Asya’nın kalkınma serüveni ABD’nin dostu olmayı sorgulattı

İktisadi kalkınma üzerine bölgesel ve küresel bir bakış atarak ABD’nin rolüne işaret eden iki çalışmanın ışığında bugün 'Trump Tarifeleri' olarak tarihe geçen yeni dönemin başlangıcını nasıl okumak gerekiyor? ABD’nin dostu olmanın her dönem bir bedeli var. Trump’ın tarifelerle şekillendireceği yeni dönemde bu daha iyi anlaşılacak.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Asya’nın kalkınma serüveni ABD’nin dostu olmayı sorgulattı

Recep ERÇİN

ABD Başkanı Donald Trump’ın 'Ekonomik ba­ğımsızlık bildirgesi' ve gelen tepkiler, bana gazeteci, ya­zar Dr. Joe Studwell’in 'Asya Na­sıl Başardı?' kitabında sarf ettiği “Amerika'nın dostu olmanın ne anlama geldiği sorusu” ifadesini anımsattı. Ak Portföy’ün katkıla­rı ile Scala Yayıncılık tarafından Türkçe’ye kazandırılan çalışma­da Studwell, kuzey ve güney As­ya ekonomilerinin tarım, sanayi ve finans bakımından kalkınma serüvenlerini ele alıyor. Türkiye bakımından da dersler içeren ça­lışmada ABD ve onun Asya kal­kınmasında oynadığı rolü analiz eden yazar, “Kuzeydoğu Asya'da Soğuk Savaş'ın devam ettiği bir ortamda ABD ideal bir sorumlu­luk sahibi yetişkin gibi davrandı; toprak reformunu sadece Japon­ya'da değil, Güney Kore ve Tay­van'da da destekledi; koruma­cı bebek endüstri politikalarına uzun süre göz yumdu.

Bu ekonomik çocuklar büyüdü ve 1980'lerde ABD bu çocukla­ra artık asalaklığı sonlandırma­larını söylemekle nispeten so­rumlu bir yetişkin gibi davrandı. Güneydoğu Asya'da ise aksine ABD, toprak reformunun yapıl­ması için hiçbir baskı yapmadı ve çoğunun kişi başı GSYH'si yılda birkaç bin dolar olan ülkeler için hiç uygun olmayan, zengin-ülke stili endüstriyel ve finansal ser­bestleşme baskısı uygulamaya başladı” diyor.

Birlikte asker gönderen ülkeler…

Devamında ise Soğuk Savaş'ın bitmesiyle deregülasyon baskı­larının iyice arttığına dikkat çe­ken yazar, “Bugün Soğuk Savaş döneminde açık ABD müttefiki olan, Kore ve Vietnam'a ‘Ameri­kalılarla birlikte ölmesi için as­ker gönderen bu ülkeler’ boşluk­talar. Bu arada ABD'ye karşı sa­vaşa giren ve Amerikan kalkınma tavsiyelerine güvenmeyen Çin ve Vietnam, ekonomik anlamda çok daha iyi durumdalar. Bu da Ame­rika'nın dostu olmanın ne anla­ma geldiği sorusunu gündeme ge­tiriyor” ifadesini kullanıyor. Joe Studwell, tam bu noktada eko­nomist Alice Amsden’in (1943- 2012), 2007 yılında yayımladığı “İmparatorluktan Kaçış: Geliş­mekte Olan Dünyanın Cennet ve Cehennem Yolculuğu” adlı çalış­masına gönderme yaparak, “Ali­ce Amsden ABD'nin 2. Dünya Sa­vaşı'ndan bu yana küresel kal­kınmaya ilişkin iki farklı politika izlediği iki farklı yüzü olduğunu iyi yakalamış ve bunu şu sözüyle çok iyi anlatıyor: ‘İlki tüm tekne­leri kaldırıyor, ikincisi ise yatları” tespitinde bulunuyor.

1980’lere kadar ‘cennet’ dönemi

Türk akademi dünyasında da çokça atıf yapılan çalışmalardan biri olan Alice Amsden’in yukarı­da zikrettiğimiz çalışması, Üçün­cü Dünya'daki ekonomik büyü­meye dair kışkırtıcı bir bakış açı­sı, istikrarlı ekonomik büyümeyi başaran ülkelerin (geleceğin eko­nomik süper güçleri Hindistan ve Çin dahil) bunu, serbest piyasacı Amerikan ideolojisine direndik­leri için başardıklarını öne sürü­yor. ABD yönetimlerinin izledi­ği politikaların, gelişmekte olan dünyada nasıl “hem mucizevi bir iş yapan hem de kötü adam” şeklinde tezahür ettiğini irdele­yen çalışmasında Alice Amsden, İkinci Dünya Savaşı'nın sonun­dan 1980'lere kadar Afrika ve Or­ta Doğu'daki birçok ülke de dahil olmak üzere yoksul ülkelerin, bir miktar ekonomik büyümenin ta­dını çıkardığını not ediyor.

Çin ve Hindistan için ders oldu

Üçüncü Dünya ülkelerinin çe­şitliliğinin farkında olan ve ken­di ekonomilerinin nasıl işlediği­ne dair uzun süredir sahip olduk­ları bilgileri takdir eden esnek Amerikan politikaları sayesin­de, yeni endüstrilerin ve vasıf­lı işlerin mantar gibi çoğaldığı­na dikkat çeken Amsden, Reagan döneminde ise değişen Ame­rikan politikasının etkisine de­ğiniyor. “Laissez-faire tanımı ‘Kendi yolunda yap’tan, emper­yal bir ‘Bizim yolumuzla yap’a kaydı” tespitinde bulunan Ams­den, “Gelişmekte olan dünyada­ki büyüme yavaşladı, gelir eşit­sizlikleri fırladı ve mali krizler şiddetlendi. Sadece Doğu Asya ekonomileri Washington'un katı reçetelerine direndi ve büyüme­ye devam etti. Neden?” sorusunu ortaya atıyor.

Çalışmasında, “gelişmekte olan bir ülkenin kendi politikala­rını belirleme konusunda ne ka­dar fazla özgürlüğe sahip olursa ekonomisinin o kadar hızlı bü­yüyeceğini” savunan Alice Am­sden, ABD’nin son zamanlarda­ki katılığının (etkisi altındaki tüm gelişmekte olan ekonomile­re aynı kuralları, yasaları ve ku­rumları tek fikirli bir şekilde da­yatması) ekonomik gücü kendi yollarıyla inşa eden Çin ve Hin­distan'ın yükselişinin zeminini oluşturduğunu öne sürüyor.

Tarifeler yeni bir sorgulama dönemi

ABD’nin gelişmekte olan dün­yayla ilişkisindeki iki dönemi 'Cenne' ve 'Cehennem' olarak ta­nımlayan Amsden, “Hayırsever ve politik olarak bilgili bir impa­ratorluğun ardından diktatörce, ideoloji odaklı bir imparatorlu­ğa” dönüşen ABD’nin bir önceki­nin başarısızlığından ne öğrene­ceğini sorguluyor. Amsden, 2007 yılında kaleme aldığı çalışmasın­da “Yeni güç merkezlerinin sert ideolojiler yerine mantıklı politi­kalarla karşılanması durumunda dünyanın ve ABD’nin, sonsuz de­recede daha iyi durumda olacağı­nı ikna edici bir şekilde” savunsa da bunun yapılabilirliğini sorgu­lamaktan da geri durmuyor. İkti­sadi kalkınma üzerine bölgesel ve küresel bir bakış atarak ABD’nin rolüne işaret eden bu iki çalışma­nın ışığında bugün 'Trump Ta­rifeleri' olarak tarihe geçen yeni dönemin başlangıcını sizce nasıl okumak gerekiyor? Esasen bu­na yanıt da 3 Nisan 2025’te The Economist dergisinde yayımla­nan “Amerika, Çin'i nasıl yeniden büyük yapabilir? - Büyük ve güzel bir fırsat” adlı makale ile verilme­ye çalışıldı. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in küreselleşme üzerine sözlerine yer verilen makalede ayrıca Çin’in yapay zekâ gibi tek­nolojilerde yaptığı atılıma işaret ediliyor. Başkan Trump'ın NATO ve Ukrayna'ya duyduğu küçüm­semenin, Asyalı müttefiklerine olan bağlılığına ve Tayvan için sa­vaşma isteğine olan güveni aşın­dırdığını savunan makalede şu ifadelere yer veriliyor: “Amerika kendi gelişmiş yarı iletkenlerin­den daha fazlasını yaparsa, Tay­van'ı savunma teşviki azalacak­tır. Bu, Bay Xi için bir hediyedir. Yine de Çin için tehlikeler var. Bir ticaret savaşı küresel bir durgun­luğu tetikleyebilir. Bay Trump Pekin'deki hükümetle bir anlaş­maya varamazsa, para birimleri konusunda sert tepki gösterebi­lir ve daha fazla yaptırım uygula­yabilir. Çin, ihracatını düşürerek dünyanın geri kalanıyla ilişkile­rini zehirleyebilir. Bu anı yakala­yıp yakalayamayacağı bir adama bağlı: Bay Xi. Ancak fırsatın var olduğu gerçeği çok şey borçludur: Bay Trump.”

Hem dikkat çektiğimiz iki ça­lışma hem de güncel The Eco­nomist makalesi, ABD’nin küre­sel ticareti törpüleme politikası­nın nelere yol açabileceğine dair ipuçları veriyor.