Dr. Hülya İskenderoğlu Bahat: Dijital dünya esaretinden kurtulmak için detoksa ihtiyaç var
Dr. Hülya İskenderoğlu Bahat, “Hikayelerle Hayat Terapisi” kitabıyla okuyucuların umutlarını yeşertirken, dijital dünyanın yalnızlaştırıcı, uzaklaştıran etkilerine karşı toplumsal bağları güçlendirme çağrısında bulunuyor.
Günay DEMİRBAĞ
Günümüz dünyasında parmaklarımızın ucunda sonsuz bir bilgi ve iletişim ağı bulunmasına rağmen, yalnızlık modern toplumun en büyük sorunlarından biri haline geldi. ‘Hikayelerle Hayat Terapisi’ kitabının yazarı Dr. Hülya İskenderoğlu Bahat, dijital dünyanın bireyleri birbirinden uzaklaştırarak psikolojik sorunları tetiklediğine dikkat çekiyor. Hikayeleriyle insanların içlerindeki umut tohumlarını yeşertip, empati yoluyla daha sağlıklı ilişkiler kurmalarını amaçlayan Bahat ile kitabı hakkında sohbet gerçekleştirdik:
‘Hikayelerle Hayat Terapisi’ kitabınızda farklı kültürlerden ve kesimlerden gerçek yaşam hikayeleri yer alırken okuyuculara vermek istediğiniz en temel mesaj nedir?
‘Hikayelerle Hayat Terapisi’ kitabımda farklı kültürlerden ve kesimlerden yaşam hikayelerine yer vermemdeki en temel amaç, okuyuculara evrensel bir mesaj iletmektir. Bu mesaj, aslında hepimizin ortak bir insan deneyimi yaşadığı, benzer zorluklarla karşılaştığı ve benzer duygular taşıdığıdır. Farklılıklarımızın ötesinde, hepimiz aynı hayata tutunmaya çalışan, sevgiye, kabul görmeye ve anlam aramaya çalışan bireyleriz.
Bireylerin içsel yolculuğunun, insanların psikolojik sağlığı üzerindeki etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kitabım okuyuculara bir ayna tutuyor. Her hikaye, onların kendi hayatlarından bir sahne gibi. Bu sayede, yalnız olmadıklarını, yaşadıkları zorlukların başkalarına da dokunabildiğini görüyorlar. Tıpkı bir fidanın toprağa düşen bir tohumdan yeşermesi gibi, bu hikayeler de okuyucuların içlerindeki umut ve iyilik tohumlarını filizlendiriyor.
Hikayeler, okuyuculara farklı deneyimlere sahip insanların duygularını ve düşüncelerini anlama fırsatı sunuyor. Kişiler kendi deneyimleriyle paralellikler kurarak, hikayelerini daha iyi anlar ve anlamlandırabilirler.
Aynı zamanda bu hikayeler, bir dizi duyguyu tetikleyebilir. Hüzün, sevinç, öfke gibi duyguları deneyimlemek, insanların duygusal dünyalarını daha iyi anlamalarına yardımcı olur. Ayrıca, hikayelerdeki karakterlerin zorlukların üstesinden gelme şekilleri, okuyuculara ilham vererek umut duygularını güçlendirir.
“Yaşlı nüfus dijital dönüşümle mücadele ediyor”
Parmaklarımızın ucunda dünyanın tüm bilgisi ve iletişim imkanı varken, paradoksal bir şekilde bir yalnızlık salgını yaşıyoruz. Eskiden mahallelerde, sokaklarda kurulan bağlar yerini, ekranların soğuk ışığına bıraktı. Sosyal medya platformları, gerçek hayatta kurulan ilişkilerin yerini alırken, gençler kendilerini sürekli bir karşılaştırma ve yetersizlik duygusuyla baş başa buluyor. Beğeni sayıları, takipçi sayıları, mükemmel görünen hayatlar... Bu sanal dünyadaki yarış, gençlerin özgüvenini zedeliyor ve yalnızlık duygularını artırıyor.
Öte yandan, yaşlı nüfus da dijital dönüşümün getirdiği yalnızlıkla mücadele ediyor. Teknolojinin hızlı gelişimi, yaşlıların sosyal hayattan kopmasına neden oluyor.
Psikolojik araştırmalar, yalnızlığın sadece duygusal bir durum olmadığını, aynı zamanda fiziksel sağlığı da olumsuz etkilediğini gösteriyor. Yalnızlık, kalp hastalıkları, depresyon, anksiyete, bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor.
Dijital çağın getirdiği bu yalnızlık sorunuyla mücadele etmek için, öncelikle teknolojinin hayatımızdaki yerini yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Sosyal medya kullanım alışkanlıklarımızı değiştirmek, gerçek hayattaki ilişkilerimize daha fazla zaman ayırmak ve toplumsal bağlarımızı güçlendirmek için çaba göstermemiz gerekiyor.
“Günümüzde herkes çok meşgul”
Empati kurabilmek ve deneyim paylaşımı, günümüz toplumunda neden bu kadar azalmış durumda?
Empati kurabilmek ve deneyim paylaşımının azalmasını sadece bir nedene bağlayamayız. Bunun farklı nedenleri vardır. Bunlardan birini sosyal medya oluşturuyor. Sosyal medya platformları, sanal bir dünya yaratarak insanları gerçek hayattan koparıyor. Ekranların ardında, yüz yüze iletişimin yerini alan bu sanal etkileşimler, empati kurmayı zorlaştırıyor. Ayrıca günümüzde herkes çok meşgul. İş hayatının yoğunluğu, sosyal sorumluluklarımız ve kişisel hedeflerimiz, başkalarına zaman ayırmamızı zorlaştırıyor. Hızlı yaşam temposu, empati kurmak için gerekli olan sabrı ve dikkatli dinlemeyi de engelliyor. Bir diğer neden ise kutuplaşma. Siyasi görüşler, sosyal sınıflar ve kültürel farklılıklar arasındaki kutuplaşma, insanları birbirinden uzaklaştırıyor. Farklı düşünenlere karşı önyargılarımız, empati kurmamızı engelliyor.
Bu nedenlerin bir araya gelmesi, toplumda empati ve paylaşımın azalmasına neden oluyor. Ancak empati öğrenilebilen ve geliştirilebilen bir beceridir. Hikayelerimle okuyuculara, empatinin önemini hatırlatmak ve bu beceriyi geliştirmelerine yardımcı olmak istiyorum. Çünkü empati dolu bir dünya, daha yaşanabilir ve daha adil bir dünya olacaktır.
Her şeye rağmen sağlıklı ilişkiler kurmak mümkün
Sizce, sağlıklı ilişkiler kurmanın ve bireylerin birbirine daha fazla bağlanmasının yolları nelerdir?
Kitaptaki hikayeler ve teknikler, başkalarının duygularını anlama ve onların perspektifinden bakma becerisi kazandırıyor. Okuyuculara sağlıklı ilişkiler kurmak için gerekli olan temel becerileri kazandırmayı hedefliyor. Empati, iletişim, kendilik farkındalığı, sınırlar, bağlanma, güven, kabul ve hoşgörü gibi konular üzerinde durularak, okuyucuların daha mutlu ve daha anlamlı ilişkiler kurmalarına yardımcı olur.
Dijital dünyada insanlar arasındaki mesafelerin arttığını ve bunun psikolojik yansımalarını gözlemlediğinizi belirtiyorsunuz. Sizce bu yalnızlaşma sürecini geri çevirmek mümkün mü?
Dijital dünyanın insanları birbirinden uzaklaştırdığı ve yalnızlaşmaya yol açtığı bir gerçek. Bu durumun psikolojik etkileri de oldukça ciddi. Ancak bu süreci geri çevirmek ve daha sağlıklı ilişkiler kurmak mümkün. Dijital detoks yapmak, sosyal medyadan arınmak ve doğayla iç içe vakit geçirmek, dijital dünyanın bizi esir almasına engel olabilir. Ayrıca arkadaşlarımızla, ailemizle ve sevdiklerimizle düzenli olarak bir araya gelmek, samimi sohbetler etmek, ilişkilerimizi güçlendirirken hobi gruplarına katılmak, gönüllü çalışmalarda yer almak gibi sosyal etkinlikler, yeni insanlar tanımamıza ve sosyal çevremizi genişletmemize yardımcı olur.