8 bin 500 yaşında bir güzel: İzmir

Adı üstünde "Güzel İzmir", 9 Eylül 1922'de, yani tam 94 yıl önce Yunan ordusunun işgalinden kurtuldu. O dönemde büyük bir yangınla sarsılsa da, "biricikliğini" hiç kaybetmedi. Kentin güzelliğini anlatmaya sayfalar yetmez, biz ancak "başladık..."

Abone ol

SEDAT ALP

"Sana dün bir tepeden baktım aziz İzmir!" Yahya Kemal Beyatlı, dizeleriyle zihinlerimize mıh gibi çaktığı için, bu güçlü ifadenin İstanbul'a dair olduğu hemen sırıtıyordur. Ama, İzmir'in de sayıya dökülmüş olmasa bile, kimliğini yansıttığı tepeleri var. Ben de 40 yılını bu kentte yaşamış biri olarak, dün İzmir'e tepeden bakan Kadifekale'ye çıkarak, Beyatlı'nın İstanbul'a baktığı gözle baktım ve dedim ki bu kadim kente; "Ey memleket, seni ne kadar tanıyorum?"

Öyle ya, ömrü 100 yılı bulsa da, insan yaşadığı kentin yüzde kaçını görür? İnsan her gün yaşadığı sokaklara karşı kördür; gitmediği sokaklardan ise habersiz. Bu bilinçle sordum İzmir'e.

8 bin 500 yıllık tarihine yakışır şekilde, "Beni kokumdan, beni izlerimden tanı. Beni yaldızlı tabelaları arayarak değil, yıkık dökük sokaklarımı gezerek bul" cevabını verdi.
Zamana direnen sokaklar...

Öyle bir cevap ki sanki sadece bana değil, içinde yaşayan tüm insanlara. "O geniş caddelerden, modern binalardan ibaret değilim. Ben asıl zamana direnen sokaklardayım."

Bir şehri tanımak da bu değil mi zaten? Avrupa kentlerinde gezerken hep eski mahallelere giden yurdum insanı, neden kendi ülkesinde AVM ve barlar sokağını arasın ki...

Şehrimin cevabı bana yetti. Bir çay içimi kadar oyalandım ve kendimi attım Kale'den aşağıya.

İzmir aynı zamanda dündür, hem de bugün. Mardin'dir burası, aşağısı Roma. Bazı mahallelerinde yaşanan yoksulluk olmasa öyle bir zenginlik ki körfezin en ihtişamlı manzarasının karşısında.

İzmir, yukarıya çıkıldıkça yoksullaşan bir kent. Çıkıldıkça fırçayla çizilmiş gibi bir deniz manzarası ile insanı büyülemesine rağmen. Bu kentin modern döneminin bir özelliği olmalı sadece. Yoksa Romalılar antik İzmir'in sanat mabedini yukarıya yapmazdı.

Tiyatro 16 bin kişilikmiş...

Şimdilerde gecekonduların arasında kalan boşlukta bulunan Roma Tiyatrosu gün yüzüne çıkarılsın diye İzmir Büyükşehir Belediyesi kazılar yapıyor. 16 bin kişilik olduğu sanılan Antik Roma Tiyatrosu'nun sahne kısmı ile bağlantılı duvarlar, bu yapıda kullanılan taşlar şimdiden ortaya çıktı.

Burada toprağı eşeledikçe altından tarih fışkırıyor. Bazen insan emeğine gerek kalmadan doğa kendisi de bir arkeolog gibi dokunacağı yeri iyi seçiyor. 1930 yılında yaşanan yüzyılın sel felaketi kenti büyük bir tarihi mirasa kavuşturdu. O sel sularının ortaya çıkardığı Agora, bugün sütunları ile İzmir'in silüetinde yaşını belli eden yüz çizgileri gibi yükseliyor.

Ey beni binlerce yıllık tarihine çağıran kadim İzmir, görmüş geçirmiş sokaklarını gezdim ve seni tanıdım. Bahtiyarım. Gördüm ki; senin en güzel yerin, selfie çubuklarının henüz uğramadığı bu tarihi sokakların.

SELİN "KAZANDIRDIĞI" MİRAS: AGORA

24 Ekim 1930 tarihinde 36 saat aralıksız yağan yağmur kentte yüzyılın sel felaketine yol açtı. Sel, Namazgâh olarak bilinen alanda bir çitlembik ağacını devirince köklerinin altından antik Smyrna'nın Agorası'nı gün yüzüne çıkardı. Dönemin İzmir Valisi Kazım Dirik'in talimatıyla o yıllarda başlayan kazı çalışmaları, günümüzde de devam ediyor. Agora duvar yazıtları ve duvar resimleri açısından da çok özel bir yere sahip. Dünyanın en iyi korunmuş antik dönem duvar resimlerinin burada olduğu söyleniyor. Buradaki yazıtları ve duvar resimlerini inceleyen dil uzmanı Prof. Dr. Thomas Drew Bear; Bergamalılar, Efesliler ve Asya eyaletini temsil eden Smyrnalılar'ın sportif rekabetlerini, Agora'da alçı sıvalı duvarlara yansıttıklarını belirtmiş ve duvar yazılarıyla ilgili şu açıklamayı yapmıştı: "Smyrnalılar, ‘Asya birincileri diye yazarken' Efesliler, ‘Ephesios onurlandırıyor' diye karşılık vermiş."

SEFARAD MUTFAĞININ LEZZETLERİ

Yaklaşık 500 yıl önce İspanya'dan engizisyon baskısından kaçarak İzmir'e yerleşen Yahudiler, kendi dillerini ve dinlerini, geleneklerini zamanla kentin kültürel dokusuna da işlemeye başladılar. İzmirli Yahudiler, 500 yıl içersinde tıpkı müzikte olduğu gibi yeni tatlarla İzmir'in mutfağını zenginleştirmeyi de başardılar. Sefarad mutfağı denince ilk akla gelen boyoz (üstte) olsa da, İzmir mutfağına kattığı bununla sınırlı değil. Özellikle kuru fasulye ile pişirilen kıymalı yaprak sarması ve fırınlanmış domates dolması, bizim mutfağımıza yabancı olmayan yemekler. Yanı sıra bademle kavrulmuş pirinçle pişirilmiş ziyafet pilavı, salata, tatlı olarak bademli baklava, meyve salatası, kahve ve yanında cevizli toplar. kavun çekirdeği (sübye), ayva jölesi, sakız macunu, turunç reçeli, badem ezmesi, ayva püresi , ıspanaklı mücver ile fırınlanmış yumurta, baklavalık yufk adan yapılmış peynirli üçgen börekler, arkasında patlıcanlı kuravasan, fırında pırasalı mücver ve kavun bu lezzetler arasında.

BASMANE'DE MAZİYİ ADIMLAYIN!

Agora'dan eski İzmir'in resmigeçitlerini yaptığı, kentin ana caddesi olan Anafartalar Caddesi'ni takip ederek Basmane yöneldiğinizde; Basmane Garı, Oteller Sokağı, Altınpark kazı alanı, eski İzmir evleriyle karşınıza İzmir'in yakın tarihinden derin izler taşıyan bir hat çıkıyor. Geçmişte zenginlerin semti olan Basmane, şimdilerde yoksul düşse de mazinin izleri hâlâ ilginç. Latife Hanım'ın dedesi Uşakizade Sadık Bey'e ait köşk, Şeyh Bedrettin Türbesi'nin karşısındaki çıkmazdaki bestekâr Rakım Elkutlu'ya ait kagir ev, Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde adı geçen Fettah Camisi, 1967-1968 sezonunda Altınordu'yu şampiyon yapan 2.14 boyu ile Balkanlar'ın en uzun boylu basketbolcusu Hüseyin Alp'in yaşadığı evi bu hatta görmek mümkün. Bahşişoğlu ve 1903'te 56 odalı olarak inşa edilen Cihan Palas'ın perişan halini görüp üzülmek de, ‘neyse ki ayakta' deyip sevinmek de. 260 yıllık Kumrulu Mescit, Abdullah Efendi Camisi, Aya Vukla Kilisesi, şimdi oto yıkama olarak kullanılan havra, Salih Baba Türbesi, İzmir'in işgalinde şehit olan polislerin anısına yapılan şehitlik, Servili mescidi ve en az onun kadar eski olan İzmir evi, saysak daha çok yer tutacak nice yapılar İzmir'in merkezinde ziyaretçilerini bekliyor.

ŞEHRİN AKCİĞERİ: New York'un Central Park'ı varsa İzmir'in de Kültürpark'ı var. Atatürk'ün, "Bu kentte fuarlar yapın" sözünden ilham alınarak 85 yıldır düzenlenen İzmir Enternasyonal Fuarı'na ve son yıllara kadar çok sayıda ihtisas fuarına ev sahipliği yapan Kültürpark, 420 bin metrekare alanı ile kent merkezindeki yegâne yeşil doku.

Tarihi Asansör'de günbatımı

Musevi tüccar Nesim Levi Bayraklıoğlu'nun Mithatpaşa Caddesi ile 58 metre kod farkı olan Halilrıfatpaşa Caddesi arasında ulaşımı sağlamak için inşa ettirdiği Tarihi Asansör, kentin en önemli tarihi yapılarından. Asansör yapılmadan önce iki cadde 155 basamaklı merdivenle bağlanıyordu. Günümüzde halen iki cadde arasında ulaşımı sağlamak için kullanılan Tarihi Asansör, İzmir'de günbatımının keyfini çıkararak kentin manzarasını izlemek için doğru bir tercih.

Hayvanlar doğayla iç içe

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Çiğli'de kurulan İzmir Doğal Yaşam Parkı, konusunda Avrupa'nın en büyüklerinden biri. 8 yıl önce açılan park, Avrupa Hayvanat Bahçeleri ve Akvaryumlar Birliği üyesi. Doğal yaşama uygun olarak 425 bin metrekarelik alana kurulan İzmir Hayvanat Bahçesi'nde yurt içinden ve yurt dışından getirilen hayvanlar kendi doğal ortamları gibi bir alanda kafes ve tel olmadan yaşıyor. İzmir Doğal Yaşam Parkı, 120 türden bin 500 hayvan, 3 bin ağaç ve 250 bitki türüyle hizmet veriyor.

Tüketici tüketmiyor, tükeniyor 2 bin 667 projeye 2,2 trilyon lira yatırım A Milli Erkek Basketbol Takımı finale kaldı Erdoğan'dan İstanbul Sözleşmesi açıklaması: Hiçbir anlamı yok Adalet Bakanı Tunç'tan kadına şiddete karşı 'sıfır tolerans' mesajı