Ahmet Oktay şiirleriyle yaşıyor
Martta hayatını kaybeden Ahmet Oktay'ın bütün şiirleri yeniden kitaplaştırıldı.
Mart ayında kaybettiğimiz Ahmet Oktay'ın bütün şiirleri "Söz Acıda Sınandı" adıyla Islık Yayınları tarafından yeniden kitaplaştırıldı. Kitabın ilk bölümü, şairin 1952- 2009 yılları arasında çeşitli yayın organlarında çıkmış, kitaplarına girmeyen şiirlerine ayrılmış. Usta'yı bu kitap vesilesiyle kendi dizeleriyle bir kez daha saygıyla anıyoruz.
envanter
Çok az şey saklamışım yaşamımda;
ne bir fotoğraf var ilk aşklardan
ne bir mektup;
dostlardan beş on tane.
Şunları yazmış Stokholm'den
Demir Özlü 1983'te:
"rahmetli Çiğiltepe'nin oğlunu gördüm
geçenlerde Helsinki'de,
sürüyorum geçmişin izlerini".
Hangi izlerin peşinden gittim ben
içimde bir mahşer beklentisi?
Çok az şey biriktirmişim yaşamımda;
hiçbir andaç yok babamdan,
verdiği mineli çakmağı
unutmuştum bir Amerikan Bar'da;
ah umursamaz gençlik!
sımsıkı tutsaydım şimdi
avcum ısınır mıydı acaba?
Yığınla not var ama masamın gözlerinde:
şöyle "Üç Kör" başlıklısı: -Homeros,
Milton, Borges-". İçgörü üzerine bir şiir
yazacaktım belki de. İşte bir başkası:
"Yolculuk"; -Odysseia, Moby Dick,
Karanlığın Yüreği-.
Belli: Çıkış ve Varış ya da
Başlangıç ve Son takılmış kafama.
Demek ki yetişemiyor insan
ne yapsa kendi tasarısına.
Kitaplardaki kenar notlarında kalacak
benim ardımda bıraktığım iz.
Anonim bir kimlik olacağım;
bir sahaf dükkânında yıllar sonra
satılmış kitaplarımı karıştıran okur
bilmeyecek
satırların altını benim çizdiğimi,
geçmişe ve geleceğe karışa karışa.
İthaf sayfalarını da yırtmalıyım yavaş yavaş;
yığınla düş kırıklığı, yanılış,
yüzünü görmediklerim var,
yazdıklarını sevmediklerim.
Küskün ölenler oldu bana,
kimlere küskün öleceğim
ben acaba?
Gözüm Seğirdi Vakitten'den
--
borçlu öleceğim herkese
Nerde okumuştum, bilmiyorum
kim söylemişti: "Kimseye borcum
kimseden alacağım yok" diye.
Tumturaklı bir cümleydi; tuhaftı da,
ekonomik terimlerle
dillendiriliyordu özgüven.
Gerçekten hayaletlerinden
kurtulmuş biri miydi bu?
Ne teşekkür, ne şükran;
alçakgönüllülük ve bağışlama;
yoksanmıştı hepsi. Sadece ürkütücü
bir kendini beğenmişlik.
Birebir alırsak sözcükleri
bilge Lao-Tzu'nun deyişi
uygun düşüyor bu övünmeye:
"Önemli olan duvarları değil
odanın. Kapladığı boşluk."
Yaşadım ve gördüm: Aynasıyla
konuşanlar, yitip
gittiler aynalarıyla.
Klüp 12'nin Amerikan-bar'ında
"caz müziği dinliyorum ".
Keşke yanımda olsaydı Kâmuran Yüce de
diye geçirirken gözlerimi kapatıyor
biri. Usulca dönüyorum: Çirkin Kral;
kravatsız, beyaz ceketli. Kaç yılındayız
ne zaman geldik Ar Sineması'nın fuayesine?
Özlemle sarılırken, kolumda
hissediyorum kabzayı.
"Sana" diyorum "on lira borcum var,
Pasaj'da almıştım. Karlı
bir geceydi hiç unutmam".
"Boş ver" diyor, yağmurun dindiği
göğe benzeyen bir gülümsemeyle.
Şaşırmışımdır hep, niye öyle az
güldüğüne filmlerinde.
Seçtiği sürgünde öldü Yılmaz
hâlâ bir onluk borçluyum ona.
Sevgi'yi iki kez ziyaret edebildim
Mamak Askerî Cezaevi'nde.
Bahardı ikincisinde, bahçedeydik;
görüşmeciler ürkek ve kederli,
ortalıkta yığınla inzibat.
"Göğsüm acıyor ara sıra"
demişti. "Şuramda bir çiçek
büyüyor sanki." Hiç yazmadım
sürgündeyken Adana'ya.
Sığındım Ellilerin, Altmışların
kansız anılarına. Özdemir'le evliydi;
Sıhhiyedeki evde hazırlıyorduk
yeni sayısını Mavi'nin;
yazmaya başlamamıştı daha.
Ya da Kızılay'da Büyük Sinema'nın
önündeki kalabalığın arasındaydık.
Yayılıyordu sesi Aybar'ın
dalga dalga bulvara. Sanki birazdan
Kışlık Saray'a yürüyecektik.
Nasıl borçlanmamış olurum
O'nun erken açan kanserine?
Çok şükür borçlu öleceğim herkese.
Sürülecekse bu yüzden sürülecek
izim. Birkaç alacağım da
-bir fikir, bir dize, bir imgekalacak
elbet birilerinde
ve belki onların peşine düşecek
başka birileri de.
Hayalete Övgü'den
Araştırma ve incelemeleriylede tanınıyor
Yazmaya çok erken başladı. İlk şiiri, 1949-1950 yılları arasında Gerçek dergisinde yayımlandı. Öğrenimini lisede yarım bırakarak çalışmaya başladı. Ahmet Oktay, 1950'li yıllarda İkinci Yeni Hareketi'ne öncülük ettiği söylenebilecek olan Mavi dergisi içinde yer aldı, dergide yazıları ve şiirleriyle etkin bir rol oynadı. 1961 yılında Yeni İstanbul gazetesinin Ankara bürosunda "parlamento muhabiri" olarak profesyonel gazeteciliğe başladı. Ankara Ekspres, İktisat ve Piyasa, Vatan gibi gazetelerde muhabirlik yaptıktan sonra 1965 yılında TRT Haber Merkezi'nde çalışmaya başladı. 1976 yılında siyasal iktidar değişince TRT'den istifa ederek Akajans ardından da Dünya gazetesi haber müdürlüğü görevlerini yürüttü. 1978'de, yeniden TRT'ye döndü. 1982'de buradan emekliliğini isteyip ayrıldı. Daha sonra Milliyet gazetesine geçti. 1993 Şubat'ında yazı işleri müdürlerinden biri olduğu Milliyet'ten ayrılarak kendini tümüyle yazmaya verdi.
Ahmet Oktay, şiirleriyle olduğu kadar edebiyat, sanat ve toplumsal yaşamla ilgili araştırmaları ve incelemeleriyle de ünlüdür; bu alanda da çok sayıda kitabı vardır.
Şiir Kitapları: Gölgeleri Kullanmak, 1963; Her Yüz Bir Öykü Yazar, 1964; Dr. Kaligari'nin Dönüşü, 1966; Sürgün, 1979; Sürdürülen Bir Şarkının Tarihi, 1981; Kara Bir Zamana Alınlık, 1983; Yol Üstündeki Semender, 1987; Ağıtlar ve Övgüler, 1991; Bir Sanrı İçin Gece Müziği, 1993; Gözüm Seğirdi Vakitten, 1996; Söz Acıda Sınandı, 1996, Az Kaldı Kışa, 1996; Hayalete Övgü, 2001.
Her Yüz Bir Öykü Yazar ile 1965 Yeditepe Şiir Armağanı’nı, Yol Üstündeki Semender’le 1987 Necatigil Şiir Ödülü’nü, Ağıtlar ve Övgüler ile 1991 Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Şairi Ödülü’nü, Hayalete Övgü ile 2002 Akdeniz Altın Portakal Şiir Ödülü’nü kazandı.