duygularımız rasyonel midir?

Peki ya insanlar? Sizce bizi ölüme götürdüğünü bildiğimiz halde devam ettiğimiz alışkanlıklarımız yok mu? Arı deneyi, zaman içinde kalıplaşmış bilinçaltı inançlarımızın nasıl mantıkla açıklanabilecek bireysel kararların önüne geçtiğini göstermiyor mu?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Rasyonel duyguların faydası büyük ölçüde başkalarının böyle duyguları fark etmesine ve daha önemlisi onların samimiyetine ikna olmasına bağlıdır. Karşımızdakinin duygularını fark etmemizin önündeki en önemli sır perdelerinden biri olan, beyin bilimindeki en ilginç keşiflerden biri, beynin yüz tanımadan sorumlu "fusiform girus" adlı özel kısmıyla ilgilidir.

Yüzümüz, ruh halimizi çevremize duyurduğumuz nihai aracımızdır. Britanya'da bunu ispatlayan deneyde araştırmacılar, kalabalık bir devlet dairesine bir kahve makinası yerleştirdi ve her kahve alanın yandaki kutuya 1 sterlin atmasını isteyen bir işaret asıldı. Bir hafta sonra alınan kahve ile kutuya atılan paraları karşılaştırdıklarında, beklendiği gibi pek çok kişinin ödeme yapmadan kahve aldığıgörüldü. İkinci hafta, araştırmacılarkahve makinasının üstüne doğrudan kahve kullanıcılarına bakan bir çift göz fotoğrafı koydu. Bu basit değişikliğin etkisi büyük oldu. Bir hafta sonra, makinadan alınan kahve ile kutuya atılan para sayısı neredeyse aynıydı. Duygularımızı belli etmek (yapay bir göz teması bile olsa) karşı tarafı etkilemede önemli bir etki yaratmıştı. Yazar Eyal Winter, karar verme alanındaki akademik çalışmalarıyla tanınan bir bilim insanı olarak eserinde doğurganlıktan güvene, ikili ilişkilerden nörobilime pek çok farklı alana değinerek popüler bilim okumayı sevenler için keyifli bir içerik ortaya koyuyor. Eserde, "rasyonel duygular" olarak ifade ettiği sürece değinirken özellikle güven ve güvensizliğin duygusal kurallarla idare edildiğinin altını çiziyor. Fakat güvene dayalı kurallar, hızlı kararlar almamızı sağlarken, fazla genellemeye dayanması açısından da olumsuz bir yöne sahiptir. Güven veya güvensizlik birkaç olayla belirlenir ve sonrasında oluşan kanıyı değiştirmek çok zordur. Bu bakımdan ilginç şekilde evrendeki diğer canlılar da bize benzer davranışlar sergiler.

Birkaç yıl önce Almanya'da arılarla yapılan bir araştırmada, araştırmacılar sarı ve mavi olarak farklı renklerde boyanmış yapay çiçeklerden bir tarla yaptılar. Sarı çiçeklere nektar yerleştirildi ama mavi çiçekler boş bırakıldı. Genç arı sürüsü yapay tarlaya bırakılınca, mavi çiçek üstüne konan arılar hızla hayal kırıklığı yaşayıp başka bir çiçeğe giderken sarı çiçeğe konan arılar nektarla beslenebiliyordu. Zamanla mavi çiçeğe konan arı sayısı azaldı ve bir süre sonra arılar her yapay tarlaya salındıklarında sadece sarı çiçeklere konmaya başladılar. O noktada, araştırmacılar kuralları değiştirdi. Nektarı mavi çiçeğe yerleştirdiler ve sarı çiçekleri boş bıraktılar. Beklenti, arıların mavi çiçeklere geçmeleri gerektiğini yavaş yavaş öğrenecekleri yönündeydi ancak hiç de öyle olmadı. Arılar beslenme eksikliğinden sürekli güç kaybettiklerinde ve en sonunda tümü ölene kadar da bu durum devam etti. Peki ya insanlar? Sizce bizi ölüme götürdüğünü bildiğimiz halde devam ettiğimiz alışkanlıklarımız yok mu? Arı deneyi, zaman içinde kalıplaşmış bilinçaltı inançlarımızın nasıl mantıkla açıklanabilecek bireysel kararların önüne geçtiğini göstermiyor mu?

AKILLI HİSSETMEK: DUYGULARIMIZ NEDEN DÜŞÜNDÜĞÜMÜZDEN DAHA RASYONELDİR?, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, EyalWinter, 220s.

Bu konularda ilginizi çekebilir