Ne gelirse ‘başına buyruk beyin’den
Kitapta daha birçok deney ve psikolojik yorumlamalar yer alıyor.
ÇİĞDEM SİRKECİ
Melbourne Üniversitesi’nden Cordelia Fine, Başına Buyruk Beyin’de beynimizin etrafımızda olan biteni nasıl çarpıttığını ve bizi nasıl kandırdığını anlatıyor. Sırrı halen tam olarak çözülememiş bu gizemli organın işleyişine yakından bakmaya hazır mısınız?
Cordelia Fine, kitabının giriş cümlesinde okuyucuya “kendi beyninize güvenebileceğinizi mi düşünüyorsunuz?” diye soruyor. Varlığıyla fazlaca övündüğümüz beynimizin aslında bizim güvenimizi hak etmediğini, gerçeği çarpık ve üstü kapalı görmemize neden olduğunu söylüyor.
Fine, kitabında dokuz ayrı bölümde beyni ele alıyor. Kibirli Beyin’de yazar, beynimizin bizi olduğundan daha önemli hissetiren, başarısızlıklarımızı ve hatalarımızı aff eden yanından bahsediyor. “Beynin aynı özelliği, kendimizi başarısız olduğumuz herhangi bir konuda dahi ortalamanın üstünde görmeye eğilimlidir” diyor. Tamamen yeteneksiz olduğumuz örneğin resim, spor vs. gibi alanlar içinse beynimizin gözümüzde bu yeteneğin önemini küçülterek bizi koruduğunu ekliyor. Yazara göre bu sayede zayıflıklarımızı her insanın yapabileceği sıradan hatalar olarak görürken, güçlü yanlarımızın bize özel ve olağanüstü olduklarını düşünüyoruz.
Ahlaksız Beyin başlıklı bir başka bölümde, ahlaki duygularımızın beynimizin maharetiyle nasıl çarpıtıldığını anlatıyor yazar. Yazara göre, adil bir dünyaya inanma ihtiyacımız o kadar güçlüdür ki, kötü şeylerin hep kötü insanların başına geldiği sanrısına kapılırız. Hayatın acımasızlığı karşısında, kurbanı suçlamak, başına gelen talihsizliğin kendisinden kaynaklandığına inanmak daha kolay gelir. Fine, bu bölümde pek çok psikoloji deneyime yer vermiş. Özellikle Milgram’ın itaat deneyi ve Darley ve Baton’ın ahlaki kuralları kuvvetli ilahiyat öğrencileri üzerinde yaptığı deneyler çarpıcı sonuçları açısından bence çok önemli, üzerinde durulması gereken iki örnek. Her ikisi de insanın baskı altında kaldığında, iyiliği bir kenara bıraktığını gösteriyor. Daha ilginci ise, insanın kendisi için ‘ben aynı durumda olsaydım kesinlikle ahlaklı davranmayı göz ardı etmezdim’ kibrini taşıması.
Dik Kafalı Beyin’de, beynimizin inançlarına sıkı sıkıya bağlı olduğu anlatılıyor. Beyin kaçınarak, yanlış yorumlayarak, kendi kanıtlarını yaratarak haklı olduğumuza dair bir tatmin hissi verene kadar uğraşıyor. Düşündüğümüzün tersine kanıtlarla karşılaşsak bile inançlarımız, tıpkı egomuz gibi koruma altında kalıyor. Sağlığımızı ve hayatımızı teslim ettiğimiz biliminsanları ve doktorlar da insan doğası gereği beynin bu hassalığından kaçınamıyorlar. Doğmamış bebeğin maruz kaldığı tek bir X ışınının çocukluk çağı kanserini iki kat artırdığı 1956’da Alice Stewart isimli doktor tarafından ortaya konsa da, tıp derneklerinin bunu kabullenmesi ve hamilelere radyasyondan kaçınmalarının tavsiye edilmesi 25 yıl sonra oluyor.
Burada karşıt düşüncedeki doktorların kendi fikirlerini destekleyici araştırmalara girişmeleri ya da Alice Stewart’ın çalışmasını çürütecek veya yanlışlığını ortaya koyacak, yani kendi inançlarının doğruluğunu sağlayacak uğraşlara yönelmeleri böylesine ciddi bir konuda adım atılmasını engelliyor ve bu süreçte belki çok sayıda çocuğun zamansız ölümüne neden oluyor.
Yazar, Zayıf İradeli Beyin bölümünde iradeyi düşünce ve eylemlerimizle mücadele eden ama çoğu zaman başarısız olan bir ahlaki kasa benzetiyor.. Karar vermek, bir şeylerin yürümesini sağlamak, planlar geliştirmek irademizi, doğru karar vermemizi etkiliyor kitaba göre. Yorucu bir iş gününün ardından evde bir bardağı mutfağa taşıyamaz hale gelmeyi bununla açıklıyor Cordelia Fine.
Kitapta daha birçok deney ve psikolojik yorumlamalar yer alıyor. Beynimizin tuhaf işleyişini, hür bir iradeyle nesnel kararlar aldığımızı düşünürken nasıl yanılabileceğimizi bize şaşırtıcı örneklerle resmeden bu kitap, insanın kendi benliği dışındaki ‘diğerleri’ni anlayabilmesine de yardım ediyor.
Başına Buyruk Beyin, Cordelia Fine, Türkçesi: Pınar Turanlı, Sel Yayınları, 172 s.