Işığınızı paylaşır mıydınız?
Yazar Cory Doctorow, telifli içeriklerin dijital dünyada başına nelerin gelebileceğini ve yaratıcı birinin kitlelere ulaşmak ve aynı zamanda para kazanmak için neler yapabileceğini detaylı şekilde ortaya koyuyor.
MENEKŞE POLATCAN SERBEST
Sıcak bir gecede oturmuş kitabınızı okurken yolunu kaybetmiş birilerinin verandanızdaki ışığı kullanarak elindeki haritayı incelemesinden rahatsız olur muydunuz? Telif hakları konusu da temelde bu sorudaki yaklaşıma benzer; eğer ışığın parasını siz veriyorsanız, neden onlar da bundan faydalansın? Eğer veranda ışığını satabilecek bir sistem geliştirebiliyor olsaydınız, bu endişenizde haklı olabilirdiniz.
Fakat ne zaman evinize biri fazla yaklaşsa bu kaygıyla irkiliyorsanız, gecenizin pek de iyi geçmeyeceğini şimdiden söyleyebiliriz.
Benzer şekilde, eğer ürettiğiniz yaratıcı işlerden hızlıca para kazanmayı istiyorsanız, günümüzün internetinde geçerli olan kuralları bilmek ve buna göre davranmak zorundasınız. Çünkü yaratıcı, para kazanmaya çalıştığında bir girişimciye dönüşür, bir iş insanına. Bu insanların işe dair kaygılarından biri de ürettiklerinin kopyalanması, birilerinin haksız gelir elde etmesidir. Ancak bu korku internette tüm içeriklere şifre koymak, kopyalanmasından korkarak paylaşıma kapatmak olarak tezahür ediyor ise, yanlış yoldasınız demektir.
internet bir fotokopi makinesidir
Telif savaşları beş yüz yıl önce, kutsal kitabı kimin hangi şartlar altında yayabileceğini tartışarak başladı ve insanoğlu fikir üretmeye devam ettikçe de durulacakmış gibi durmuyor. Günümüzde bu konuda barış sağlanması da zor görünüyor. İşte bu hareketli dijital ortamda, internette bir şey üretip bundan para kazanmayı düşünüyorsanız, bu kitap tam size göre. Yazar Cory Doctorow, telifli içeriklerin dijital dünyada başına nelerin gelebileceğini ve yaratıcı birinin kitlelere ulaşmak ve aynı zamanda para kazanmak için neler yapabileceğini detaylı şekilde ortaya koyuyor.
Peki, başarının yolu nereden geçiyor? Kitapta üzerinde durulan noktalardan biri, şöhret (ün veya bilinirlik de diyebiliriz). Şöhret, başarı için gerekli önkoşullardan biri. Bunun yanında şans, yetenek ve ısrarcı olmak da çok önemli. Ancak, şöhret demek para demek değildir; ün ile uçak bileti alamaz, dişçiye dolgu yaptıramazsınız. Yani, ünlü olmak sizi tek başına zengin etmeyecektir ancak çalışmalarınızdan kimse haberdar olmazsa, onları satın alan da olmaz. O nedenle ürettiklerinizin yayılıp kitlelerce paylaşılması sizi korkutmasın; yeter ki süreci kendi ellerinizle yönetin.
Kabul etmek gerekir ki ün her zaman olumlu da olmayabilir. Olumsuz içerikler kimi zaman hızla yayılır, onları engellemek de oldukça zordur, hatta imkansız.
Google üzerinden bir bilgiyi sildirmek için çok ciddi çaba sarf etmek gerekir. Esas itibariyle, internetteki kopyalamayı engellemek imkansızdır çünkü internet yapı itibariyle bir fotokopi makinasıdır, siz bir web sitesini "yüklediğinizi" zannedersiniz, ancak bilgisayarınız bir kopyasını almıştır. İzlediğiniz her bir karenin her bir pikseli, dinlediğiniz şarkıdaki her bir ses dalgası, bilgisayarınızda biraz zaman geçirir.
Barbara Streisand, Kaliforniya'daki kıyı erozyonunu inceleyen bir çalışma için evinin kuşbakışı fotoğrafının çekilmesini reddettikten sonra, Techdirt'ten Mike Masnick, sözü edilen fenomeni açıklamak için "Streisand Etkisi" ifadesini kullanmıştır. Çünkü Streisand fotoğrafı çeken kişiye 50 milyon dolarlık dava açmış ve bu süreçte de aslında kimsenin görmediği bu fotoğrafın (davadan önce fotoğraf sadece 6 kez indirilmişti) internet ikonu haline gelmesini sağlamıştı.
Mesele, kitlelerle barışarak kontrolü ele almak ve korumacı olmaktansa programlı şekilde paylaşımcı olmaya gayret etmekte yatıyor. Yazarın yol haritası niteliğindeki sözleri ise konuyu çok net şekilde özetliyor:
"İçeriği özgün tut,
Takası dürüst tut,
Ne pahasına olursa olsun mesajını yaymaya devam et,
ve insanların sana geldiğini gözlemleyeceksin. Geldiklerinde ise tüm süreçlerini onlar için kolay hale getirirsen, sana para öderler."
ÖZGÜR VE BEDAVA, Cory Doctorow, Koç Üniversitesi Yayınları, 224 s.