kitaplı kalın...
Bahar, yayın dünyasına kurultay ve kongrelerle geldi. 8. Türkiye Yayıncılık Kurultayı 26-27 Nisan, Ulusal Yayın Kongrelerinin altıncısı 10-11 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilecek.
Bahar, yayın dünyasına kurultay ve kongrelerle geldi. Türkiye Yayıncılar Birliği ve İstanbul Bilgi Üniversitesi'nin düzenledikleri 8. Türkiye Yayıncılık Kurultayı 26-27 Nisan tarihlerinde Yapı Kredi Kültür Sanat-Loca'da gerçekleştirilecek. Açılış konuşmalarını Kültür ve Turizm Bakanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'un, Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk'ün ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Ege Yazgan'ın yapacakları etkinlikte, Hollanda Yayıncılar Birliği Genel Sekreteri Martijn David, Nielsen Book Research direktörü Andre Breedt, yayıncılık standartları organizasyonu EDItEUR yöneticisi Graham Bell konuk konuşmacılar. Kurultayda "Yayıncılıkta sabit fiyat", "yayıncılık standartları ve yayıncılıkta yeni dağıtım modelleri", "okuma kültürü", "sansür ve otosansür", "dijitalleşmenin yayıncılığa etkileri" de tartışılacak.
Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana düzenlenen Ulusal Yayın Kongrelerinin altıncısı 10-11 Mayıs tarihlerinde Afyonkarahisar'da gerçekleştirilecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın düzenlediği Kongrede benim de aralarında bulunduğum yayıncılardan ve akademisyenlerden oluşan 12 komisyonda sektörel yapı, telif hakları, okuma kültürü, yayıncılıkta devletin rolü, çocuk ve gençlik yayıncılığı, eğitim yayıncılığı, akademik yayıncılık, süreli yayınlar, satış ve pazarlama, yayıncılık standartları, kütüphaneler, yayıncılığın dünyaya açılımı ve çeviri politikaları konuları masaya yatırılacak, Kongre çıktıları önümüzdeki seneler için bağlayıcı özellik taşıyacak.
Ülkü Tamer aramızdan ayrıldı… PEN Yazarlar Derneği'nin sözcükleriyle onu anlatmak istiyorum:
"Şiire virgülü eklemişti, şimdi bir virgül eksildi. Şiirin de, virgülün de boynu bükük kaldı. Ülkü Tamer. Virgülün şairi. Türkçenin çocuğu. Türkçenin gençlerinden. Çocukluğun Türkçesi.
Böyle bir alçakgönüllülük ancak virgülde bulunur. Şiirde, başka uğraşlarında, hayatta kendini şiirin bir parçası kıldı, virgül oldu.
Virgül, şakacıdır, şendir, kendini sıradanlaştırmayı bilendir, noktaya, ünleme, noktalı virgüle yol açar, yer verir, bazen ünlem, bazen üç nokta, bazen nokta, ama en çok da soru işareti yerine geçer Ülkü Tamer'in şiirinde. Boşluk şiire nasıl dahilse, virgül de şiirin bahçesindeki çocuktur.
Cemal Süreya ‘suçsuzluğun şiiri' demişti Ülkü Tamer şiirine. Sanki Edip Cansever de "Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk/hiçbir yere gitmiyor" dizelerini biraz da Ülkü Tamer için yazmış gibidir.
Büyük şairlerin en genciydi her zaman, hep öyle kaldı. Antep'ten de, çocukluktan da fazla uzaklaşmamıştı. Oysa uzun boyu, mavi kanatlı kuşları, aklı bir karış havada şiirleriyle gökyüzüne en yakın oydu. Fakat çocukluk bu ya, hepsini gökyüzünde unuttu, şiirini de orada unuttu, kedilerin, atların arkadaşı oldu.
Nietzsche'nin felsefe için ‘şenbilgi' demesine benzer bir biçimde, Ülkü Tamer için de şiir ‘şen söz', ‘şen yazı' sayılırdı.
Ülkü Tamer gitti. Attilâ İlhan'ın dizeleriyle ‘Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız.' Şimdi "Üşür ölüm bile."
Onu çok özleyeceğiz. Neyse ki kitapları, biraz olsun özlemimizi azaltacak. Bu ay da özellikle Ülkü Tamer'in kitaplarıyla kitaplı kalın…