Teknoloji 'insanın yerini alma' konusunda ne kadar iddialı?
Teknoloji düşmanımız değildir, ama insanı işsiz bırakma potansiyeli karşısında, Uzakdoğu halklarının dediği gibi, "Düşmanını öğretmen yapmayanlar gelişemez!" ilkesine uymalıyız. İnsanları öğrenme ve değişme yönünde motive etmeliyiz.
Abone olRÜŞTÜ BOZKURT
Teknoloji, insanların çıplak gücüyle yapamadıklarını, aklını kullanarak bulduğu metot ve araçlarla yapabilmesidir. İnsan gücü, su gücü, rüzgâr gücü, hayvan gücü gibi organik enerjiye dayalı üretim ve ulaşım aşaması yaklaşık 12 bin yıl sürmüştür. Derinleşen maden kuyularındaki suları boşaltmanın yarattığı zaruret, düşük basınçlı buhar makinelerinin icadının itici gücü olmuştur. Organik enerjiden mekanik enerjiye geçişin yarattığı "kesintisiz güç" insanlık tarihinde ikinci büyük değişim ve dönüşümü yaratmıştır. Son 300 yıldaki teknolojik gelişmeler, insanın kas gücünün uzantısı olmuş, uzay derinliklerini gözlemenin önünü açmıştır. Yatay sondaj imkanları nedeniyle dünya küresinin derinliklerinde kaya gazı, petrol ve diğer bir dizi mineral ve madene ulaşılmıştır.
Yaklaşık kırk yıldır etki alanını giderek genişleten dijital teknoloji, ölçme, sayma, biriktirme, karşılaştırma ve analitik alanında yarattığı hızlı gelişmelerle insanoğlunun kas gücünün uzantısı olmanın ötesinde "zihin gücünün uzantısı" haline gelmiştir. Son dönemlerde otomasyon olanaklarının gelişmesi ve yapay zekanın ilerlemesi sayesinde teknoloji "insanın performansını artıran araç olması ötesinde insanın yerini almaya" başlamıştır.
MESLEKLERİN DOĞASI DEĞİŞİYOR
Teknolojik gelişmelerin yarattığı değişmelerin fırsat ve tehlikelerini keşfetmek, tanımlamak, alternatif çözümler üretecek karşılıklı etkileşim alanları yaratmak istiyorsak "eğilimleri" kavramak bir ilk adım olacaktır:
1. Ulaşabilirlik ve erişilebilirlik olanakları "müşteri ve rakip" tanımını değiştiriyor.Herhangi bir elektronik araçla eriştiğimiz her yerdeki üreticiler "potansiyel rakibimiz", tüketiciler de "potansiyel müşterimiz" haline gelmiştir.
2. Yeryüzündeki kaynakları, yeni araç ve metotlarla sentezleyerek kullanılabilir "yeni malzemeler" hızla devreye girmektedir.
3. Yeni malzemeler "işleme tekniklerini" değiştirmekte; iş süreçleri farklılaşmakta; o nedenle "işle insan arasındaki ilişkiler" değişmektedir. İşyeri yönetiminde "çalışanların birikimi", "müşterilerin birikimi", "iç süreçlerin geliştirilmesi", "dış süreçlerin kavranması" ve rekabetin özünü oluşturan "inovasyon" alanında ilerleme sağlaması rekabet gücü yaratmanın merkezi etkenlerini oluşturmaktadır.
4. İstihdam anlayışı, 12 bin yıllık Tarım Toplumu aşamasındaki birikimleri, 300 yıla yakın Sanayi Toplumunun paradigmalarını hızla farklılaştırmaktadır.
5. Ürünlerin doğası, akıllı donanımlar, işlevsel algoritmaları içeren yazılımlarla köklü biçimde değişmektedir.
6. Girdi alınan ve girdi verilen sektörlerdeki değişme, üretimin ileriye ve geriye doğru bağlantılarındaki farklılaşması "mesleklerin doğasını" da değiştirmektedir.
7. Otomasyon teknikleri ve yapay zeka alanındaki gelişmeler insan beceresine yaklaşmakta; vardıyası olmayan, evde çoluk-çocuğunu düşünmeyen, yaşam zenginliği arayışı olmayan robotların "işgücü maliyetleri" üzerindeki etkisini giderek artırmakta; "ücret düzeylerindeki düşüş eğilimi" güç kazanmaktadır.
8. Robotların maliyeti hızla düşerken, robot kullanımı da büyük bir hızla artmaktadır. BBC'den Tim Bowler, "Büyük Yakınsama" adlı kitabın yazarı Richard Baldwin'ın görüşlerini aktardığı haber-yorum içerikli yazısında belirttiği gibi sanayide kullanılan robot sayısı hızla artmaktadır. Yaklaşık rakamlarla anlatırsak, 1985' de 300 bin olan üretimdeki robot sayısı on yıl sonra 1995'te 530 bin düzeyine çıkmıştır. Robot kullanımı 2005 yılında bir milyon adedi aşmış, 2018 yılı için yapılan tahminlere göre ise sayı 2 milyon 600 bine aşacaktır.
ADİDAS'IN VERDİĞİ DERS VE DİL ENGELİNİN KALKMASI
Otomasyon ve yapay zekanın yarattığı eğilimlerin yaşam biçimizi ve yaşam tarzımızı nasıl etkileyeceğine ilişkin somut göstergeler var. ADIDAS' ın yeni "üretim yeri seçme stratejisi" gibi. Bu çok uluslu, çok kültürlü şirket Vietnam'daki fabrikasını Almanya'ya taşıdı. Şirketin Atlanta'da yeni fabrikası açıldı. Teknolojinin insanın performansını artırması kadar onun yerini almasının yarattığı riski anlatan gelişmeyi ADIDAS'ın yeni yer seçimi stratejisi net biçimde anlatıyor.
ADIDAS' ın hedefi, üretimini tüketicilerin yakınına taşıyarak "tedarik zincirinde kısalmalar" yaratmaktır. Ancak bir noktaya dikkatlerimizi yoğunlaştırmalıyız: ADIDAS tüketimin merkezlerine dönüş yapıyor ama yerel işgücünü istihdam etmiyor; robot kullanmayı tercih ediyor.
Gelişmiş Batı Avrupa ülkelerinde 50 dolar olan saat ücretinin Çin'de 10 dolar düzeyinde olmasının zorladığı "üretimin mekandaki hiyerarşisi" yarım yüzyıl bile geçerliliğini koruyamayarak tersyüz oluyor. Bu eğilimin "olası etkilerini" öngörmek ve alternatifler oluşturmak, insanın işini ve aşını güven altına alabilmesinin yollarından sadece biri.
Çalışanların ve müşterilerin birikimini, iç süreçlerin iyileştirilmesini, dış süreçlerin kavranmasını, açıklanması ve alteirnatifleringeliştirilmesini daha derinden etkileyecek bir "bağımsızlaşma eğilimine" daha dikkat çekmeliyiz: Dil engelinin ortadan kalkması.
Turkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu'nun bizim de yazılarımızda son 5 yıldır sürekli dikkat çektiğimiz dil engelinin aşılmasına ilişkin yorumuna birlikte bakalım: "Belki de 3-4 yıl sonra yabancı dil tarihe gömülecek. Amerika ya da İngiltere' de doğan bir çocukla dünyanın farklı coğrafyalarında doğan bir çocuk arasında doğal bir rekabet ortamında eşitsizlik var. Amerika ya da İngiltere'de doğmadıysa bir sıfır yenik başlıyor hayata. Dil öğrenmek için yıllarını harcıyor. Yabancı dil için hem para hem de zaman harcıyor.Yarınlarda Hindistan'da doğan bir çocuk buluşunu kendi dilinde anlattığında karşısındaki Japon'sa onu kendi dilinde anlayacak. Şunu düşünün.Bizim ülkemiz gibi birçok ülkede çocuklar dil öğrenmek için haftada 25 saat ders görüyor. Bunun yerine herhangi bir konuda ders alsalar, kendilerini geliştirseler. Örneğin, yazılım dilini öğrenseler, kodlama yapsalar.Dünya buna doğru gidiyor. Bu dünyanın çocukları robot teknolojisini öğrenerek büyüyecek. Türkiye geç kalmadı.Bizim de bunu yapabileceğimize inanıyorum."
FELAKET TELLALILIĞI FARKLI BİR ŞEY
Bizim bu yazı kapsamında anlatmak istediğimiz "önlenemez bir felaketin" kapısında olduğumuzu söyleyen bir "felaket tellallığı" yapak değil. Yapmak istediğimiz şey, eğilimleri erken uyarı mantığıyla kavramak, fırsatlarını değerlendirmek ve tehlikelerine de en düşük maliyeti ödemek için önce entelektüel düzlemde, sonra da uygulama alanında önlemler alınmasına katkıda bulunmaktır. Gelişmeler ne kadar hızlı olursa olsun, gelişmeleri yaratan insan aklının, alternatif çözümler yaratmadaki potansiyelini de gözardı etmemeliyiz. Süleyman Demirel'in kitlelere mal ettiği bir genellemeyi düşünmeliyiz:" Çare tükenmez!"
ELON MUSK'DAN İLHAM ALIRSAK:
Yapay zekanın en büyük riski kendi başına hareket etmesi değildir. Yapay zeka biz insanların istekleri doğrultusunda hareket edecektir; insan-odaklı sorun ve çözümleri öne çıkarmak gerekir. İnsan doğasının aşırı ve noksan değerlendirmesini iyi ayarlamazsanız, zarar verici olacaktır.İyi ayarlarsanız zenginlik üretecektir.
Diyelim ki hisse senetlerine sahipsiniz, bunu daha da kuvvetlendirmek istiyorsunuz; yapay zekâ bu durumda en verimli hisse senedini seçecek, sivil amaçlı hisselerini satacak silah üretimiyle ilgili olanları alacaktır. Önemli olan biz insanların ne yaptığını ve nasıl yaptığının farkında olmasıdır.