"Anamın uykusu tatlı yorganı"
İBB Kültür A. Ş. Araştırma Serisi’nden “İstanbul’da Geleneksel Yorgancılık Sanatı” başlığı ile okuyucu ile buluşan kitap, Dr. Mustafa Duman tarafından kaleme alındı.
İBB Kültür A. Ş. etimolojik kökeninden tarihine, malzemesinden dikişine, çeşidinden desenine, atasözlerinden deyimlere, türkülerden ninnilere, dualardan beddualara, seyahatnamelerden edebiyata, destanlardan masallara, fıkralardan şarkılara, kaybolmaya yüz tutmuş yorgancılık sanatının tüm detaylarını tek kitapta topladı.
İBB Kültür A. Ş. Araştırma Serisi’nden “İstanbul’da Geleneksel Yorgancılık Sanatı” başlığı ile okuyucu ile buluşan kitap, Dr. Mustafa Duman tarafından kaleme alındı. Bu kitap ile yorgan ve yorgancılık sanatı ile ilgili bilgileri gelecek nesillere taşımak amaçlanıyor. Dört ana bölümden oluşan kitabın “Yorgan, Yastık ve Yatak Hakkında” başlıklı ilk bölümde; bu kelimelerin kökeni, tarihçesi, geçmişte kullanım şekli ve tarih boyunca gösterdiği gelişme ve değişmeler anlatılmış. “Osmanlılarda Yorgancılık Sanatının Gelişimi” başlıklı ikinci bölümde, Evliya Çelebi’nin ve yabancı gezginlerin seyahatnamelerinde, Topkapı Sarayı’ndaki Padişah ve Valide Sultanın yatak odalarında, Beşik Alayı’nda, Narh Defteri’nde, Kapalı Çarşı’da, Kandilli’de yorganın, yorgancıların ve hallaçların izleri sürülmüş. Bir desinatör ve modacı olarak yorgancılar, olmazsa olmaz malzemeler, dikiş teknikleri, ustalar, meslek birlikleri gibi konular “Günümüzde İstanbul’da Yorgancılık Sanatı” başlıklı üçüncü bölümde detayları ile ele alınmış. Kitabın son bölümü ise “İstanbul Kültüründe Yorgan” başlığını taşıyor. Atasözü, deyim, tekerleme, ninni, kanto, türkü, mani, efsane, hikâye, masal, fıkra, anı ve anlatılarda geçen eğlenceli, yorgan bahisleri kitabın son bölümünde yer alıyor.
İBB Kültür A. Ş. pek çok farklı dönemden yorgan örneklerinin de yer aldığı “İstanbul’da Geleneksel Yorgancılık Sanatı” kitabını, geçmişi göz ardı edilmiş yönleriyle tanıma ve bugüne taşıma gayretinin bir ürünü olarak meraklıların ilgisine sunuyor.
Evvela 80 yorganın olacak!
(…) Osmanlı döneminde sarayda veya yüksek devlet kademelerinde çalışanlarda, çok zengin ailelerde görülen gelin çeyizleri akıl almayacak derecede zengindi. O dönemde bir ailenin varlığı kızının çeyizinde görülürdü, onunla ölçülürdü. Böyle zengin bir ailenin kızının çeyizi için örnek olarak Abdülaziz Bey’in yazıya geçirdiği bir çeyizden bazı eşyaları ve miktarlarını verebiliriz. Örneğin, bir gelin çeyizinde şunlar vardı:
15 adet yün döşek, 30 adet pamuklu şilte, 30 adet pamuklu kışlık yorgan, 30 adet pamuklu yazlık yorgan, 20 adet ince yazlık yorgan, 12 adet küçük boy diz yorganı, 90 yatak çarşafı, 60 yüz yastığı, 80 yüz yastığı örtüsü, 5 adet büyük, yuvarlak tandır yorganı, 5 adet tandır örtüsü, 30 kadar yuvarlak yemek şiltesi… Liste böyle uzayıp gidiyor.
Metin And, eski İstanbul’un gezici esnafını anlattığı bir yazısında sözü hallaç ve yorgancılara getirir ve söyle der: “Yoğurtçu kadar sık gelmeyip belli zamanlarda ortaya çıkan hallaçlar da ilgimi çok çekmiştir. Yatakların, yastıkların, yorganların içinde sıkışan pamukları ya da yünleri havalandırıp, sertliklerini yumuşatan hallacı büyük bir merakla seyrederdim. Önce yatak, yastık, yorgan açılır, içindeki pamuk veya yünleri bir yaygı üzerine serilirdi. Hallacın ok atan yaylar gibi büyük bir aracı vardı. Bunun üzerindeki kiriş çok gergindi. Elindeki sert ağaçtan bir tokmakla kirişe vurur, oradaki pamuk veya yünler, bu titreşim ile havalanırlardı. Kirişe her vuruşta bir çalgı gibi ses çıkarırdı. Pamuklar, yünler havada uçuşur, çocuk halimle kendimi bir masalın içinde hissederdim.