Mac mi, PC mi?

Jobs mı, Gates mi?.. Biri, 21. yüzyıl teknolojisini yeniden tanımlayan yaratıcılığıyla, diğeri ise iş dünyasının her evresinde elimiz ayağımız olmuş yazılımlarıyla hayatımıza etki ettiler. İkisi de farklı yolları izlemelerine rağmen, herkesin başarılarına

Abone ol

Sıradışılık mı, kalıplara uygunluk mu? Yaratıcılık mı, konvensiyonellik mi? Filantropi mi, insanların yaşam tarzını değiştiren inovasyonlar mı? Dünyanın en zengini olmak mı, ilham veren cihazlar yaratmak mı? Mac mi, PC mi? Dahi mi, akıllı iş adamı mı? Jobs mı Gates mi?

İki uç gibi görünen tüm bu sıfatlar Jobs ve Gates'in su yüzüne çıkan özelliklerini akla getiriyor. Biri 21.yüzyıl teknolojisini yeniden tanımlayan yaratıcılığıyla, diğeri iş dünyasının her evresinde elimiz ayağımız olmuş yazılımlarıyla hayatımıza etki eden isimler. İkisi de farklı yolları izlemelerine rağmen, herkesin başarılarına şapka çıkardığı kişiler.

Batı'da Yunan felsefesinin gelişmeye başladığı, Hindistan'da Buda ve Mahavira'nın budizm ve jainismin temellerini attığı, Çin'de Konfiçyus ve Laozi gibi filozofların yaşadığı MÖ 6. yüzyıl dünya din ve felsefeleri açısından önemli bir reform dönemiymiş. MS 1955 yılı da, teknoloji ve bilgisayar tarihinde bir başlangıcı işaret ediyor. 1990'lardan itibaren palazlanacak teknoloji devrinin duayenlerinin dünyaya gözlerini açtığı yıl 1955.

Şubat 1955'te Steve Jobs

Şubat ayında Los Altos California'da Steve Jobs dünyaya gelir. Biyolojik anne babası üniversite öğrencisi olan küçük Steve Jobs ailesine evlatlık verilir. Muhasebeci anne Clara Steve'e okula başlamadan okuma yazmayı öğretir, makinist baba Paul ise elektroniğe ve makinelere ilgi duymasını sağlar. Paul, Steve henüz 5-6 yaşındayken ona bir parça tahta ve çekiçle neler yapabileceğini gösterir. Yaratıcılığını keşfetmesine ön ayak olan ilk aktiviteleri uygun aletler ve hayalgücünü kullanarak elleriyle birşeyler tasarlamak olmuştur. Reed College'da üniversiteye başlayan Steve, ilk sömestri bitirir bitirmez üniversite eğitiminin ona göre olmadığına karar verir ve sadece ilgilendiği konularda derse girmek üzere bir süre kampüste yaşar, arkadaşlarının odalarında kalır, Hindu tapınağında bedava yemek yiyerek karnını doyurur.

Ortalama bir üniversite öğrencisinin yaşayamayacağı deneyimleri özgürce yaşama cesaretini gösterir. O zamanlar keyif duyduğu için aldığı kaligrafi dersinin bir gün gelip de Apple bilgisayarlarının tasarlanmasında nasıl bir ufuk açacağını asla tahmin edemez ancak kalbinin sesini dinlemekten de kaçınmaz sevdiği derslere girmeye devam eder. İçinde duyduğu ilgi ve heyecan onu bir Hindu gurunun izinden Delhi'den Uttar Pradeş'e Hindistan'ın engebeli yollarına kadar götürür, kendini geliştiren deneyimler arasında uyuşturucu kullanmayı bile sayar.

Birçoğumuzun doğrularını yerle bir edecek şeyleri deneyimlemekten kaçınmaz. 1976 yılında ilk Apple bilgisayarı Steve'in ailesinin garajında arkadaşı Steve Wozniak ile üretirler. 1985'te kendi kurduğu şirketten kendi işe aldığı yönetici John Sculley tarafından yönetim kurulu kararı ile kovulur. Daha sonra, başına gelen en iyi şey olarak deyindiği Apple'dan ayrılması sayesinde, bugünkü Apple'ın teknolojisini oluşturacak, iTunes, Apple Store gibi hizmetlere altyapı sağlayacak Next Bilgisayar şirketini kurar. 1996 yılında Apple'ın Next'i satın almasıyla Jobs kurduğu Apple'a yeniden CEO olur. Düşüşe geçen Apple'ı yenilikçi politikalarıyla kısa sürede kara geçirmiş, şirketin arkasındaki en değerli güç haline gelmiştir.

Ekim 1955'te Bill Gates

1995-2009 yılları arasında dünyanın en zengin adamı olan Bill Gates, 28 Ekim 1955'te Seattle'de doğar. Üç çocuklu nüfuslu bir avukat babanın ve öğretmen annenin oğludur. Bill 13 yaşından itibaren zamanının büyük bir kısmını bilgisayar programlamakla geçirir. Henüz lisedeyken tanıştığı 2 sınıf büyüğü Paul Allen ile beraber Traf-O-Data şirketi kurarak Seattle'daki şehir trafiğini ölçümlemeye yarayan bir bilgisayar programı satarlar.

Başarılı lise ortalaması ve test sonuçlarıyla Harvard Üniversitesi'ne girer, ailesinin planladığı gibi hukuk eğitimine başlar ancak kısa sürede matematiğe olan ilgisinin ve yeteneğinin farkına varır. Hayatını şekillendirecek gelişme 1974 sonunda kişisel bilgisayarların atası kabul edilen Altair 8800'in MITS adında bir şirket tarafından üretilmesidir. MITS, Popular Electronics dergisine verdiği ilanla yazılımcıları bu yeni bilgisayar için bir program dili yazmaya davet etmektedir. İşte bu fırsatı henüz üniversite öğrencisi olan Bill Gates ve Paul Allen, beraber BASIC bilgisayar programını geliştirerek değerlendirirler. Gates, 1975 yılında Microsoft'un temellerini atmak üzere Harvard'dan ayrılır, 1976 yılında Microsoft'un isim hakkını alır.

Gates'in en büyük başarısı geliştirdiği işletim sistemi MS-DOS'un lisans haklarını elinde tutarak IBM ile anlaşmasıdır. Bu sayede, tüm kişisel bilgisayarların işletim sisteminden kazanacağı servetin temellerini atmış olur. 1983'te düzenlediği bir basın toplantısında Microsoft Windows bir sonraki nesil işletim sistemlerini duyurur.1990 yılı itibarıyla Microsoft dev bir monopol haline gelirken, Gates de dünyanın en zengin adamı olur. 2008'den sonra, Gates servetinin bir bölümünü kurduğu Gates Vakfı'na ayırır, eşiyle beraber çalıştığı projelerde gelişmekte olan ekonomilere sağlık ve eğitim alanında yardım elini uzatır.

Jobs ve Gates'i karşılaştırdığımızda, Jobs'ın çok yönlülüğü ve renkli hayallerini somut ürünlere dönüştürme yeteneği ön plana çıkar, piyasaya sunduğu cihazların sade ancak estetik tasarımında deha pırıltıları gizlidir. Gates'in hayali ise, birgün her evde bir kişisel bilgisayar olmasıdır. O daha teknik bir yaklaşıma sahiptir,  herşeyden önce fırsatları gören akıllı anlaşmalara imza atan rekabetçi bir iş adamıdır. Jobs adeta teknolojide yaratıcılığın, Gates ise teknolojide kazancın son noktasını temsil eder.

Gerçekten yaratıcılık teşvik ediliyor mu?

Jobs ve Gates'ten yola çıkarak iş dünyasına baktığımızda, çevremizin bizi Gates olmaya ittiğini görürürüz. Şirketlerde yaratıcı olmanın, inovatif fikirler üretmenin ne kadar önemli olduğu sık sık gündeme gelse de, uygulamaya geldiğinde cılız sesler çıkar ya da tam anlamıyla sessizlik olur. Kendi deneyimlerinizi düşünün, birçoklarının delilik diye tasvir edeceği uçuk kaçık bir fikri hiç öne sürdüğünüz oldu mu? Ya da böyle çılgın ancak dahice bir fikri duyduğumuzda veya yöneticimiz duyduğunda nasıl bir tepki veriyoruz? Özgürce ileri sürdüğümüz fikirler ne kadar dikkate alınıyor, ne kadar destek görüyor?

Yaratıcılığın bizleri ileri taşıyacak en önemli özellik olduğunu söylüyoruz. Ancak, bir iş görüşmesinde belli şablonlar üzerinden bize not biçiliyor ve yaratıcı fikirlerimizden çok, hangi okuldan mezun olduğumuz, hangi iş yerlerinde ne pozisyonlarda görev aldığımız üzerine konuşup, etiketlerimiz doğrultusunda iş teklifi alıyoruz. Belki yaratıcılık fırsatlarla karşılaştığımızda farklı açılardan bakmakla bir tutuluyor.

DAHİCE FİKİRLERİ OLANLARA NE DOLUYOR?

Onlar ister istemez herkesin seçtiği yoldan gitmemeye karar veriyorlar. Kimisi öyle ya da böyle zaman içinde tutkularını takip ederek yeteneklerini daha da geliştiriyor ve alanında isminden söz ettiriyor. Bir diğer kesim ise, herkesin gittiği yoldan gitmek uğruna içinden gelen çılgın sesi kısıyor hatta tamamen susturuyor ve kurumsal hayata adapte oluyor. Kağıt üzerinde belli başarıları yakalıyor ancak potansiyelinin tamamını kullanabileceği riskleri almıyor, düzene boyun eğiyor. Herkesin parmakla göstereceği dahi olacağına, yetenekli bir yönetici veya iş adamı olmakla yetiniyor.

Belki de bu kapitalist düzenin doğal bir sonucu. Şirketler, devletler, yöneticiler, politikacılar iyi iş çıkaran akıllı ve yetenekli insanlara ihtiyaç duyuyor. Varolan sistem devam etsin, yapılması gerekenler yapılsın, problemler çözülsün. Ancak, kendilerinden farklı düşünen, sistemi zorlayacak hatta değiştirecek kişilerin faal olmasına karşı çıkıyorlar. Değişimden korkuyorlar, kendi konumlarının, prestijlerinin veya otoritelerinin sarsılmasını engellemek için var güçleriyle uğraşıyorlar. Kısaca, kapitalist düzen uçları değil, ortalamayı destekliyor. Amaç, çoğunluğa hitap etmek.

Microsoft ürünlerinin iş dünyasında en temel yazılım olarak tercih edilmesinin sebebi de biraz bu nedenle. Microsoft Office her iş yerinde kullanılmakta. Kontrat hazırlamaktan muhasebe defteri tutmaya, sunum yapmaktan iş kontaktlarının kaydedilmesine kadar her türlü idari uygulamayı bu programlar sayesinde yürütüyoruz. Oysa, Apple bilgisayarları son yıllara kadar hatta şu an bile tasarımcılar, yazarlar veya grafikerler gibi daha çok kreatif alanda çalışan, göreceli olarak az sayıda profesyonelin tercih ettiği, tasarım ve estetiğiyle öne çıkan ürünler. Ancak, iPad, iPhone, iPod gibi tablet bilgisayar, akıllı telefon ve MP3 çalarlara baktığınızda, Apple'ın fiyat bakımından ulaşılır ve herkesin kolaylıkla kullanabileceği ürünler geliştirdiğini görüyorsunuz. Jobs'ın hayali herkesin elinde bir iPad, iPhone olması, internet, bilgi veya insanlara kolayca ulaşabilmenin ötesinde. Steve Jobs, bir ürünü kendi kullanacakmış gibi tasarlıyor. Amacı, mükemmel cihazı geliştirmek. Böylece, kendi ihtiyaçlarını giderecek ve sonuçtan tatmin olacak. Bu denli mükemmelliyetçi bir bakış açısıyla, kendi beğendiği ürünü başkalarının beğenmemesi düşük ihtimal!

www.datassist.com.tr

Mantar kökünden ambalaj ürettiler, ödülü kaptılar  İstanbul Havalimanı, Avrupa havalimanları sıralamasında zirvede Euro Bölgesi'nde üretici fiyatları ağustosta yükseldi Erdoğan ile Bahçeli'den sürpriz görüşme TCMB Başkanı Fatih Karahan, Meclis'te sunum yapacak