"ölüm benim kalp atışımdır"
"Şair," sıkı polisiye okurları için klişe gelebilecek noktalar barındırıyor olsa da, sürükleyici hikâyesi ile yaz günlerinin sıcağında bir çırpıda okunacak bir roman.
ÇİĞDEM SİRKECİ
Michael Connelly'in "Şair" romanı, başlıktaki Stephen King'i de etkileyen cümle ile başlıyor. Günümüz polisiye edebiyatının çok satan isimlerinden biri olan Connelly, 1995'de yazdığı bu romanla Nero ve Dilys ödüllerinin sahibi olmuş.
Connelly, uzun yıllar adliye muhabirliği yapmış bir gazeteci. 1986'da, 2 arkadaşı ile Los Angeles'daki uçak kazasından kurtulanlarla yaptıkları röportaj Pulitzer Ödülü'nün "short list"ine kaldıktan sonra hayatında yeni bir dönem açılmış: Los Angeles Times'a transfer olmuş ve aynı dönemlerde kurgu edebiyat üzerine çalışmaya başlamış. 1992'de yayınlanan ilk romanı "Kara Yankı" ile Edgar İlk Roman Ödülü'nü kazanmış. Ana karakteri detektif Hieronymus "Harry" Bosch olan bu roman (büyük ressamı yâd etmeden geçmeyelim) süreç içinde bir seriye dönüşmüş. En yeni kitabı Ekim sonu okuyucusu ile buluşacak serinin aynı zamanda "Bosch" isimli bir televizyon dizisi uyarlaması olduğunu da belirtelim. Şair'in kahramanı Jack McEvoy, Denver'de yaşıyor, Rocky gazetesinde, tıpkı kitabın yazarı gibi, bir adliye muhabiri olarak çalışıyor. Bağımsız ve başına buyruk hareket etmeyi seven biri. Amiri ile bu yüzden zaman zaman ters düşüyor olsa da, kalemi kuvvetli, haberleri öyküleme tekniği çok beğeniliyor.
Çocuk yaşlarda, kendisinin sebep olduğunu düşündüğü ve bu yüzden suçluluk duyduğu bir kaza sonucu ablasını kaybetmiş. Bu olay ebeveynleri ile ilişkisini de etkilemiş. Jack'in ikizi Sean ise, başarılı bir detektif. Kariyerinde sağlam adımlarla ilerliyor gözükürken, üstlendiği ve çözemediği korkunç bir cinayet vakası yüzünden bunalıma giriyor. Eşinin ve arkadaşlarının tesellisi bir işe yaramıyor ve psikolojik destek almaya başlıyor. Ve bir gün Jack'e kardeşinin "Yol bitti, zaman bitti" notunu bırakarak intihar ettiği haber veriliyor.
Hikâyemiz işte asıl bu noktada başlıyor. Görüntüde şüpheli hiçbir durum olmasa da, intiharın dışında başka bir olasılık bulunmasa da, bu ölümde Jack'i huzursuz eden bir şeyler vardır. Ahbaplıklarına dayanarak polis merkezindeki arkadaşları ile paylaştığı düşünceler, kardeşini kaybetmeyi kabullenemediği şeklinde algılanır ve dikkate alınmaz. Ailesi ve Sean'ın eşi Riley de olayı kurcalamasını istemezler. Onlara göre Sean artık huzur içinde uyumaya bırakılmalıdır. Bütün bu itiraz ve engellemelere rağmen, Jack iç sesini dinleyerek, tek başına olayı soruşturmaya başlar. İntihar eden detektiflerin bıraktıkları notlardan hareketle, intihar sanılıp kapatılan dosyalardan en az 6-7'sinin bir seri katilin işi olduğunu ortaya çıkarır. Dosya, lokal polis teşkilatlarından FBI'ya taşınır. FBI, kurbanlarının yanında Edgar Allan Poe'nun şiirlerinden dizeler bırakan, ‘Şair' kod isimli katilin peşindedir artık. Jack ise, kendisinin yardımları ile açılan bu soruşturmada yer alması ve haberini yapması konusunda FBI'yı ikna eder (romanın sonunda bu hamlenin sadece Jack'in ikna kabiliyetine dayanmadığını anlıyoruz tabii ki).
Romanın sonrasında sıkı bir kovalamaca bizi bekler. Seri katilin ilişkili olduğu düşünülen bir pedofilive cinayet sanığının peşinden L. A.'de konuşlanan FBI ekibi, bir sonraki polis cinayetini engellemeyi başarabilecek midir? Jack rakiplerini atlatıp haberini yapabilecek midir? Yakınlaştığı detektif Rachel Walling ile bir geleceği olabilecek midir? Kahramanımızın FBI ile hareket ederken bile kendi şüphelerinin, ipuçlarının peşinde koştuğunu ve hayatını tehlikeye attığını söyleyip, yukarıdaki soruların cevaplarını bulmayı okuyuculara bırakalım. Roman 2000 yılında Epsilon Yayınevi'nden (çev. Özlem Ezer) yayınlanmış. 18 yıl aradan sonra eser, bu kez Demet Altınyeleklioğlu'nun çevirisi ve Nemesis Kitap etiketi ile kitapçılarda.
Şair, sıkı polisiye okurları için klişe gelebilecek noktalar barındırıyor olsa da, sürükleyici hikâyesi ile yaz günlerinin sıcağında bir çırpıda okunacak bir roman.
ŞAİR, Michael Connelly, Türkçesi: Demet Altınyeleklioğlu, Nemesis Kitap, 560 s.