ömrümden uzun ideallerim var
İlk baskısı 2006 yılında yapılan ve gazeteci-yazar Rıdvan Akar tarafından yayına hazırlanan "Ömrümden Uzun İdeallerim Var!" kitabı, Suna Kıraç'ın hayatı ile doğuşuna ve sürdürülmesine katkıda bulunduğu kurumların hikâyesini bir arada anlatıyor.
Tarih, ekonomi, eğitim, kültür ve hatta tıp dünyamıza ışık tutan kitapta, Suna Kıraç'ın son yıllarda verdiği sağlık mücadelesi de yer alıyor. Pera Müzesi ve İstanbul Araştırmaları Enstitüsü'nü de içinde barındıran Suna ve İnan Kıraç Vakfı'nın kurucularından Suna Kıraç, 1998 yılında anılarını yazmaya başlamış, ancak bir süre sonra sağlığını kaybetmişti. Kitabın editörlüğünü üstlenen Rıdvan Akar, Kıraç'ın sadece gözleriyle konuşabildiği dönemde, notlarını ve belgeleri düzenleyerek, tanıklıklara başvurarak, 2006 yılında kitabı tamamladı. "Ömrümden Uzun İdeallerim Var!"ın ilk baskısı Suna Kıraç'ın doğum gününde yapılmıştı. İkinci baskı ise kültür-sanat, eğitim ve birçok alanda Kıraç'ın gerçekleşen tüm idealleriyle, 10 yıl sonra tekrar okuyucularla buluştu.
İş hayatında önemli sorumluluklar üstlenen ve zamanının büyük bölümünü iş dünyasındaki görevlerine ayıran Suna Kıraç, bu kitapta, eğitim ve kültür sanat alanında önemli eserler yaratmayı da başarmış bir kişi olarak karşımıza çıkıyor. Kitabın yeni baskısının da tüm geliri ilkinde olduğu gibi yine Suna Kıraç'ın kurucusu olduğu Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı'na (TEGV) bağışlanıyor. Suna Kıraç'ın 15 Haziran 2006'da ilk baskısı yapılan kitabı 1,5 ayda 100 bin adet satmıştı. Türkiye çapındaki eğitim faaliyetlerine de önemli bir katma değer sağlayan "Ömrümden Uzun İdeallerim Var!" kitabının tirajı 200 bini aşmıştı.
kitaptan…
Suna Kıraç, Vehbi Koç'un kızı olmanın nasıl bir sorumluluk getirdiğini şöyle anlatıyor:
"Düğün törenimden yaşamım boyunca unutamadığım bir anım, babamın ağlamasıdır. Tüm çocukluğum boyunca duygularını çok az belli eden, her zaman ölçülü ve mesafeli olan babam, o gün kendisini koyverdi. Çocuklar gibi hüngür hüngür ağlamaya başladı. Bir evladın sevildiğini en çok hissettiği ânın, anne babasının en çok üzüldüğü ân olması hayatın bir çelişkisi olsa gerek.
‘babasının kızı'
Babam Vehbi Koç büyüklere saygı, küçüklere sevgi, doğrudan ayrılmama, Allah'a bağlılık, başkalarına zarar vermeme, daima iyi dost seçme, bütçeye göre masraf yapma, kazancın bir kısmını artırma gibi olumlu hasletleri büyükbabamdan öğrendi. Biz çocuklarını da aynı şekilde yetiştirmeye özen gösterdi. Ben annemin sakin suları yerine ‘Babasının kızı' denilmesine yol açan fırtınalı bir denizde yaşadım. Kaderim Vehbi Koç'la birleşmiş. Tarihteki önemli dönüm noktaları gibi Koç Ailesi'nin ve benim hayatımda da "Vehbi Koç'tan önce" ve "Vehbi Koç'tan sonra" diye bir milat var oldu. Uluslararası şirkete dönüşen bir aile şirketinin gelişimini, karşılaştığı zorlukları, kurumsallaşmasını ve evrensel bir kimlik edinmesini sağlayan bütün süreçleri yaşadım. En önemlisi –değeri pek çok kişide olduğu gibi- sonradan anlaşılan, Vehbi Koç gibi bir babanın en yakınında bulundum. Vehbi Koç'un kızı olmanın verdiği bir sorumluluk var tabii. Bütün düzeniniz ve hayatınız onun çerçevesi olmak durumunda. Gönlünüzce değil, Vehbi Koç'un kızı olarak yaşamanız gerekiyor.
‘benim tezgâhım en iyi üniversitedir'
Kolejde son sınıfa geldiğimde Amerika'ya gidip işletme okumaya karar verdim. Başarılı bir öğrenciydim, hırsım vardı ve ailemin maddi sorunu yoktu. Yani bütün şartlar uygundu. Ancak babam bana duygu sömürüsü yaptı. Yıl 1960'tı, babam sadece 59 yaşındaydı ve bana "Ben yaşlandım sana hasret gitmek istemiyorum" dedi. Ailem gitmeme izin vermiyordu. Çok üzüldüm ağladım. Babam bana "Benim tezgâhım en iyi üniversitedir. Seni ben yetiştireceğim" dedi. Nitekim öyle oldu. 35 yıl birlikte çalıştık. Ben "Vehbi Koç Üniversitesi" mezunuyum. Bu benzersiz okulun ilk ve tek öğrencisiydim. Yine de şimdiki adıyla Boğaziçi Üniversitesi'ne kaydoldum. Sadece "Vehbi Koç Üniversitesi" ile yetinmek istemiyor, akademik bir eğitim de almak istiyordum. Burada eğitimim devam ederken Koç Grubu'nda staja başladım. Filiz Ofl uoğlu'na emanet edilmiştim. "Vehbi Koç'un kızı ayrıcalığı gösterilmiyor, stajyerlere dönük bütün beklentiler beni de ilgilendiriyordu. Öğrenmeyi seviyordum. Disiplinliydim. Kaytarmak gibi bir şeyi aklıma bile getirmeden bana söylenenlerin en iyisini yapmayı önemsiyordum. Biliyordum ki Vehbi Koç'un kızı da olsanız, iltifat liyakate tabiydi. Ben de bu iltifata lâyık olmaya çalışıyordum. 1.10.1960'da Koç Ticaret Anonim Şirketi'nin İstanbul şubesinde işe başladım ve babam vefat edinceye kadar, yani 25 Şubat 1996'ya kadar onunla birlikte çalıştım. Bizim üniversite bir türlü bitmedi..."
Ömrümden Uzun İdeallerim Var, Suna Kıraç, Yayına Hazırlayan: Rıdvan Akar, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Yayınları, 312 s.