Sıfır emisyonlu hidrojen ekonomisine geçiş kaçınılmaz
Küresel ısınma ile mücadelede enerji dönüşümünün önemi büyük. Sadece 2021 yılında 150 milyon tonluk yeşil amonyak ve 300 milyon tonluk mavi amonyak ticaret hacminin yakalandığını belirten Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun, “Sıfır emisyonlu hidrojen ekonomisine geçiş kaçınılmaz” dedi.
Dünya Gazetesi | Abone olKüresel ısınma ve iklim değişikliği tüm insanlığın ve dünyamızın yüz yüze geldiği en büyük tehdit olarak karşımıza çıkıyor. Bu sorun ile mücadele etmek için ülkeler 11 Aralık 1997 yılında Kyoto’da bir araya gelmiş ve Birleşmiş Milletler öncülüğünde ilk çerçeve anlaşmasını imzaladılar.
Böylelikle sorunun çözümüne yönelik global anlamda ilk adım atılmış oldu. Kyoto Protokolünde küresel ısınma ve iklim değişikliğine sebep olan sera gazları tanımlamış ve en önemlilerinin karbondioksit ve metan gazı olduğu vurgulandı.
Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin önüne geçmede sıfır emisyonlu hidrojen ekonomisine geçişin kaçınılmaz gözüktüğünü belirten Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve NewBridge CEO’su Ali Rıza Alaboyun, “Bu geçişin ana unsurlarını, pasife güvenlik sistemleri ile yüksek güvenliğe sahip olan küçük nükleer santrallerin alacağı görülmektedir.
Hem yeşil hem de mavi hidrojenin proses sonucu Amonyak (NH3) gazına dönüştürüldüğü bilgisini hatırlatan Alaboyun, “Amonyak gazı doğalgaza benzer şekilde taşınması ve depolanması kolay bir hidrojen ürünü olarak ortaya çıkmaktadır.
Japonya eski kömür santrallerinin türbinlerini amonyak gazı ile çalışan türbinlerle değiştirerek mevcut yatırımların sıfır karbon dönüşümüne öncülük etmektedir. Sadece 2021 yılında 150 milyon tonluk yeşil amonyak ve 300 milyon tonluk mavi amonyak ticaret hacmi yakalanmıştır. Bu tutar global enerji tüketiminin yüzde 2’sine ulaşmıştır” dedi.
Asıl mücadele karbondioksitle
Metan gazının, karbondioksit gazından 21 kat daha etkili olmasına ve ozan tabakasını inceltme özelliği bulunmasına karşın şu an acil mücadele edilmesi gereken sera gazının karbon dioksit gazı olduğu olduğuna dikkat çeken Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve NewBridge CEO’su Ali Rıza Alaboyun, “Karbondioksit gazı özellikle enerji ve ulaşım sektöründe yoğun olarak kullanılan hidrokarbon yakıtların yakılması ile ortaya çıkmaktadır.
Ortaya çıkan karbondioksit gazı havadan hafif olduğu için yükselerek dünyamızın dış çeperine ulaşmakta ve orada kalınlaşan bir tabaka oluşturmaktadır. Karbondioksit tabakası, dünyaya gelen güneş ışığı ve ısının denizlerden ve karalardan yansıma yolu ile uzaya geri dönmesini engellemektedir.
Güneş ışığı depolanma ve birikme özelliği olmadığı için bir şekilde emilim yolu ile kaybolurken, güneş ısısının bir kısmı sera etkisi ile dünyamız içine hapsolmakta ve küresel ısınmaya neden olmaktadır. Ortaya çıkan küresel ısınma, bulutlar ve yağışları oluşturan su döngüsünün bozulmasına, buzulların erimesine, iklimlerin değişmesine neden olmaktadır” dedi.
Ulaşım alanında benzin, mazot gibi hidrokarbon yakıtların kullanımını azaltmaya yönelik olarak, elektrikli araç üretimi için teknolojiler geliştirilmekte ve elektrikli araç kullanımının da hızla yayıldığını söyleyen Alaboyun, “Genelde bu araçlarda lityum bataryaların kullanılmakta şarj süreleri kısaltılmakta ve menzilleri artırılmaktadır.
Lityum doğası gereği bir maden olduğu için her maden yatakları gibi kullanıldıkça tükenmeye mahkûm bir kaynaktır. Ancak gelişmekte olan hidrojen ekonomisi ile hidrojenin yakıt hücrelerinde kullanımın tam olarak devreye girene kadar lityum bataryalar ara geçiş dönemi için araçlarda en ideal çözüm olarak görülmektedir” değerlendirmesinde bulundu.
Hidrojen büyük fırsat
Hidrojenin yeryüzünde kütlesel olarak bünyesinde en fazla enerji içeren bir element olduğunu belirten Alaboyun, “Suyun olduğu her yerde kolay erişilebilir ve sınırsız bir kaynak olarak varlığını sürdürmesi hidrojen ekonomisine geçiş için büyük fırsatlar sunmaktadır. Hidrojenin elektroliz maliyetlerinin düşürülmesi, depolanma ve nakliye işlemlerinin kolaylaştırılması için yoğun teknolojik yatırımlar yapılmaktadır” dedi.
Ulaştırma alanındaki olumlu gelişmelere paralel olarak enerji alanında hidrokarbon yakıtların etkisini azaltmak üzere birçok projeler geliştirildiğinin de altını çizen Alaboyun, “Güneş, rüzgâr ve hidroelektrik santraller gibi sıfır karbonlu yenilenebilir yatırımlar tüm dünyada giderek artmaktadır. Ancak bu tür kaynaklar doğası gereği sınırlı ölçüde enerji üretebilmektedir.
Örneğin güneş santralleri sadece güneş ışığının bulunduğu gündüz saatlerinde, rüzgâr santralleri sadece rüzgâr olduğunda enerji üretebilirken, Hidroelektrik Santraller ise su rejimine bağlı olarak elektrik üretebilmektedirler. Sınırlı kapasitelerine rağmen Güneş, Rüzgâr ve Hidroelektrik santrallerden üretilen enerjinin enterkonnekte sistemine bağlanması ile karbondioksit salınımda önemli bir azalma sağlanmaktadır” diye ekledi.
Yilda ihtiyaç 8 bin 760 saatlik enerji
Sürdürülebilir bir kalkınma sağlayabilmek ve Paris anlaşmasının hedeflerine ulaşmak için bir yıldaki 8 bin 760 saatin her bir saniyesinde kesintisiz enerji üretecek sıfır karbon emisyonu olan baz yükü santrallere ihtiyaç olduğunu söyleyen Alaboyun, “Sıfır karbon emisyonlu baz yükü santral olarak nükleer santraller ön plana çıkmaktadır.
Avrupa parlamentosu ve bazı Avrupa ülkelerinde Nükleer enerjinin yeşil enerji olarak tanımlanması için yoğun bir çaba vardır. Ancak 1979 yılında ABD de Pennsylvania eyaletindeki Three Mile Island Nükleer kazası, 1986 yılındaki Çernobil Nükleer faciası ve en sonda 2011 yılında Fukişima Nükleer felaketi insanları nükleer enerjiye karşı mesafeli durmaya itmektedir” ifadelerinde bulundu.
Güvenlik, süre, finansman
İnsanlardaki güvenlik endişesinin yanında büyük nükleer santrallerinin yapımının planlanandan daha çok uzun süre alması ve finansman maliyetlerinin çok artmasının büyük nükleer santral yapımına olan ilgiyi azalttığını belirten Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve NewBridge CEO’su Ali Rıza Alaboyun Alaboyun, “Yakın gelecekte büyük nükleer santrallerinin yerini, yapım süresi kısa ve finansman ihtiyacı hızla karşılanabilen SMR (Small Modular Reactors) diye anılan Küçük Nükleer Reaktörler alacağı gözükmektedir.
Küçük Nükleer Santraller büyük santrallere göre daha güvenli olması, bölgesel santraller olarak kurulabilmesi ve elektrik iletim yatımlarının düşürmesi gibi avantajları da beraberinde getirmektedir” dedi.
Gelecek vaat ediyor
Sıfır karbon emisyonlu enerji üretiminde hidrojenin gelecek vaat ettiğini söyleyen Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun Alaboyun, “Rüzgâr, güneş gibi yenilenebilir enerjinin suyun elektrolizinde kullanılması ile elde edilen hidrojene ‘yeşil hidrojen’ denilmektedir. Doğalgaz dan elde edilen hidrojene ‘mavi hidrojen’ adı verilmektedir. Doğalgazdan hidrojen üretiminde açığa çıkan karbon dioksit gazı atmosfere salınmamakta bir kısmı endüstride kullanılmakta kalan kısmı eski maden ocaklarına depolanarak bertaraf edilmektedir” diye konuştu.