Gerçeğin gölgesinde bir aşk hikayesi: Verda

Verda’nın yazarı Nilüfer Köylüoğlu, bir aşk hikayesini yazıya dökerken, kitabın bir kurgu olduğunu ama baş karakterlerden birinin iş hayatında yaşadıklarının babasının sistemli iflas ettirilmesinden esinlenildiğini ifade ediyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Günay DEMİRBAĞ

Verda, bir aşkın hikayesini anlatıyor. Romanda Yeşilköy’de çocuklu geçen genç kızın, dedesi ve babaannesi ile Şarköy bağlarındaki hayatından Amerika’ya gidiş ve dönüşünde onu bekleyen yaşamım ve bir aşkın öyküsü yer alıyor. Romanının grift bir öykü ağına sahip olduğunu ifade eden yazar Nilüfer Köylüoğlu ile “Verda” hakkında sohbet ettik.

Nilüfer Hanım sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Gazi Eğitim mezunu olarak eğitim mensubuyum. Başlarda Gaziantep’te biraz öğretmenlik yaptım sonrasında hep kurucu yönetici olarak çalışarak, iki özel okulun kurulmasında görev yaptım. İlki benim kendi eski okulumdu. Bir kısmı kapanmıştı ve lise kısmını Koleji Mezunları Derneği olarak yeniden açtık. Daha sonra da Özel Sanko Okullarının kuruluşunda da kurucu ekipte eğitim programlarının başındaydım. Sonra da orada uzun yıllar eğitimden sorumlu genel müdürü yardımcısı olarak görev yapmanın ardından Sanko Holding’in de eğitim danışmanlığını yaptım. 2015’te profesyonel olarak çalışma hayatını sonlandırdım.

Verda ilk romanınız ama daha öncede yazdığınız kitaplar var.

Öykü kitabım ve başka yazarlarla birlikte ortak çıkardığım üç kitabım var. Bu da beşinci kitap ama ilk romanım oluyor.

"Romanı geliştirmek için çok araştırma yaptım’’

Kitabınız üzerinde ilk çalışmalara nasıl başladınız?

1998 de kendi şirketim Nil Uluslararası Eğitim Organizasyonu kurmuştum. Yurtdışı danışmanlık yapıyorum ve o işi yaparken dünyayı da dolaşıyorum. Amerika’da, Kanada’da, İsviçre’de pek çok okul ziyaret ettim ve etmekteyim. Bu işim münasebetiyle pandemi öncesi yılda birkaç kez Amerika’ya gidişim olurdu. Amerika uçuşlarım sırasında saatlerce yazarım, öyküyü oluştururum, düşünürüm, çünkü kimse rahatsız etmez. O sıralarda parça parça oluştu kitap. Sonra pandemide konsantrasyonla çalışma şansım oldu kitap üzerinde.

Şunu söyleyebilirim mesela, bu romanı yazarken yazmamı geliştirmek için de çok çaba harcadım ve çok araştırma yaptım. Mesela orada şarabın öyküsü var. Benim babam Türkiye’nin en büyük şarap üreticilerinden bir tanesiydi. Şarap işimiz Gaziantep’te 70’li yılların sonunda kapanmıştı ve ben konuya çok hâkim değildim. O yüzden 6 ay şarap kursuna gittim. Romanın konusu Şarköy, Mürefte bölgesinde geçiyor, bölgeyi öğrenmek tanımak için birkaç kez oralara gittim ve oradan insanlarla konuştum.

Neden peki, madem önceden bilmiyordunuz, neden orayı seçtiniz? Olayı şaraptan mı alarak başladınız?

Evet, kitabın içinde şarabın olmasını istedim ve şarabı biraz işlemek istedim. O yüzden İstanbul’a yakın bir şarap bölgesi belirledim.

Kitabın ismi nasıl oluştu?

 Verdâ, bir isim. Benim kulağıma çok hoş gelen bir isim. O yüzden Verdâ koydum. Araştırdım kelime anlamının gül demek olduğunu öğrendim sonra.

"Gözlem yapmadan yazmak mümkün değil"

 Evet, şimdi kahramanımız ne yapıyor romanda? Nasıl başlıyor hayatına?

 Çocukluğundan, onun çocukluğundaki şarap ve şaraphane gözlemleriyle başlıyor romanda hayata. Bana hep şu soruldu, bu sizin hayatınız mı? diye. Değil. Bu öykü gerçek bir öykü değil.

Gözlemlerimden yansımalar tabii ki çok, şarap gibi gözlemlerim var. Bir şaraphanenin nasıl olduğunu, nasıl koktuğunu biliyorum. Ama öykü doğrudan benim hayatım değil. Gözlemlerim öykünün içinde bambaşka yerlere oturdu. ‘80 dönemindeki olaylara biraz dokunuyorum örneğin, kortejde zorla tutulan öğrencilerden bir tanesiydim ve olanları gördüm ama olayı ben yaşamadım.

Yani bunu şöyle düşünün. İnsanlar belli bir dönemi ya da bir şeyin romanını yazmak için ya gidiyorlar onu yaşayanlardan günlerce dinliyorlar ya da bazen gidip orada gözlem yapmak için yaşıyorlar. Çünkü o gözlemleri yapmadan yazmanız mümkün değil bence. Ben de öyle yaptım. Gözlem ve izlemlerim çok kitapta çok ama benim hayat hikâyem değil yani.

Hayat hikayenizi yazmayı düşünüyor musunuz?

Hayat hikayemi değil ama gözlemlerimi yazmayı düşünüyorum. Hayat dersi olabilecek şeyleri yazmayı düşündüğümü söyleyebilirim.

"Dürüstlük" kitabın mesajlarından biri

 Sizin verdiğiniz gizli mesajlar var mı hayata dair?

 Dürüst olmak. Karşının iyiliğini istemek. Hırslı olmamak. Hırsın insana verdiği zarar. Paranın hayattaki değerlerinizin önüne geçmemesi gerektiği mesajları var, okurlar bunu hissedecekler. Hani böyle bariz, tek mesaj şeklinde diyemem ama küçük şeyler var. Örnek vereyim, annemden duyduğum güzel öğütlerin bir kısmını kullandım. Ama her birisini başka bir karakter söylüyor.

Romanın öyküsünden bahseder misiniz?

 Verda, Yeşilköy’de köşkte yaşayan bir ailenin çocuğu. Tekirdağ, Şarköy yöresinde çok büyük arazileri, bağları ve şaraphaneleri var. Yazları bağ evinde geçiyor ama İstanbul’da da yaşıyorlar. Babası yıllar önce okumaya Amerika’ya gönderiliyor.

Orada evleniyor çocukları doğuyor. Çocukları küçük yaşlardayken Türkiye’ye dönüyorlar. Sonra baba tekrar Amerika’ya gitmeye karar veriyor ve çocuklar Amerika’da büyüyorlar. Verda’nın Türkiye’ye dönüşü, üniversiteyi bitirdikten sonra oluyor. Şaraphanenin olduğu yerde onun çocukluk anıları var. Diğer karakter Can da o bölgenin yine bir büyük çiftlik sahibinin çocuğu ve Can’ın babası ölü bulunuyor. Bu durumdan Verda’nın dedesi şüpheli bulunuyor.

Onu canlı olarak son gören kişi o. Ve Can’da Verdâ’nın ailesine karşı büyük bir nefret oluşuyor. Verdâ, babaannesini özlediği için. Bir yıllığına kalmak için, Türkiye’yi deneyimlemeye geliyor. Can da İstanbul’da yaşıyor köklerine çok bağlı ve bağların, şarabın içinde yaşayan şarap yapan bir genç. Verda’nın büyük bir Türkiye sevgisi var ve hep kendini buraya ait hissediyor. Can ve Verdâ karşılaşıyorlar, ikisi de birbirlerinin kim olduğunu bilmiyor. Âşık oluyorlar. Öykü de orada daha başka bir yöne doğru gidiyor.

Verda tek roman mı, devamı gelecek mi?

 Verda devamı gelecek bir roman değil. Başka bir şey olabilir belki. Fikirler var birkaç tane. Bu kitap gerçekten bir öğrenme süreciydi benim için. Romanın dinamiği nedir? Kitap nasıl yazılır, bir karakter oluştururken nelere dikkat etmeniz gerekir, öyküde çatışma nasıl oluşturulur. Bunların hepsini çalışarak öğrendim. Yazarak gelişiyorsunuz, bu bir gerçek. Herkes için öyle değil belki ama benim için böyleydi.

Yazmayı seviyorsunuz ama yazarken ne hissediyorsunuz?

 Hiç düşünmemiştim. Mutlu oluyorum diyebilirim. Hani bir ressamın resim yapması gibi. Şöyle bir şey. Mesela kızın saçı ne renk olacak, ya da gözünün rengine yazar karar veriyor. İstediğiniz her şeyi yapabiliyorsunuz. Dünya yaratıyorsunuz kendinize. Güzel bir şey. Bambaşka bir kurguyla her şey sizin istediğiniz yönde gelişiyor ve değişiyor. O yüzden keyifli. Kısıtlamaları yok. Belki özgür olmayı seven bir insan olduğum için oradaki özgürlüğü de seviyor olabilirim.

Kitabı bitirdikten sonra geri dönüp, herhangi bir değişiklik yaptınız mı?

Kitabın, benim istediğim niteliğe gelmesi için çok emek verdim. Kendi adıma, yazmayı geliştirmek için çok uğraştım, yazma ustalarıyla çalıştım. Kitabı bitirip tekrar tekrar okuduğumda öykünün yapısını bozacak bir düzeltme yapmadım. Biraz girift bir öykü. Yazıldıkça gelişti. Ama ikinci bir kitap yazmaya kalksam böyle olmaz. Daha düzenli bir ön çalışma yaparım. Mutlaka her yazarın kendine göre bir yazma tarzı ve yaklaşımı var. İnsanlar kendini farklı biçimlerde rahat hissederek oluşturuyor kitabı. Ben çok severek yaptım. Yazmayı sevdiğimi net olarak söyleyebilirim.