Premiere Vision Türkiye'ye geliyor
Premiere Vision, tekstilin prestij fuarlarından biri. Her yıl yüzlerce firmayı geri çeviriyor. Türk firmaları da yıllarca kabul etmedi. Ancak şirketler şimdi kabul etmekle kalmadı, PS Türkiye'de her yıl fuar yapma kararı aldı
Abone olİBRAHİM EKİNCİ
Büyük mücadele ve ilginç bir hikayedir... 1990’lı yıllar, “Premiere Vision’a katılmak”, Türk tekstil firmaları için mücadele yıllarıydı. Türk şirketlerini kabul etmiyor, Türk şirketleri de otel lobilerinde alternatif sergiler düzenliyordu. Karakolluk durumlar oldu. 1996’da otel lobisinden Türk şirketlerinin sahipleri gözaltına alındılar. Mücadele sürdü. Gözaltılara rağmen şirketler Grand Otel’de sergi açmaya devam etti. İlk kez 1999’da Türk modacı Bahar Korcan kapıyı araladı. Dupont Lycra için Türk firması Berdan’ın kumaşından hazırladığı kıyafeti, fuarda sergiledi. 2002 yılı dönüm noktası oldu. 4 firma fuara çağrıldı. Büyük olaydı! Kapı gerçek anlamda açılmış oldu. 2003’te 12 Türk firması yer aldı.
İzleyen yıllarda sayı sürekli arttı. Türkiye 3. büyük katılımcı haline geldi. 2011’de 54 firmayla katıldı. Türkiye onur konuğuydu. İTHİB’in Başkanı İsmail Gülle, bu gelişmeyi “İade-i itibar” olarak yorumladı. 2013-2014 sezonu için Paris’teki fuara Türkiye 76 firma ile İtalya ve Fransa’dan sonra en çok katılım sağlayan ülke oldu. Yalnızca Paris’teki ana fuara değil... 2012’de Premiere Vision New York’a 16 ülkeden 113 firma katıldı. 22’si Türkiye’dendi. Barcelona’daki Denim by Premiere Vision’a 30 firmayla en fazla katılım gerçekleşti... 2012, başka önemli bir gelişmeye sahne oldu. Türk şirketlerinin yoğun katılımını organize edebilmek için Premiere Vision, Türkiye’de ofis açmak zorunda kaldı. Şimdi daha ileri bir adım gerçekleşiyor, o fuar, Türkiye’ye geliyor. Premiere Vision İstanbul Fuarı’nın (IFFI) ilki 29-30- 31 Ekim’de CNR Expo'da düzenlenecek. Anlaşma bu yıl başında, 13 Ocak’ta Première Vision CEO’su Philippe Pasquet, ortağı GL Events Yönetim Kurulu Başkanı Oliver Ginan ve Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği Başkanı İbrahim Burkay’ın katıldığı basın toplantısıyla duyuruldu. Ortak şirketin adı; Uluslararası İstanbul Moda Fuarı AŞ. Yüzde 51’i Premiere Vision’un, % 49’u CNR’ın. Böylece İstanbul, Première Vision’un uluslararası yayılımında, New York, Sao Paulo ve Shangai’den sonraki 4. durağı oluyor.
İstanbul cazibe merkezi
İşte bu önemli gelişmeyi anlatmak için, bir grup gazeteciyle birlikte Premiere Vision’un Fransa’nın Lyon kentindeki merkez binasındayız. Şirketin Türkiye Ofisi yönetici Nihal Kaya'nın da hazır bulunduğu toplantıda, Pasquet, bu büyük değişimi, şöyle anlatıyor: “Türk şirketlerinin kabul edilmemeleri bir kasıt değil. Kabul etmediğimiz Fransız, İtalya şirketleri de var. Her yıl 200 civarında firmayı reddediyoruz. Ancak şimdi Türk tekstilcilerinin üretimde yakaladıkları kalite, İstanbul’un coğrafi konumu, moda dünyasındaki yeriyle gerçek bir cazibe ve yaratıcılık merkezi olması bu kapıyı açtı. Marka, tasarım ve perakende zincirleri yarattı. Vaat ettikleri anlamında doğru, dinamik bir profil çiziyor. Fuarlarda ürün sunan ülkeler arasında Türkiye 3. sırada, ziyaretçi yoğunluğunda ise ilk 10’un içinde. Türkiye, tekstil üretimi ve talebi açısından yükselen Balkanlar, İran, Irak, Rusya gibi bölgelere yakın. Büyüme öngörüleri etkileyici. Hazır giyimde dikey entegre tesisleriyle, yerli markalarıyla ve bu sektörde uzmanlaşmış olmasıyla da ön plana çıkıyor. Yaygın dağıtım ve mağaza zincirlerine sahip. Hazır giyim markaları gerek civar ülkelerde, gerekse daha uzak coğrafyalarda büyüyor.”
Bilançoya da bakıyor
Premiere Vision, 1973’ten bu yana, fuar düzenliyor. Katılacak firmalara seçici komite karar veriyor. Şirketlerin yalnızca ürün kalitelerine değil, bilançolarına da bakıyor. Alıcılara tedarik güvencesi sağlamak için finansal yapısı kötü, birkaç yıl katılıp ortadan kaybolan firmaları istemiyor. Şirketler
bakımından da katılım sadece belli bir kalitenin tescili açısından önemli değil, aynı zamanda markaların gelecek sezon trendleri hakkında fikir sahibi olmalarını sağlıyor. Pasquet’in verdiği bilgiye göre şirketin Türkiye Ofisi, Paris fuarını temsil etmeye devam edecek. Ortak şirket ise İstanbul fuarlarını organize edecek. Yıllardır “İstanbul’da fuar yapın” talebi aldıklarını belirten Pasquet, “Ancak şu günlere geldiğimizde pazadaki gelişmeyi görerek, katılımcıların neler sunabileceğini görerek karar verdik. Türkiye’de kaliteli, sofistike ürünler üretiliyor. İstanbul’un cazibesi de etkili oldu. Tüm bölgeyi İstanbul’a çekmeyi hedefl eyerek fuar kararı aldık. Lokal seçim komitemiz İstanbul için de seçim yapacak. 100’ün üzerinde dosya incelenecek. Bir ay önce satışa başladık, yarıdan fazlasını sattık. Uluslararası markaların katılımı da çok önemli. İstanbul’daki ilk fuara yüzde 25’i yabancı, 150 dolayında şirketin katılımı ve 5 bin profesyonel ziyaretçi çekmeyi planlıyoruz” dedi.
Texbridge artık düzenlenmeyecek
CNR’ın daha önce organize ettiği Texbridge Fuarı da Premier Vision ortaklığıyla birlikte artık düzenlenmeyecek. CEO Philippe Pasquet, “Bir fuarla rekabet etmek yerine Premiere Vision adının pozitif etkisini hedefl edik” dedi. Buna göre bu yıl mart ayında düzenlenenle birlikte Texbdirgde artık tarihe karışmış oluyor.
41 yıllık fuarcı
Première Vision, 1973’te 15 ipek üreticisi tarafından kuruldu. Şirketin ortakları tekstil ticaret derneği olan Association Première Vision (%50.1) ile etkinlik organizasyon şirketi GL Events (%49.9). Dünyada 12 bağlı ortaklığı ve yabancı ofisi var. Dünya çapında yılda toplam 34 fuar düzenlenliyor. Bunların 18’i Paris’te 16’sı uluslararası fuar olarak düzenleniyor. 2013 konsolide cirosu 48.7 milyon euro. Premiere Vision'un ortağı GL Events'in Türkiye'de de faaliyeti var. Yakın dönemde 30 milyonluk iş gerçekleştirmiş. GL Events, Brezilya'daki Dünya Kupası'nın da organizatörlerinden.
Türkiye INDIGO’da niye yok?
CEO Pasquet, fuara katılan Türk markaları ile ilgili de şu değerlendirmeyi yaptı: “Türkiye’de gelecek vaat eden birçok firma var. Söktaş, Yünsa, İskur gibi çok firma sayabilirim. İsko gibi denimde de gelecek vaat eden firmalar var. Bunlar sayılı ve dünyada da yeri olan firmalar. Global marka olmak size bağlı. Zara gibi global markalar çıkarmak uzun bir süreç. Çok yatırım gerektiriyor, orjinal tasarımlar, moda kültürü... Prada’nın 100, Zara’nın 40 yıllık geçmişi var. Paris’te de tasarım ve dizayn var ancak en iyileri Londra’dan çıkıyor. Çünkü en iyi tasarım okulları orada. Türkiye de yavaş yavaş marka üreten bir ülke haline geliyor. Fason değil de üretici kimliği olan, kumaşa, aksesuara karar verenlere ihtiyaç var. Tasarım şart. ABD’de üretim yok ama birçok marka çıkıyor. Bizim tasarım fuarımız NDIGO’ya henüz katılan Türk firması yok. Türkiye’nin hala katetmesi gereken bir yol var. Artık ucuz bir ülke olmaması gerekir. İnovasyona, servise yatırım yapan firmalar yaşayacak.” Çin’in kazandığı önemli pozisyonun, markaları için “tek bir ülkeye bağımlılık” riski yarattığını belirten Pasquet, “Bundan dönülüyor ve bu Türkiye’ye yarıyor. Türkiye’de üretim teknolojisi iyi, kapasite yüksek" dedi.