Eğlenceli 2 kitap
Ne güzel tatil sürüyor. Ruhumuz hafifledi, gevşedik. İşte bu hafif ruh haline en iyi gelecek olan okuru kıkır kıkır güldürecek kitaplar. Böyle iki kitabı tanıtmak istiyorum.
AYFER GÜRDAL ÜNAL
Tanıtacağım ilk kitap Mavibulut'tan çıktı: Ella ve Arkadaşları. Finli Timo Parvela, pedagoji eğitimi görmüş bir ilkokul öğretmeni. Öğretmenliği bıraktıktan sonra yazarlığa dönüp 60’dan fazla çocuk kitabı yazmış. Bu eğitim ve deneyim her satırda hissediliyor, iyi ki çocuk kitapları yazmış, iyi ki.
Sinemaya da uyarlanan Ella dizisi, dünyanın çeşitli ülkelerinde bir milyonun üstünde satmış. Müthiş ince mizahı olan, çatışmaları çocukların muazzam hayal gücü ile yetişkin köşeli kafa yapısının karşılaşmasına dayanan ve her biri diğerinden daha komik olan küçük öykülerle ilerleyen bir kitap. Olaylar gündelik yaşamın tam içinden. Farklı bir kültürün ürünü olduğunu hissetmiyorsunuz.
Hem çevirmen Ailin Gümüş işini çok iyi yapmış hem de resimleyen Çınar Dize Sertbarut, o afacan ama saf çocukların hallerini çok başarılı temsil etmiş. Tam bir keyif. Eskiden okumayı sevmeyen çocuklara Felaket Henry (İletişim) alır armağan ederdim artık portföyüme Ella ve Arkadaşları da eklendi. Dizinin diğer kitaplarını dört göz bekliyorum.
"Bir paragraf söz söyledin, daha nasıl bir kitap olduğunu anlamamızı sağlayacak bir cümle etmedin" diyecek okurlar, haklısınız. Ella, birinci sınıf öğrencisi. Söylediğine göre hep mantıklı konuşan, sınıfta gürültü yapanı susturan, çok ödev veren çok iyi bir öğretmeni varken birden her şey değişiyor. Öğretmen, dalgın, tahtaya tebeşir diyen, sınıfta taso kartlarının değiştirildiğini fark etmeyen bir öğretmene dönüşüyor. Bahçede top oynarken, top sınıfa kaçınca, topun peşinden sınıfa giren Ella'nın arkadaşlarından Samppa, öğretmeni masasının başında bir mektup okurken ve elleri titrerken görüyor. Samppa'nın içeri girdiğini fark edince mektubu hızla çantasına koyup tuhaf biçimde gülümsemekle kalmıyor, Samppa'nın çamurlu ayakkabılarına bile laf etmiyor.
İşte bu noktadan sonra birinci sınıfın hayal gücü coşuyor. Öğretmenin bu garip halini değerlendirip ona şantaj yapıldığı sonucuna varıyorlar. Gerçekler ile hayal gücünün ayrı ayrı hükmünü sürmesinden şahane bir mizah doğuyor. Bu kitabı anlatılması güç bir kavram olan "çocuk gözünden yazmak" kavramını örneklemek için üniversite seviyesinde de kullanmak mümkün. Kitaptaki olaylar, havuzda ,tiyatroda, matematik dersinde, açık artırmada, müsamerede, okul gezisinde, otobüste, lokantada, sanat müzesinde ve hayvanat bahçesinde geçiyor.
Bir taraftan yaşam hakkında çok küçük, ama yararlı bilgiler ustaca öyküye yedirilmiş halde ilerlerken, diğer tarafta her mekânda çocuklardan birinin başına çok komik bir olay geliyor ya da çocuklar, köşeli kafalı bir yetişkinin koyduğu anlamsız bir engeli aşarken çok komik durumlar oluşuyor.
En güldüğüm anekdot, görgü ve bilgileri artsın diye Kırmızı Başlıklı Kız piyesine gittikleri öykü oldu. Müdür, birlerden bir tiyatro oyunu sahnelemelerini ister. Öğretmen de onları önce bir tiyatro oyunu ile tanıştırmak ister. Kırmızı Başlıklı Kız'ı seçer. Tam Kırmızı Başlıklı Kız kurda "Gözlerin neden bu kadar büyük?" diye sorarken sahneye Pate girer. Ella'nın arkadaşlarından biri olan Pate tuvalete gitmiş ancak yolunu şaşırıp sahnede bulmuştur kendini. Bulmakla kalmaz bir de oyuna karışır. Örneğin, kurda bakıp Kırmızı Başlıklı Kız'a "Bu senin köpeğin mi? Cinsi ne?" diye sorar. Onu değişik yollarla sahneden çıkarmaya çalışan Kırmızı Başlıklı Kız'a çıkarmadığı zorluk kalmaz. Ta ki öğretmen yetişip onu ensesinden tuttuğu gibi sahneden indirene dek. Okurken çok eğlendim. Böyle güçlü mizah duygusu olan bir yazarla tanıştığıma sevindim. Birden ikiye geçmiş çocuklardan başlayarak, beşinci sınıfın sonuna kadar tüm çocuklar zevkle okuyabilir. Tabii ki, anne ve babalar da, öneririm.
"berk mucit oldu"
İkinci kitap Berk Mucit Oldu'yu Kaan Elbingil yazmış, Merve Atılgan resimlemiş, Günışığı Kitaplığı yayımlamış. Kahramanımız Berk, mucitlerin biraz tembellik ettiğini düşünen sekiz yaşında bir çocuk. Öyle ya, terli terli içilince hasta etmeyen su, gürültü çıkarmayan top, on kilo yesen de hasta etmeyen dondurma; bunlar niye bulunamadı, değil mi? Berk'in hayal gücü sonsuz. Kendini çiğneyen sakızdan tut, vakumlu bavula kadar onlarca fikir. Berk'in babası da bu fikirlerden çok etkilenince onu Üstün Zekâlılar Okulu'na götürmeye ve yeteneği var mı yok mu anlamaya karar verir. Okul da Berk'e test uygulayacak ve üstün mü değil mi karar verecektir.
Testi yanıtlarken Berk'in yöntemi müthiş, atmasyon yöntemi. Sonra okul müdürü Berk'i eve yollayıp bugüne kadar yapmadığı yepyeni bir icat yapmasını ister. Berk'in müthiş icadının ilhamı televizyonun karşısında sürekli Çin filmi izleyen kardeşi Cem'e bakınca gelir. Cem'in hiçbir söylediğini anlamak mümkün değildir. Berk'e göre çocuk, Çin filmleri izleye izleye Çince konuşur olmuştur. İcadı bu soruna yaratıcı bir çözüm bulacaktır. Önce eski gramofonun çiçeğe benzer borusunu alır. Kocaman boruya kablo geçirir. Sonra kabloları babasının Turist Çevirmeni aygıtına bağlar. Dil seçeneğini Çinceye ayarlar, çevirmeni de gramofon borusuna tıkar. Artık yüzyılın icadı hazırdır: CEM ÇEVİRMENİ.
Bundan sonrası çocuklarından yüksek beklentisi olan anne ve babanın çocuklarına dahi muamelesi yapması ile gelişen komik olaylarla ilerler. Komik olaylar bir taraftan da rekabetçi sistemin ve çocuklarını oldukları gibi kabul edemeyen ebeveynlerin dolaylı eleştirisini yapar. Komiklik ardına gizlenmiş eleştiri okundan çocuklarını televizyon karşısına oturup oyunsuz doğasız bırakan anne ve babalar da nasiplerini alır. 2. sınıfın sonundan itibaren zevkle okunabilir. Dilerim Berk'in yeni maceralarını da okuruz.
İki yazar, iki farklı mizah anlayışı. Hiç sıkılmadan, sürekli gülümseyerek okunabilecek iki kitap, Ağustos ayında şenlendirsin çocukları.
Ömer Bedrettin Uşaklı'nın Denize Hasret şiirinden iki kıta ile veda edeyim.
Nasıl yaşayacağım ey deniz, senden uzak?
Yanıp sönüyor gibi gözlerimde fenerin,
Uyuyor mu limanda her gece sallanarak
Altından çivilerle çakılmış gemilerin? Sevmiyorum suyunda yıkanmamış rüzgârı;
Senden gayri olanlar sanki bana eş değil;
İçimi güldürmüyor sensiz ay ışıkları;
Ufkundan yükselmeyen güneşler güneş değil.
Denizi içimize işletelim. Yine hasret kalacağız gelecek aylarda.
Sevgiyle, neşeyle,kitapla kalın.