Dünyada benzeri olmayan müze

Kitapla oyuncak arasındaki ilişkinin öne çıktığı bir müze tasarlıyorum. Bir edebiyat, oyun, oyuncak müzesi… Ama çok çöldeyim, çok zor yol alıyorum, yani kimse su vermiyor! Kimse "kardeşim gel şurada bir soluklan" diye bir gölge uzatmıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

KİTAP VE OYUNCAK / FARUK ŞÜYÜN

Ama yine de bazı şeyleri küçük küçük topluyorum: Örneğin, Don Kişot!.. Cervantes'in Don Kişot kitabının eski baskılarıyla Don Kişot'un ilk oyuncakları ya da Exupéry'in Küçük Prens'inin ilk baskısıyla Küçük Prens'in ilk oyuncağı veya Andersen Masalları kitabıyla Andersen'in masallarından üretilen oyuncaklar ya da Shakespeare'in tiyatro oyunlarıyla onlar üzerine yapılan oyuncaklar…

Noel Baba! Noel Baba diye bildiğimiz karakter aslında Clement Clarke Moore adlı Amerikalı bir şairin şiirinden doğmuştur. Noel Baba'yı herkes dini bir figür olarak biliyor, hiç ilgisi yok, edebiyattan doğmuştur, şiirden doğmuştur. "Twas the Night Before Christmas" (Noel'den Önceki Geceydi) adıyla bilinen, "A Visit from St. Nicholas" (Aziz Nikola'nın Ziyareti) adlı şiirden. Şimdi, müzede Clement Clarke Moore'un şiiriyle bir Noel Baba oyuncağı yan yana… 

Ya da Jules Verne… Seksen Günde Devriâlem'i, ünlü romanını yazmış. Onu okuyan Amerikalı bir kadın gazeteci, o kitaptaki yolculuğu aynen yapıyor. Ardından yaşadıklarını gazetesinde yazı dizisi olarak yayınlıyor. Bugün adına ödüller verilen ünlü gazeteci Joseph Pulitzer'in gazetesi bu. Bu arada, o kadın gazeteci yolculuk esnasında Paris'te Jules Verne ile tanışıp yemek yeme fırsatı da buluyor. 

Ve o kadın gazetecinin yaptığı yolculuk sonunda Jules Verne'in Seksen Günde Devriâlem aldı kitabının masaoyunu üretiliyor. Bir kitap, bir yazısı dizisi ve bir masaoyunu. Bende bu masaoyunu var, onu buldum, satın aldım. Tam 120 yıllık… 

Şimdi, yukarıda söylediğim gibi edebiyat, kitap ve oyuncak ilişkisini ortaya çıkaran bir müze tasarlamayı düşünüyorum, ki dünyada benzeri hiç yok.

İki müze birlikte, neden olmasın? 

Aslında bir hafıza da Faruk Şüyün'de… Beşiktaş Belediyesi için senelerdir yaptığı Ustalara Saygı etkinlikleriyle bir hafıza oluşturdu, hafızadır önemli olan. 

Müzeler, sadece eser birikimi oluşturmaz, müzeler kültür merkezleridir, etkinlikler de düzenlerler. Gönül isterdi ki Ustalara Saygı'da 11 yıldır yapılan etkinliklerin de bir müzesi olsun. Ve bu müzenin içine sözünü ettiğim edebiyat, oyun, oyuncak ilişkisini de koyalım. İnsanlar gelsin, müzeyi gezsin, programları takip etsin. 

Çünkü, hayalden söz ediyoruz değil mi? Günümüz hayal kahramanları, hayal kuranları kimler? Yazarlar, sanatçılar, aydın insanlar. Kendi alanlarında onların hayalleri var. Onlar da tanık olsunlar, bir yandan da edebiyat, oyun, oyuncak ilişkisinin tarihini görsün, öğrensinler, olmaz mı? Müzecilik, artık budur. Müzecilik, depoculuk değildir günümüz dünyasında. Müzeler, söylediğim gibi çağdaş kültür merkezleridir. 

Hattâ ve hattâ yayınlar yapılır, kitaplar, dergiler çıkar o konuyla ilgili, niye olmasın?! Aslında Faruk Şüyün'ün yaptığıyla Sunay Akın'ın yaptığı yeni, farklı bir müze doğuruyor biliyor musun? Bir mâbed, bir bilgi, bir hayal mâbedi doğuyor. 

Gel de bunu anlat şimdi. Çok mekân de var bunun gerçekleştirmek için, İstanbul'un tarihi yerleri, boş binaları, âtıl yapıları var, ama hepsi rantiyecilerin elinde. "Boş ver" derler, "Faruk'un, Sunay'ın bize ne faydası olacak?" derler, öteki tarafta çıkarları vardır… Sıkıntımız, budur.