Troya sürdürülebilirliğin sembolü

Faruk Şüyün, Siemens İletişim ve Kamu İlişkileri Direktörü Alp Halil Yörük ile Çanakkale'de, ören yerinde konuştu...

Abone ol

153 yıllık geçmişiyle Türkiye'nin en köklü firmaları arasında yer alan Siemens, sürdürülebilirlik konusunda stratejisini destekleyecek çalışmaları devam ettiriyor. Enerji, sağlık ve endüstri sektörlerinde faaliyet gösteren Siemens Sanayi ve Ticaret A. Ş.,  sürdürülebilirlik stratejisi çerçevesinde; ekonomik ve sosyal boyuta ek olarak, özellikle çevre portföyünü genişletmeye ve ürünlerinin karbondioksit emisyonlarını azaltmaya odaklanıyor.

Toplumsal sorumluluk projelerine sürdürülebilir destek sağlayan Siemens, Troya ören yeri kazı çalışmalarına da sponsorluk vermeye devam ediyor. Troya antik kenti mirasının gelecek nesillere kazandırılması misyonuyla kurulan Troya Vakfı ve Manfred Osman Kütüphanesi'ni de destekleyen Siemens'in İletişim ve Kamu İlişkileri Direktörü Alp Halil Yörük'le antik kentin büyüleyici ortamında konuştuk... Ve tabii ki sohbetimize Troya ile başladık...

Siemens olarak Troya'ya dokuz yıla yakın bir süredir sponsorluğunuz var. Neler yaptınız bu sürede?

"Bir çatı konstrüksiyonu gerçekleştirdik. Troya antik döneme kadar gittiği için bir Efes veya Bergama gibi mermer sütunların olduğu görselliği kuvvetli bir ören yeri değil. Bulunan megaronlar (ilk köşeli ev formatı) kerpiçten yapıldığından günyüzüne çıkarılınca - bilimsel araştırmalardan sonra - ancak yeniden gömülmek suretiyle koruma altına alınabiliyordu. Biz, Troia II savunma duvarlarına bitişik olarak yapılmış, Tunç Çağı mimarisinde kültsel işlevi olduğuna inanılan bir megaron yapısının üzerine onu doğa koşullarından koruyabilmek için çatı konstrüksiyonu gerçekleştirdik. Bu çatı mimari olarak bir yelkene benzetilerek Troya'ya zenginliği rüzgârın getirdiğini sembolize etmek üzere tasarlandı. Bu yapı, bu çatı sayesinde Troia'ya gelen ziyaretçiler tarafından yıllardır rahatça gezilip görülebiliyor.

Troya ören yeri kazı çalışmalarının ana sponsoru olarak desteğini sürdüren Siemens, bu çerçevede Çanakkale Tübingen Troia Vakfı'nın kurulmasında öncü rol oynadı. Bu vakfın amacı, 1988'de yeni dönem Troya kazılarını başlatan ve bundan 6 yıl önce vefat eden Prof. Dr. Manfred Osman Korfmann'ın en büyük korkusu olan Troya'nın tekrar harabelerin harabesi haline gelmesini engellemek üzere ören yerini korumak olarak belirlendi.

Vakıf oluşturulup Prof. Korfmann vefat ettikten sonra sizinle bu gezimizin ana odaklarından bir tanesi olan Prof. Dr. Manfred Korfmann Kütüphanesi'nin kurulması gerçekleştirildi. Proje ilk etapta Çanakkale Belediyesi'nin bağışladığı tekel binasının kütüphane haline getirilmesi ile şekillendi ve Prof. Korfmann'ın vefatından sonra da kendi özel kitaplığı buraya getirilerek kütüphanenin ilk nüvesi oluşturuldu.

2010 yılında kütüphanedeki kitap sayısı 8 bine yaklaştı. Arkeoloji alanında bir uzmanlık kütüphanesi olmak için yola çıkan Korfmann Kütüphanesi'nin İsviçre'de yaşayan Jucker ailesinin bağışlarıyla kitap sayısı bugün 20 bine, dergi ve makale sayısı ise 50 bine ulaştı... Ve Türkiye'nin en önemli uzmanlık kütüphanelerinden biri haline geldi."

RÜZGARIN GÜCÜ

Evet, kütüphane gerek binası, gerek içindeki kitaplar, gerek düzeniyle bu konuda araştırma yapacakların ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte gerçekleştirilmiş... Bağış yapan ailenin adının bir salona verilmesi ve Korfmann'ın büstünün açılışı nedeniyle bizim de davetli olduğumuz bir de tören düzenlendi... Tören öncesinde de Troya'yı Kazı Eşbaşkanı Rüstem Aslan'la birlikte gezdik... Ama Çanakkale'ye geliş nedenimiz yalnızca bunlar değildi... Siemens'in bu kentteki bir başka çalışmasını daha yerinde gördük...

"Biz bu geziyi söylediklerinizin yanısıra Troya'ya zenginlik taşıyan rüzgârın, bugün Çanakkale'ye getirdiği zenginliği de sembolize etmek üzere farklı bir yapıda planladık. Siemens'in (Sabancı - Verbund ortaklığıyla çalışmalarını sürdüren) Enerjisa için anahtar teslim bir proje olarak hazırladığı ziyaret ettiğimiz Çanakkale Rüzgâr Enerjisi Santrali,  Enerjisa'nın ilk rüzgâr enerjisi santrali olma unvanını da taşıyor.

Mahmudiye Rüzgâr Enerjisi Santrali'nde Siemens'in 2,3 MW'lik türbinleri kullanılıyor. 101 metrelik türbinler, aynı zamanda Türkiye'deki en büyük kanat çapına sahipler. Yaklaşık 37 milyon Euro'luk bir yatırımla hayata geçirilen Mahmudiye Rüzgâr Enerjisi Santrali 30 MW kurulu güce ve yılda 90 GWh enerji üretebilme kapasitesinde. Tesis, bu değerlerle yılda 55 bin ton karbon salımınının çevreye yayılmasını da önlemeye hazırlanıyor.

Demin de söylediğim gibi Troya'ya döneminde zenginlik getiren rüzgâr bugün Çanakkale'ye ve dolayısıyla ülkemize zenginlik taşımakta..."

YENİLENEBİLİR ENERJİ

Peki, ülkemizde başka yerlerde de rüzgâr alanında çalışmalarınız var mı?

"Şu anda Mersin'de ikinci projemiz yürüyor. Ege, olduğu gibi bir rüzgâr bölgesi. Türkiye'de çok sayıda rüzgâr tanrısı adı var. Dardanel, Çanakkale Boğazı da aslında bir rüzgâr tanrısı adıdır. O açıdan ülkemizin yenilenebilir enerji kaynaklarının zenginliği antik tanrı isimlerinde rahatlıkla ifade bulmuştur."

Hatırladığım kadarıyla siz Çanakkalelisiniz. Troya sponsorluğunun sizin için ayrı bir önemi olmalı...

"Çanakkaleli olduğum doğru. İstanbul'da çalışmama ve Ankara'da yetişmiş olmama rağmen Çanakkale'den hiç kopmadım. Yılda en az 3-4 kez değişik vesilelerle Çanakkale'ye mutlaka geliyorum. Gelibolu'da dedemden kalma evimiz halen duruyor. Çanakkale ile aramda özel, derin bir bağ var, bu toprakların farklı bir ruhu olduğuna inanıyorum. Öyle hissediyorum.

Troya sponsorluğu ve Troya Vakfı'nın mütevelli heyeti üyesi olmam bu bağı kurumsal olarak da kuvvetlendirdi. Dolayısıyla sponsorluğumuzun benim için ayrı bir önemi olduğu doğru, bunu Çanakkale için bir görev olarak addediyorum."

HUZURLU BİR ŞEHİR

Çanakkale'nin geleceğini kısaca değerlendirir misiniz?

"Ben, Çanakkale'de korunması gereken pek çok değer görüyorum. Öncelikle şehrin kültürel, tarihi ve doğal zenginliklerinin korunmasının, geleceğe taşınmasının önemine inanıyorum.

Çanakkale bir kültür kenti, Avrupa ve Asya'yı birleştiriyor. Tarihin önemli savaşlarına tanıklık etmesine rağmen son derece huzurlu ve medeni bir şehir.

Günümüzde turizm ve tarım sektörlerinin ağırlığı baskın. Ancak bu noktadan ileriye bakıldığında Çanakkale'yi çok şanslı buluyorum. Hızla sanayileşen illerimizin yaşadığı sorunları inceleme ve buna göre şehrimize bir gelecek çizebilme şansımız var.

Üniversitenin varlığı kente sadece renk katmıyor, ileriye dönük olarak Çanakkale'nin Türkiye'nin önemli bir eğitim merkezi olması adına bir temel oluşturacağını düşünüyorum.

İleriye baktığımda Çanakkale'yi yüksek teknoloji üretilen bir ArGe merkezi olarak görmek isterim. Enerji, nano teknoloji, ilaç ve benzeri sektörlerin geliştirme merkezlerinin bulunduğu bir Silikon Vadisi gibi...

Çanakkale'nin eğitimli ve gelişime açık nüfusu, bölgenin demografik yapısını değerlendirerek yüksek teknoloji ve katma değere yönelip hızla farklılaşacaktır."

Siemens'in Troya'ya katkıları önümüzdeki yıllarda da sürecek, değerlendirmelerinizden bu yorumu çıkarabilir miyim?

"Prof. Dr. Korfmann, Troya'nın kuruluş döneminden daha sonra gün yüzüne çıkarılışı ve bugüne kadar Troya'ya destek olan tüm kuruluş ve kişileri anacak bir anı taşı dikti tam kazı alanının girişine. Kendisi çok değerli ve hatırşinas bir insandı. Bugün Kazı Eşbaşkanı olan Doçent Dr. Rüstem Aslan ile birlikte kazı ekibi onun ruhunu ve kültürünü bir bakıma devam ettiriyor ve bu, bize mutluluk veriyor.

Troya aslında bir sürdürülebilirlik sembolü. Troya, Siemens için bir yandan yenilenebilir enerjinin sembolü gibi görünmekle birlikte sürdürülebilir şehirlerin de bir sembolü. 10 bin yıldır varlığını farklı formlarda devam ettirebilen bir şehir. Vaktiyle bir yaşam alanı, bugün bir kültür hazinesi, Avrupa'yla Türkiye'yi bağlayan çok önemli bir merkez… Avrupa'da pek çok şehir kökenini Troya'ya dayandırıyor. Troya buna rağmen bir Anadolu kenti... Dolayısıyla iki kültürün aslında bir bakıma ayrılmaz birer parça olduğunun da önemli bir sembolü diye düşünüyoruz ve bunlar için de desteklemeye devam edeceğiz."

OPERALARLA YARIŞTI

Geçtiğimiz haftalarda Siemens Opera Yarışması sonuçlandı. O da uzun yıllardır sürdürdüğünüz projelerinizden birisi...

"Siemens dünyada 160 yılı aşkın tarihiyle çok köklü bir kurum. Düşünürseniz bugün sahnelenen operalar, neredeyse Siemens'le yaşıtlar. O açıdan geçmişi korumak bizim temel misyonlarımızdan bir tanesi. Biz, Türkiye'de şu anda özel sektör olarak desteklenen tek ulusal opera yarışmasının 13. yılını tamamladık. Yarışmanın birincisi Karlsruhe Operası'nda bir yıllık burs ve Goethe Institut Inter Nationes İstanbul'da 4 aylık Almanca bursu, ikincisi Salzburg Mozarteum Müzik Akademisi'nde 6 haftalık yaz bursu ve Goethe Institut Inter Nationes İstanbul'da 2 aylık Almanca bursu, üçüncüsü ise 2 bin Euro para ödülü kazanıyor. Derece alan genç sanatçıların pek çoğu başka operalarda sahne aldılar. Böylece gençleri ön plana çıkarma fırsatı yakalamış olduk. Kazanan sanatçılara ayrıca her yıl bir konser düzenliyor, daha sonra zaman zaman bir araya getirip başka etkinlikler de organize ediyoruz. Aslında bir nevi birliktelik oluşturduk. Bu birlikteliği kaybetmiyoruz... Yıllar sonra da değerli sanatçı arkadaşlarımızla çeşitli organizasyonlarda bir araya gelip o ruhu canlı tutuyor, yitirmemeye çalışıyoruz. O açıdan bizim için çok önemli bir etkinlik."

Köklü bir sanat olan operanın yanısıra çağdaş sanatı da destekliyor Siemens…

"Evet, Siemens'in geleceğe yönelik yönü de var. O da bizi çağdaş sanata yönlendirdi. Siemens, kurumsal sosyal sorumluluk etkinliklerini yaparken her zaman için gençleri ön plana çıkarmayı hedefliyor ve onlar için bir sıçrama tahtası yaratmayı amaçlıyor. Oluşturduğumuz çağdaş sanat galerisi Siemens Sanat'ın amacı ve gelişimi de bu temele dayanıyor. Sekizinci yıla gireceğiz. Her yıl aşağı yukarı 5- 6 sergi düzenlediğimizi düşünürseniz orada elliye yakın sergi gerçekleştirmişiz."

Aynı kurumun içerisinde bir yandan opera bir yandan çağdaş sanat nasıl barınıyor diye sorsam?

"Bu ilginç geldi size değil mi? Çünkü her marka bunu gerçekleştiremez diye düşünüyorum. İşte 160 yıllık köklü kültür ve geleceği tasarlayan inovatif (yenilikçi) yön bizi her iki sanat dalına da destek olmak yönünde motive ediyor."

29 HAZİRAN'DA YENİ SERGİ

Galeriyi, benzerlerinden farklı olarak yazın da açık tutuyorsunuz...

"Her yıl düzenli olarak ‘Sınırlar ve Yörüngeler' isimli bir yarışma düzenliyoruz sadece öğrencilere açık. Buraya katılmak için sanat okumak şartı değil, yalnızca öğrenci olmak koşulu var. Burada sergilenmesi uygun görülen sanatçılardan her yıl 16 tanesi seçiliyor. 8–8 iki bölüme ayırarak iki sergi yapıyoruz. Yaz dönemini de bu şekilde değerlendiriyoruz. 29 Haziran'da ikinci sergi açılacak."

Sosyal sorumluluk projeleriniz yalnızca bunlarla sınırlı değil. Münferit destekler de söz konusu. Biraz onlardan da bahsetsek…

"Bu sene İstanbul Festivali'nde Haydn'in Yaratılış Operası'nın sponsoru olduk. Onun dışında yaklaşan İstanbul Bienali'ne küçük çaplı bir sponsorluğumuz var. Öte yandan özellikle üniversitelerde laboratuar kurulumları gerçekleştiriyoruz ki bu bizim açımızdan son derece önemli. Çünkü ülkemize yüksek teknolojinin gelmesi ve gençlerimizin bu ileri teknoloji üzerinden eğitim almasını destekliyoruz."

Geçtiğimiz aylarda bir atletimizle ilgili bir kitap yayınladınız: Cesaret Yalnızdır...

"Bakiye Duran hakkında… Bakiye Hanım kendisini çok iyi yetiştirmiş bir öğretmenimiz. Doğuştan son derece yetenekli bir insan, bir atlet… Şöyle söyleyeyim ayağında bir ayakkabı, üzerinde bir şort Alp Dağları'nın bir tarafından başlayıp diğer tarafına koşabilme fiziki gücüne ve yetkinliğine sahip bir insan. Hem iş dünyasına bir örnek olması, hem de bir kişinin hangi koşullarda olursa olsun kendisini yetiştirip neler başarabileceğine, nasıl farklı açılımlar yaratabileceğine dair bir sembol olması açılarından Bakiye Hanım'ın hayatını kitap haline getirdik. Orada ben de ciddi bir editörlük yaptım. Kitabı, Anadolu'daki birçok kütüphaneye Kültür Bakanlığı aracılığıyla gönderdik ve göndermeye de devam ediyoruz."

Siemens'le Troya ören yeri kazı çalışmaları süreci

. Prof. Manfred Osman Korfmann'ın Troya için Siemens ile temasa geçmesi (2002)

. Siemens tarafından Troya için verilen ilk destek: Troya'da bulunan antik megaron yapısının korunması amacıyla inşa edilen, Troya'ya zenginliği getiren rüzgârı sembolize eden çatının açılışı (2003)

. Siemens'in Troya kazı çalışmalarına ana sponsor oluşu (2004)

. Çanakkale Tübingen Troya Vakfı'nın kuruluşu (2005)

. Prof. Manfred Osman Korfmann'ın vefatı (2005)

. Prof. Manfred Osman Korfmann'ın anısına gerçekleştirilen kütüphane projesinin başlaması (2006)

. Çanakkale-Tübingen Troya Vakfı Manfred Osman Korfmann Kütüphanesi'nin açılışı (Şubat 2007)

Troya Müzesi kurulacak

Dünyanın 44 ayrı müze ve kolleksiyonlarına dağılmış Troya eserlerinin bir araya getirilmesi, Troya'ya gelen ziyaretçi sayısının kalıcı bir şekilde artırılması ve arkeologlara daha modern çalışma ortamları yaratılmasını amaçlayan Troya Müzesi Yarışması, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından sonuçlandırıldı.

Troya Müzesi yapımının 2012 başlarında hayata geçirileceği düşünülüyor.

Bu arada kazı sonuçlarının bir an önce yayınlanması için çalışmalar sürdürülüyor. Her yıl Türkçe ve Almanca yayınlanan Studia Troica yıllığındaki raporların yanısıra, son yirmi yılki çalışmaların topluca sunulucağı monografik yayın hazırlıklarının da son aşamaya geldiği belirtiliyor. Söz konusu cildlerin ilkinin 2011 yılı sonunda yayınlanması planlanıyor.

Karabulut ailesinin avukatı Epözdemir: Mezardan kefen ve bez çıkmadı Mantar kökünden ambalaj ürettiler, ödülü kaptılar  İstanbul Havalimanı, Avrupa havalimanları sıralamasında zirvede Erdoğan ile Bahçeli'den sürpriz görüşme Euro Bölgesi'nde üretici fiyatları ağustosta yükseldi