuyorlar.
İkinci bölümde derin metaforların sosyal, psikolojik, fiziksel ve nörolojik temelleri kısaca tanıtılıyor. Kitap boyunca, dipnotlarla işaret edilen daha derinlemesine belgeler okurlara destekleyici kanıtların daha geniş bir kaynağına ulaşma olanağı sunuyor.
Üçüncü bölümden başlayarak dokuzuncu bölüm de dâhil olmak üzere, derin metaforlar tek tek ele alınıyor. Her bölümde belli bir derin metaforun bilimsel temelleriyle birlikte, dünyanın değişik bölgelerinde tüketiciler tarafından farklı biçimlerde kullanılan oldukça yaygın bir dizi ifade inceleniyor. Her bölüm şirketlerin bir derin metafor hakkında öğrendiklerini belli bir iş problemini halletmek üzere nasıl uyguladıklarını gösteren çeşitli örnekler içeriyor.
Son bölümde de derin metaforların nasıl kullanılacağı ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor ve bir konu etrafında fazla miktarda derin metafor su yüzüne çıkarıldığında nasıl yeni düşünce ve duyguların yeşerdiği tartışılıyor. Son olarak, derin metaforların gündelik yaşamın her bir köşesine nasıl sinmiş olduğunu göz önüne sermek amacıyla tüketici dışı ortamlardan örnekler veriliyor. Kitap özetle, tüketicilerin düşündüğü her şeyin bilinçaltıyla ne kadar ilişkili olduğunu ve o gizli saklı alanlara nasıl erişilebileceğini anlatıyor.
PAZARLAMA METAFORLARI, Gerald Zaltman, Lindsay Zaltman, Türkçesi: Ümit Şensoy, Mediacat, 232 s.