Hedef büyültmenin zamanıdır

Faruk Şüyün'ün bu haftaki konuğu; Altın Kitaplar’ın yöneticilerinden Batu Bozkurt

Abone ol

Bu haftanın konuğu, Altın Kitaplar’ın yöneticilerinden Batu Bozkurt. Altın Kitaplar, 50. yılını kutluyor. Yayınevi, 1959 yılında Aziz Bozkurt ve Fethi Ul tarafından kuruldu, kısa bir süre sonra Dr. Turhan Bozkurt da yönetime katıldı. İlk yayınları, Cronin’in "Mağlûp Olmayacaksın" romanıydı. Kitabın adı gibi, her geçen yıl gelişerek, büyüyerek bugünlere geldiler ve yayın portföyleri 5 bine ulaştı. Altın Kitaplar, geçtiğimiz günlerde "Da Vinci Şifresi" romanıyla bütün dünyada satış rekorları kıran Dan Brown’un da katıldığı bir yemek düzenledi 50. yıl için. Dan Brown’ın yeni kitabı "Kayıp Sembol" de o gün kitapçılara dağıtıldı. 50. yıl gecesi, Altın Kitaplar’ın adına yakışır kalitede ve güzellikte geçti. Yayınevinin bir aile olduğunu, yazarından çizerine, yöneticisinden çalışanına, iş ortağına herkes bir araya gelerek bir kez daha kanıtladı...

"Sağolun bunları duymak yeter zaten. Bize en güzel geri dönüş."

50. yıl yemeğinin başarısı, yayıncılığın bir noktaya geldiğinin de kanıtı.

"Sektör olduğumuzu gösterdik yani…"

Kesinlikle. Sohbetimize, 50. yıla ilişkin düşüncelerinizden başlayalım isterseniz. Hatta hemen 50. yıl gecesiyle...

"Dan Brown’un gelişine yönelik çalışmalar ve gecenin hazırlıkları tamamen ayrı kollardan gerçekleştirildi. Ama ikisini de Erden’le (Heper) beraber yürüttük. Sağ olsun Oya Abla (Alpar) çok yardım etti bize. Halkla ilişkilerde Seçil ve Ayça Hanımlar vardı Pr İstanbul’dan. Çok iyi bir kadro buldular bize, 21 Gram ajans da çalışmalara katıldı. İşler tıkır tıkır yürüdü. Biz, belki daha fazla zorlanacaktık, ama rayında gitti. O yüzden geceye stresli değil, heyecanlı girdik. İyi olacağından emindik, ama heyecan vardı. Çünkü, bu kadar büyük bir organizasyonu ilk kez yapıyorduk ve altından kalkabilecek miyiz heyecanı vardı. Bir taraftan da Dan Brown gelmişti. Onu gezdirecektik, tanıtım yapacaktık. Her ikisi de çok başarılı geçti.

Bizim için en ilginç deneyim de şu oldu aslında: Çalışma hayatı içinde şirketin geçmişiyle ilgili pek bir şey hissedemiyor, günü bitirmeye uğraşıyor, yalnızca ileriyi görmeye çalışıyorsunuz. Geriye doğru bakamıyorsunuz bir türlü… 50. yıl çalışmaları, bizim geriye bakmamızı sağladı. Geriye bakınca da bizden önce ne büyük bir yayıncılık hayatı varmış yayınevinin onu gördük. Arşivden kitapları çıkardık. Bir serdik önümüze ki binlerce kitap… Ne kapaklar yapılmış, kimler gelmiş kimler geçmiş, ne yazarlar, ne çevirmenler, ne çizerler.  Bizim için de iyi oldu yayınevimizin ne kadar büyük bir yayınevi olduğunu o zaman daha iyi kavradık. Bir uyanış gibi bir şey oldu. Tabii o, insana daha fazla heyecan veriyor. Böyle bir atmosfere girince hedef büyültmek, büyük şeyler yapmak istiyorsunuz. Dediğim gibi çok güzel deneyimdi. Bir farkındalık yarattı bizde, geleceğe bakışımızı da değiştirdi. Uzun vadeli planlar yapıyoruz..."

Önümüzdeki 50 senenin mi?

"Aynen öyle. Önümüzdeki 50 seneyi telâffuz edebilir olduk. Geleceğe yönelik 2-3 senelik görüşlerimiz varken şimdi artık 50 seneleri konuşur olduk. Bu şirket, oradan buraya gelmiş, ki o yıllar Türkiye’nin zor dönemleri… Bu kadar zor dönemlerden galip çıkmış bir şirket Altın Kitaplar. Bundan sonraki 50 yılı da götürmek bizim misyonumuz oldu artık."

Altın Kitaplar’ı kimler idare ediyor şu anda?

"Yönetim kurulunda Mürşit Ağabey var. Mürşit Ul, Fethi Bey’in oğlu…"

Kurucular, Fethi Ul, Aziz Bozkurt ve Turhan Bozkurt değil mi?

"Aslında Aziz Bozkurt’la Fethi Ul kuruyorlar, babam da 6-7 ay sonra katılıyor. Yani kurulma aşamasında giriyor. Aziz Bozkurt ve Ortakları olarak kuruluyor, ondan sonra kolektif şirket oluyor, sonra anonim. Sanırım 60’lı yıllarda anonim şirkete dönüşüyor."

Bu yapı, 50 yıldır sürüyor...

"Tabii, tabii. Ondan sonra ailelere, çoluk çocuklara kaldı miraslar. Aziz Bozkurt bir süre sonra vefat edince çocuklarına kaldı, tabii ortak sayısı arttı. Zamanla bu ortaklar da hisselerini sattılar falan… Sonuçta şimdi 2 ana ortak Fethi Ul ve Turhan Bozkurt’un aile üyelerine kaldı. Yönetim kurulu başkanı Mürşit Ul, diğer yönetim kurulu üyeleri de Erden Heper ile ben."

3 kişisiniz?

"Evet 3 kişiyiz."

Ve en gençleri sizsiniz?

"Evet, en genç benim."

Siz, bu yayınevinin kültürel zenginliğinin içine doğdunuz. Çok önemli bir şey söylediniz demin, içinde doğunca, farkındalık yeterince olmuyor…

"Çok doğal bir şeymiş gibi, hep böyleymiş gibi geliyor. Tabii biz evvelimize pek bakmayız, genelde bakmaz insan geçmişine. Ama, 50. yıl nedeniyle derin olarak incelediğimizde çok büyük bir geçmişle karşılaştık. Hakikaten yapılan işler, öyle böyle değil, ciddi şeyler yapılmış ve biz de genç nesil olarak ne kadar şanslı olduğumuzu anladık."

Peki arşiviniz sağlıklı mı? Örneğin, bütün kitaplar var mı?

"Yüzde 90’ı var."

Yemek öncesindeki kokteylde ilk kitap da sergileniyordu son kitap "Kayıp Sembol" ile birlikte.

"O ilginçtir, yoktu arşivimizde, internetten buldum ben. Oradan aldım. ‘Mağlûp Olmayacaksın’ ilk basılan kitap. Adı da aslında şirkete uygun… Zaten Fethi Bey, ‘inşallah kitap gibi olur geleceğimiz’ demiş. Sonuç da öyle de olmuş."

Bugüne kadar kaç çeşit kitap basıldı?

"5 bine yakın. Ciddi bir rakam bu Türkiye için. Bu arada başka yayınevlerinden çıkan kitaplar da saklanmış. Şunu gördük ki bir sürü yayınevi gelmiş geçmiş Türkiye’de, ama ayakta kalanlar bir elin parmaklarını geçmez, 5-6 tane… Onlardan da etkin olan 4-5 tanedir şu anda."

Asırlık, ikinci, üçüncü kuşakların yönettiği şirket sayımız o kadar az ki...

"Öyle, ama bizimki her zaman önüne en çok engeller konulan bir sektör olmuş."

En çok hevesle çalışılan sektör de... Tabii ki böyle olup da hevesi kaçırabilecek şeylerle karşılaşılınca üzüntüler büyük oluyor…

"Bir dönem de korkulan bir sektördü. Ben, küçüklüğümden hatırlıyorum babam, kitapların çoğunu apartmanın çatı arasına saklardı baskın yapılacak korkusuyla… Ben o zaman çok küçüktüm, işin ciddiyetini bilmiyordum, ama şimdi anlıyorum, büyük korkuymuş bu. Belgeselleri görünce ne büyük bir korku olduğunu anlayabiliyorum."

Önce bestseller kitaplarla başlamışsınız, sonra Türk yazarlar da katılmış...

"Evet. Daha sonra Doğan Ağabey’in (Hızlan) gelmesiyle Türk yazarlar yoğun şekilde basılmaya başlanmış ki meselâ, ben de bilmiyordum, Rıfat Ilgaz’ın da bir kitabı bizden çıkmış..."

Dan Brown’ın gelişiyle 50. yıl kutlamasını bir araya getirme fikri nasıl doğdu? Sonuçlarından memnun musunuz?

"Aslında iyi oldu, katma değer kattı 50. yıla. Zaten kitabı Aralık’ta çıkarmayı düşünüyorduk. 50. yıl kutlamasının tarihi belli değildi, ama Kasım - Aralık gibi yapmayı düşünüyorduk. Dedik ki madem böyle bir şey var birleştirelim… Dan Brown, aslında gezen bir yazar değil, yurtdışına çıkmıyor… Böyle bir öneride bulununca onun da çok hoşuna gitti, katılmak istediğini söyledi. O zaman biz de öyle yapalım, ikisini bir araya getirelim dedik. İyi de yaptık. Türkiye’nin tanıtımı için de iyi oldu. Hayran kaldı İstanbul’a. Tabii bir yabancının görüşlerini değiştirebilecek bir kent İstanbul. İstanbul’a gelmeyen çoğu yabancı için bir Ortadoğu ülkesinden farklı değiliz. Öyle görüyorlar."

50. yıldan sonraki projelerden burada anlatılabilecek bir şeyler var mı?

"Biz organizasyonlara alıştık artık, bunların arkasını getireceğiz. Önümüzdeki yıl, Agatha Christie’nin 100. doğum yılı. Bu nedenle tüm dünyada bütün Agatha Christie yayıncıları etkinlikler yapacaklar, biz de yapacağız büyük ihtimalle. Tahminen de Nisan - Mayıs gibi olacak bu etkinlik.

Onun dışında, birkaç senedir çocuk kitaplarına da çok ağırlık verdik. O dalda biraz daha atılım yapmayı düşünüyoruz. Onun dışında kitap bazlı bir planımız olamıyor, olamaz da Türkiye’de. O imkânsız… Şu kitap için şunu yapacağız diyemiyoruz, ama normal rutinimize devam edip üstüne bir şeyler katmaya devam edeceğiz. Tabii bu 50. yıl hem şirket çalışanlarına hem bize moral oldu, ekstra bir özgüven oldu. Sanırım daha yoğun çalışacağız bundan sonra. Yayıncılığın şartları da onu gerektirecek önümüzdeki yıllarda. Bir kere bir e-book olayı var..."

Dijital yayıncılık hakkında ne düşünüyorsunuz?

"Ben, bir kitapsever olarak dijital olaya çok sıcak bakmıyorum. Ama yayıncılığın, teknolojinin ve yeni neslin teknoloji ile çok içiçe olmasının gerektirdiği bir konu bu. Bir şekilde buna adım atmak zorundayız. Çünkü, belki de ileride insanlar öyle bir hale gelecek ki çevrelerindeki her şey elektronik olacak, e-book da sıradan bir şey olacak onlar için."

Peki hiç elektronik kitap projeniz var mı ya da yaptığınız sözleşmelere bunu koyuyor musunuz?

"Şimdi oraya geliyorum. Tabii Türkiye’deki sözleşmelerde bu olmadığı ve bunun direkt hukuki bir açılımı olmadığı için – yeni yeni başladı - multimedya diye geçiyordu, ama multimedya değilmiş. Birkaç tane hukuki terim var... Ama korkulacak bir şey bu Türkiye’de. Kitabın korsanının olduğu bir ülkede elektronik bir şeyin korsanı hayli hayli çıkar. Frankfurt’ta bu sene çok ön plandaydı elektronik kitap. Çinliler mesela 50 Euro’ya her türlü formatın indirilebileceği elektronik kitaplar yapmışlar, korkunç bir şey. Word, Pdf hangi format olursa olsun rahat rahat indirilebilecek. Korsanın başka bir piyasası çıkacak bence burada. Ama ne olursa olsun bir kitapseverin kolay kolay o yöne kaymayacağını düşünüyorum. Müzikte belki insanların yüzde 90’ı kayar, ama kitapta ancak yüzde 10 olur diye düşünüyorum."

Dijital yayıncılığa geçecek misiniz?

"Geçiyoruz. Buradaki elemanlarımıza bir kurs aldıracağız o konuyla ilgili."

Yani siz de ofset baskıdan dijital baskıya geçiyorsunuz?

"Geçmeyi düşünüyoruz. Yani en azından o format da elimizde olsun istiyoruz."

Hazırlıklı olmakta fayda var…

"Tabii şimdi şu da var; Amerika’da başlayan bu tür şeyler, çok uzun zaman sonra bize geliyor, ama baskısı bitmiş kitapların değişik makinelerden belli bir para karşılığı anında print out’unun alınabilmesi mümkün. Hatta kitap haline de getiriliyor."

Biz ne yapıyoruz bir kitabı bulamadığımız zaman, Beyazıt Kütüphanesi’ne gidip fotokopisini çektiriyoruz…

"Aynen öyle… Ama dünyada artık böyle olmuyor. Bizden de mesela yılda 1-2 kişi istiyor bazı kitapları, ama onlar için baskı yapmak olası değil. O yüzden böyle bir şey olacak."

Aslında okurun kalitesini de artıracak.

"Bildiğim kadarıyla Barnes&Nobel’ın bir makinesi var, ondan belli noktalara koyacak. Kredi kartını sokuyorsunuz içine, 4 dakika içinde istediğiniz kitap elinize geçiyor."

Dijital baskıda mesela 33 kitap basabilecek, ya da 13 tane sipariş gelecek hemen basıp gönderebileceksiniz…

"Onu biz yapmayacağız bugün, onu yapabilecek ünitelere altyapı sağlamak amacımız. Çünkü o makinelerin maliyetleri de az buz değil. Bir tanıtıma gelmişlerdi, ciddi rakamlar… O yüzden her ihtimalle çağımızda iyi bir kitabın bir kenarda durması gerekiyor."

Günümüzde piyasayı nasıl değerlendiriyoruz?

"Piyasa şartları çok değişti. Krizlerin de etkisiyle indirimler artmaya başladı. Daha önce hiç indirim yapmayan kitabevleri bile başladılar ve bu iskontoların bir kısmı bize yansıtılmaya çalışılıyor. O zaman da kitabın bizden çıkışı iyice ucuza gelmeye başladı. Geri dönüşler biraz zor oluyor, bilhassa Anadolu kitapçılarından… Ekonomi zor durumda. Her ne kadar güllük gülistanlık gösterilse de şartlar zor. Ama, diğer sektörlere göre bizim sektörümüz daha iyi durumda."

Biz krizin en civcivli zamanında yine bu odada sohbet etmiştik, o zaman da olumlu konuşmuştunuz…

"Türkiye’de kitap alıcısı genele yayılmış değil, belli bir kitle. O kitle de kitap okuyor, vazgeçemiyor. O yüzden de ekonomi düzeldiği zaman belli bir artış oluyor alıcı sayısında, ama krizde de rölantide gidiyoruz.  Batıp çıkan bir sektör değiliz."

Ama her sene sektörden yüzde 10 civarında küçülme rakamları geliyor. Bizi etkilemiyor mu diyorsunuz?

"Etkilemiyor demiyorum. Bilemiyorum tabii sektörel olarak nasıl bir etkileşim var, ama bizde öyle yüzde 10’luk bir durum yok."

Tekrar Dan Brown ile ilgili bir şey soracağım. Dan Brown’un her zaman kitap alan okur dışında bir okuru da var. Mesela Da Vinci kadar satar mı bu kitap?

"Vallahi rakamlar, şu ana kadarki en yüksek satış rakamları. Ama tabii o, biraz da beklentiden. 5 yıldır bekliyor insanlar bu kitabı büyük bir heyecanla. Daha önceki kitaplarında öyle bir beklenti yaratmamıştı."

Kaç bastınız?

"Bunu 150 bin bastık, ama daha gireceğiz. 150 bini bitirdik hemen. Herhalde toplam 200 bin basacağız. Şöyle bir şey oldu, diğerlerinin oturma süreci uzundu. Bu, daha oturmuş bir yapının üzerine gelince daha hızlı bir çıkış oldu, ama Da Vinci’yi yakalar mı onu bilemiyorum."

Da Vinci ne kadar sattı?

"330-350 bin civarında…"

Artı korsanları…

"Tabii onları saymıyoruz, bilemiyoruz…  Bunda belki korsan daha fazla satılır bu kez, çok çabuk korsanı girdi 5 gün gibi kısa bir sürede. Tabii bu kitabı da Da Vinci kadar satalım isteriz."

Korsan kitap almak, yazarın, yayıncının, sektöre emek verenlerin paralarını ceplerinden çalmakla aynı. Korsana her zaman hayır diyor, okurlarımızdan almamalarını istiyoruz. Sohbetimizin sonuna geldik, 50. yılla başlamıştık, 50. yılla bitirelim...

"Hedef büyültecek, bu 50 yılı nice 50 yıllara taşıyacağız. Onun için burada olduğumuz sürece elimizden geleni yapacağız yönetim olarak."

Teşekkür ederiz. Biz de heyecanla izleyeceğiz…

"Dan Brown, çok mütevazı bir insan"

Dan Brown, İstanbul’u gezdi, dolaştı, anılar ve bilgilerle yüklü ayrıldı. Bir İstanbul kitabı yazar mı acaba?

"Bilmiyorum vallahi… Ama şöyle bir şey var, büyük ihtimalle yazacağı bir sonraki kitabı biliyor, daha sıra gelmez İstanbul’a, ben öyle anladım yani…"      

Kaç gün kaldı?

"4 gün kaldı. O süre içinde de bol bol gezdi."

Siz ağırladınız, ilgilendiniz değil mi?

"Tabii, 2 gün bizim bulduğumuz rehber eşliğinde gezdiler, ama akşamları beraberdik. Yani diğer 2 gün full birlikteydik,  2 gün rehber eşliğindeydiler. Güzeldi, yani o da ayrı bir deneyimdi. 50. yıla ayrı bir değer kattı."

Okurlarımız merak ediyorlardır neler söylemek istersiniz Dan Brown ile ilgili?

"Beklentilerimden çok daha etkileyici bir insan çıktı. Konuşma kabiliyeti çok yüksek. Boğaziçi Üniversitesi’nde bir oturum yaptık, ki basının haberi yok bundan. Boğaziçi Üniversitesi mezunlarının hazırladığı 500 kişilik bir oturum. Oraya her gelen, hayran kaldı Brown’a. Sorulan her soruya muhteşem cevaplar verebilen, konuşma kabiliyeti çok yüksek bir insan. Nerede nasıl konuşacağını bilen, esprisini, bilgisini tam kıvamında paylaşabilen biri. Ben, internette bazı yazarların yorumlarıyla karşılaşıyorum ve diyorum ki içimden, bir tanışsanız yorumlarınız çok değişir.

Edebi değil diyorlar, ama zaten böyle bir iddiası yok. Ama boş bir insan kesinlikle değil. Kaliteli biri ve mütevazı. Ben de öyle beklemiyordum açıkçası. Buraya gelmesi zor olduğu için herhalde karşımızda kaprisli bir adam olacak diyordum. Ama inanılmaz mütevazı ve tanıştığı herkesi kendine hayran bırakan bir insan. Kitaplarını yazarken de ciddi anlamda araştırma yaptığını ve eşinin bu araştırmalarda yardımcı olduğunu anlattı. Yani boş, kimilerinin yazıp çizdiği kadar kolay bir insan değil."

Yönetimde 2,5. kuşak

Siz yönetimdeki ikinci kuşaksınız?

"Biz aslında 2,5. kuşağız, 3. kuşağa yakınız."

Çocuklarınız var değil mi?

"Evet var. Oğlum 8, kızım 6 yaşında."

Allah bağışlasın. Onlarında yayıncılık yapmasını, 4. 5. kuşaklar yayıncılık yapsınlar ister misiniz?    

"Ben o konuda zorlamam çocuklarımı, ama gönül ister tabii. En azından şirket için bir 50 yıllık gelecek daha düşünüyorsak, onların bir şekilde bu işe girmeleri lâzım."

Halka açmak gibi bir proje var mı?

"Yok. Aile şirketi olarak devam ediyoruz."

Galatasaray RFS ile 2-2 berabere kaldı Tuzla'da polise silahlı saldırı Özel: Antalya bundan sonra CHP'nin kalesi olacak MEB, eğitim-öğretim istatistiklerini açıkladı Borsa günü yüzde 1,27 düşüşle tamamladı