Dokunaklı kalem Yukio Mişima
Çok yönlü sanatıyla, verimli kalemiyle bir yandan kendini bize durmadan sergileyen ama bir yanıyla da hep gizli kapaklı duran bir yazar bence Mişima. Pandora'nın kutusunu bilemem ama sıkı okurlar için Mişima'nın kutusunda keşfedilmeyi bekleyen çok ama çok şey var.
ÇİĞDEM SİRKECİ
Mişima'nın "Yaz Ortasında Ölüm" kitabını ve kitaba adını veren uzun öyküyü yıllar öncesinde okudum. Ancak ne zaman Mişima dense üzerime bu muhteşem öykünün acısı ve hüznü düşer. Yazar, iki çocuğunu kaybeden bir annenin dünyasını öyle başarılı resmeder ki, olay yanıbaşınızda geçmektedir sanki; öyküdeki anne de kızkardeşiniz ya da yakın bir arkadaşınız gibidir.
Edebiyat dünyasında bir deha olarak gösterilen 1925 doğumlu Mişima, 20. yüzyılın en önemli Japon yazarlarından sayılıyor. Mişima, eserlerinde cinsellik, ölüm ve politik değişiklikleri sorgular, kültürel ve toplumsal sınırları zorlar. Ancak bunları yaparken estetik kalabilmeyi de başarır. Duyarlı kalemi, güçlü gözlem yeteneği ile anlattığı öyküler okuyucuyu sarmalar. Gerçek dünyada aşırı milliyetçiliği savunan ve bunun için aktif olarak mücadele eden yazarın kitaplarında böyle bir propaganda ile karşılaşmazsınız; aksine 2. Dünya Savaşı sonrasında bocalayan bir kuşağın ortak acılarının, sıkıntılarının izlerini okursunuz.
Türkçeye henüz sayılı eseri çevrilen Mişima, hayatı boyunca 34 roman, 50 oyun, 25 öykü kitabı, sayısız makale, 1 libretto ve 1 senaryo yazmış, pek çok filmde aktör ve film yönetmeni olarak performans sergilemiş. Ancak Mişima'nın eserleri kadar özel yaşamı da ilgi konusu. Otobiyografik bir ilk roman olan "Bir Maskenin İtirafl arı"nda eşcinsellik, intihar ve ölüm temaları, anlatımın açıksözlülüğü insanı gerçekten derinden sarsıyor. Beni bu romanda en çok etkileyen ise savaşın içinde gündelik yaşamlarını sürdürmeye çalışan insanların dramıydı. Mişima, roman kahramanları üzerinden, yaşamı dondurduğu sanılan savaşın aşk, sevda, umut ve insana dair diğer tüm duygular üzerinde bir hakimiyeti olmadığını o kadar güzel anlatıyor ki hayran kalmamak mümkün değil: "… Gerçekten de savaşın bütün korkunçluğuna rağmen insan duygularının mıknatıslı iğnesi hep aynı yönü gösteriyordu. Bu ana kadar ben sevdalanmayı düşünmüştüm. Günlük olaylar ile hayattaki sorumlulukların savaş sırasında da sürüp gideceğini nasıl unutabilmiştim?"
"Dalgaların Sesi" isimli beğenilen bir başka romanında Mişima, tanıdık bir konuyu, zengin kız-fakir erkek aşkını, modern yaşamın uzağında, bir ada köyünde kurgular. Balıkçılıkla geçinen, geleneklerine bağlı ada sakinlerinin sade yaşamları yazarın kalemiyle harika bir masala dönüşür. Kitabın her bir sayfasında doğa ve özellikle deniz bütün ihtişamıyla gözlerimizin önüne serilir.
Mişima'nın sevdiğim bir diğer romanı "Denizi Yitiren Denizci", ergenlik çağındaki bir erkek çocuğun öyküsünü anlatıyor. Dul annesi ile yaşayan Noboru, kendisinden çok şey öğrendiği bir denizciye hayran olur. Ne var ki bir süre sonra bu denizci annesi ile evlenir ve denizi terk eder. Artık Noboru'nun gözünde özelliksiz bir insandır. Romanda Mişima'nın, çocuğun iç dünyasındaki dalgalanmaları, içinde yer aldığı gençlik çetesinin şiddet eğilimini aktarışı son derece gerçekçidir.
Mişima'nın ölümünden kısa süre önce tamamladığı son eser "Bereket Denizi Dörtlemesi" olmuş. Mişima, 1970'de kameralar önünde canlı yayında karnını deşerek intihar etmiş. Okuduğum kaynaklarda, yazarın bu intiharı bir canlı performans olarak planladığı bile söyleniyor. Bu intihar, Henry Miller ve Marguerite Yourcenar gibi yazarların kitaplarına da konu olmuş.
Çok yönlü sanatıyla, verimli kalemiyle bir yandan kendini bize durmadan sergileyen ama bir yanıyla da hep gizli kapaklı duran bir yazar bence Mişima. Pandora'nın kutusunu bilemem ama sıkı okurlar için Mişima'nın kutusunda keşfedilmeyi bekleyen çok ama çok şey var.
YUKİO MİŞİMA kitaplarını Can Yayınları yayınlıyor…