Feyza hepçilingirler'den iki yapıt
Bu ay tanıtacağım kitapların ikisi de Feyza Hepçilingirler ustanın. Uzun yıllar Türkçe eğitimi konusunda üniversite düzeyinde dersler veren yazarımzıın çok sayıda ödülü arasında Sait Faik ve Sedat Simavi ödülleri ile Yunus Nadi Ödülü ikinciliği de vardır.
ÇOCUK GÖZÜ / AYFER GÜRDAL ÜNAL
Geniş bir alanda eser veren yazar, yetişkinler için kaleme aldığı öykü ve romanların yan ısıra deneme, inceleme ve eleştiriler; ayrıca Cumhuriyet Gazetesi Kitap Eki'nde 9 yıl süre ile Türkçe Günlükleri'ni de yazmıştır. Bu günlükler kendi hatalarını kontrol etmek isteyen ya da anadili konusunda bilinçlenmek isteyen her ilgili insan için bulunmaz kaynaktır.
Feyza Hepçilingirler yetişkinlerin yanı sıra çocuklar ve gençler için de yazar. Bu alandaki 9 eserine 2016 yılında bir roman ve bir de öykü eklendi. Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayımlanan bu iki yeni eseri tanıtacağım bu ay.
Sihirbaz Babam
Sihirbaz Babam'ın açılış sahnesi bir serviste evlerine doğru hareket eden bir grup öğrencinin muhabbeti ile başlar. Konu "baba"dır. Demir, bir market işletmekte olan babasının her şeyi bildiğini ballandırarak anlatır. Demir, babasının bilgisini ballandırınca Ozan da aşağı kalmasın diye kendi babasının da ağaçlar ve çiçekler hakkında her şeyi bildiğini iddia eder. Sorar arkadaşlarına "Siz ayva ağacı ne renk çiçek açar biliyor musunuz?"
Bu diyaloglarla yazar okuru da kendi doğa bilgisini yoklamaya yöneltir. Örneğin ben okur olarak ayva ağacının beyaz çiçek açtığını düşünüyordum. Üstelik yetiştiğim evin bahçesinde ayva ağacı da vardı. Fakat bilgimi kontrol edince yanıldığımı, ayva ağacının pembe çiçek açtığını gördüm. Ozan'ın babası ise belediyede, park ve bahçe işleri müdürlüğünde çalışmaktadır. Serkan'ın babası eczanede çalıştığı için Serkan babasının hangi ilacın hangi hastalığa iyi geldiğini hemen bildiğini iddia eder. Servisin en küçüğü Alp de babası ile ilgili bir şey söylemek ister ve "Benim babam sihirbaz" der. Kimsenin bu deneni kontrol edebilecek hali yoktur. Kafalarında bir soru işareti evlerine dağılırlar. O gece bütün çocuklar rüyalarında Alp'in babasını göreceklerini bilmezler.
Duygu, Serkan, Zeynep, Kerem, Ozan, Demir o gece rüyalarında sihirbaz gören çocuklardır. Yalnız sihirbaz rüyası görmezler, aynı zamanda yüzleşmeleri gereken bir mesele ile de ya da gerçekleşmesini çok arzuladıkları bir dilekle ilgili farkındalığa da rüya esnasında kavuşurlar.
Örneğin, Kürt babaannenin torunu olan Duygu, ki burada durup yazarın babaanne Kürt'tü demediğini vurgulamak, bu bilgiyi torununu seven babannenin konuştuğu dilden anladığımız belirtmek gerekir. Sihirbaz Babam kitabının bir güzel tarafı da çok az işlenen Kürt ya da Ermeni karakterlere anlatıda yer vermiş olması. Karakterlerin olumlu ve şefkatli çizilmiş oluşları da ayrı bir önemli husus. Duygu'nun babası veteriner kliniğinde çalıştığından kliniğe getirilen köpek hikâyesini ondan dinleriz, bu öykü aracılığı ile hayvanlara karşı şefk atli ve sorumlu olma iletilerini usulca almış oluruz.
Zeynep'in rüyası benim en sevdiğim rüya oldu. Çünkü, problem çözebilmek için önce problemi anlamak, problemi anlamak için de dile ve dilin inceliklerine vakıf olmak gerektiğini hiç sıkmadan anlatan bir rüya görür Zeynep.
Rüyasında sınıftadır. Öğretmeni gitmiş, onun yerine Alp'in babası sihirbaz Tandreke gelmiştir. Tandreke sınıfa problemler sorar, bu problemleri bilen hep Serkan olur, Zeynep bilemez. Örneğin, "Kimi aylar 30, kimi aylar 31 çeker; kaç ayda 28 gün vardır?" sorusunu tam Şubat diye yanıtlayacaktır ki, Serkan "Hepsinde" yanıtını verir: "Hangi ayın 28 gün çektiğini sormadınız, hangi aylarda 28 gün vardır diye sordunuz. Bütün aylarda 28 gün vardır." Bu örnekteki gibi sorular, hem zekâyı hem dil bilincini uyaran sorular.
Anlatının sonunda Alp'in babasının çocukların hayal ettiği gibi bir sihirbaz olmadığını, ama onun da yoktan var eden bir iş yaptığını öğreniyoruz. Ayrıca Alp'in babası matematiği dayanan kandırmacalı oyunlardan da çok eğlenceli bir gösteri yapıyor.
Sihirbaz Babam, 4. ve 5. sınıf düzeyindeki çocuklara Türkçenin bütün güzelliği ile yazılmış, eğlenceli, zekâyı gıdıklayan, empati duygusunun önemini vurgulayan hem dil bilincine, hem problem çözme becerisine dayanan bir anlatı sunuyor. Öneriyorum.
Kara Kuzu'nun kulağı
Feyza Hepçilingirler'in resimli kitabı Kara Kuzu'nun Kulağı ise 5-8 yaş arası çocuklar için düşünülmüş. Kitabı Serap Deliorman resimlemiş.
Öyküde bir Kara Kuzu var, kulağını yemeğe çalışıyor. Ancak kendi kulağını yiyemeyince, Ak Kuzu'dan kulağını yemek için izin istiyor. "Olmaz, sana kulağımı verirsem sesleri iyi duyamam" diyor, Ak Kuzu ret ediyor isteği. Kara Kuzu, Kıvırcık Kuzu'ya baş vuruyor, "tek kulaklı çirkin bir kuzu olamam ben" diyen Kıvırcık Kuzu da isteği geri çeviriyor. Kahverengi Kuzu, "eğer burnunu verirsen tek kulağımı veririm" diye karşı teklif yapıyor. Ama bizim Kara Kuzu hiç hoşlanmıyor karşı tekliften. Alaca Kuzu, karşılığında dilini istiyor. Bu da işine gelmiyor Kara Kuzu'nun. Sonunda Koca Koyun Ana'ya danışmaya karar veriyor. Daha derdini anlatamadan Koca Koyun Ana, söze başlıyor.
"Duydum ki bütün kuzu arkadaşlarını teker teker dolaşıyormuşsun. Sen arkadaşlarından ne istiyorsun?"
"Kulaklarını" diyor Kara Kuzu. İnsanlar konuşurken duydum. Kuzuların kulağı o kadar yararlı, o kadar yararlıymış ki. A, B, C bütün vitaminler varmış. Bir de potasyum varmış."
İşin aslı ortaya çıkınca Koca Koyun Ana, Kara Kuzu'yu önüne katıp yaprakları kuzunun kulağını andıran otların yanına götürüyor. İlaçların çoğunun otlardan yapıldığını anlatıyor. Kuzu kulağına insanlarca verilen diğer adları söylüyor. Öykü, iki kuzunun kuzukulağı ziyafeti ile son buluyor.
Şirin, sade bir öykü. Esprili. Türkçenin eşsesli sözcüklerine de gayet güzel bir örnek oluşturuyor. Dileyen bu öyküden hareketle diğer eşsesli sözcüklere de -yüz, yüzmek, çay, gül gibi - geçip kavram oluşmasını sağlayabilir. Dileyen kuzukulağı salatası ile öyküyü pekiştirebilir. Dileyen şifa kaynağı diğer otları araştırarak öyküyü genişletebilir.
Nisan ayı Mart'a benzemesin. Bizi perişan eden acılar Mart'ta kalmış olsun. Cahit Sıtkı Tarancı,
Memleket İsterim şiirini Memleket isterim Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
diye bitirir. YETTİ BU ÖLÜMLER. YETTİ BU ACILAR.
BARIŞ, BARIŞ, BARIŞ OLSUN.
NİSAN AYI BURAM BURAM YAŞAM SEVİNCİ GETİRSİN HEPİMİZE.