“Yerli tohum geliştirilmesine yönelik milli politika gerekiyor”

Akdeniz Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (AHBİB) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Arslan, üretimin ve ihracatın artması için yerli tohum geliştirilmesine yönelik milli politika oluşturulması gerektiğini vurguladı.

Abone ol

AHBİB Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Arslan, üretimin ve ihracatın artması için yerli tohum geliştirilmesine yönelik milli politika oluşturulması gerektiğini belirtti. Üretimin ve ihracatın artması için yerli tohum geliştirilmesine yönelik milli politika oluşturulması gerektiğini belirten Akdeniz Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (AHBİB) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Arslan, bakliyatın anavatanının Türkiye olmasına rağmen, üretimin ve ihracatın azaldığına işaret etti. Bunun çok çeşitli nedenleri olduğunu söyleyen Arslan, çiftçiye verilen teşviklerin hububata yönlendirilmesinin bakliyat ekimini azalttığını ifade etti.

Önemli bir süre bakliyata verilen teşviklerin az olmasının üretimin ve ihracatın düşmesine neden olduğunu dile getiren Arslan, “Tarım ve Orman Bakanlığı’nın son dönemde yaptığı bazı çalışmalar ve son iki-üç yıldır hayata geçirilen yeni düzenlemeler sonucunda Türkiye’nin ekim miktarı artış trendine girdi. Bunu daha da hızlandırabilmek için tohumla ilgili çalışmalar yapılması gerekiyor” dedi.

“Tohum şirketlerine destek verilmeli”

Tohum ıslahının önem arz ettiğini vurgulayan Hüseyin Arslan, çiftçinin kullandığı tohumun verimi etkilediğini kaydetti. Global pazardaki uygulamaları gözlemlediğini anlatan Arslan, pek çok ülkede de benzer sorunlar olduğuna dikkat çekti. Türkiye’nin, bunun üstesinden gelecek mekanizmaları olduğunu vurgulayan Arslan, bunun ülke gerçeklerine uygun olarak yönlendirilmesi gerektiğini söyledi. Mersin Ticaret Borsası’nın kurduğu bir tohum şirketini örnek veren Arslan, “Bu, büyük fedakarlıklarla kurulan bir şirket, çünkü bakliyat tohumlarının ticaretinden para kazanmak çok zor. Çiftçi tohumu senden almak zorunda kalmıyor; aynı ürünü tekrar ekip kendine tohumluk ayırıyor. Bu da verimi etkiliyor. O yüzden özel sektör bu işe girmiyor. Bunun sonucunda da sektörde tohum gelişmedi” diye konuştu.

Küresel ölçekte tohum geliştirilmesine yönelik çok sayıda mekanizma olduğu bilgisini veren Hüseyin Arslan, Mersin Ticaret Borsası’nın tohum şirketinin de Türkiye’de bu mekanizmalara bir örnek olduğunu belirtti. Bu tip şirketlere düşük faizle fon aktarıp destek verilmesi gerektiğinin altını çizen Arslan, şöyle devam etti:

“Yarı resmi bir kurum oldukları için denetlenmeleri zor olmaz. Başka yöntemler de olabilir ama mutlaka uygulanmalı. Sizin ne tohum üreteceğinizi bilmeniz, çiftçinin de bu tohumu ektiğinde bundan fayda sağlayacağını anlaması gerekiyor. Bunun için hem çiftçiyle yakın ilişkide hem de ticaretini yapanlarla yakın ilişkide olacak bir mekanizmayla doğru tohumun ekilmesi lazım. Direk üreticinin desteklenmesi ve tohum sisteminin desteklenmesi bu işin çözüm noktalarından biri. Yerli tohum geliştirilmesine yönelik milli bir politika oluşturulması lazım.”

“Politikaların uzun vadeli olması gerekiyor”

Tarımla ilgili uzun süreli önlemler ve çalışmalar yapılması gerektiğine işaret eden Hüseyin Arslan, doğru tohum bulunsa dahi, bunun ticari hale getirilmesi için sekiz yıllık bir süreç gerektiğini söyledi. Tarımın da tıpkı savunma gibi partiler üstü bir alan olduğunu ileten Arslan, tarımla ilgili sorunların geçici çözümlerle halledilemeyeceğini ifade etti. Bu sıkıntının global pazarda da yaşandığını dile getiren Arslan, “Tarımda milli politika olmalı ve herkes sahip çıkmalı. Çalışmalar da buna göre yapılmalı. Ama maalesef dünyanın hiçbir yerinde bu işler böyle yürümüyor. Bu politikaların uzun vadeli olması gerekiyor. Özel sektör ve devlet çalışmasıyla bir mekanizma kurulmalı” ifadesini kullandı.

Öte yandan, ihracatçıların sorunlarına da değinen Hüseyin Arslan, sektördeki temel sorunun enerji maliyetinin yüksekliği olduğunu ifade etti. Bunun yeni bir sorun olmadığını dile getiren Arslan, “Türkiye’de enerji pahalı. Bununla ilgili bir şeyler yapılması lazım. Firmalar büyük paralar harcayarak fabrikalarına enerji yatırımı yapıyor, elektrik santrali kuruyor. Enerji pahalılığı bizim için önemli bir konu. Diğer yandan Eximbank kaynaklarının daha da geliştirilmesi lazım. Eximbank kredilerinin artırılması, kullanım koşullarının daha da iyileştirilmesi bu tür dönemlerde önemli. Finansal maliyetlerin yüksek olması ihracatçının rekabet gücünü önemli ölçüde etkiliyor. Bu dönemlerde Eximbank kaynaklarının artırılarak ihracatçıya daha çok kaynağın verilmesi lazım ki ihracatçı kendisini daha rahat rekabet edebilir noktada bulsun. Zaten TİM’in ve bizlerin Eximbank’a kaynak aktarımı bunun bir parçası. Dolayısıyla enerji kaynağı pahalılığı ve finansal maliyetlerin yüksekliği iki önemli sorun” şeklinde konuştu.

Döviz kurunda yaşanan dalgalanmaların sektöre etkileri hakkında da bilgi veren Hüseyin Arslan, döviz kurunun anormal yükselmesinin sektörün ihracat potansiyelini artırdığına işaret etti. Bundan dolayı miktar bazında ihracat rakamlarında artış beklediklerini açıklayan Arslan, “İhracat rakamı miktar olarak artacak, fakat maalesef bazı ürünlerin ihracat fiyatlarında bir düşme var. Bu da bir sıkıntı. Son dönemde Türk parası değer kaybedince yerli ürünlerin fiyatı da çok ucuzladı. Bazı ihracatçılar da bu fiyatları bu doğrultuda çok fazla düşürdüler. O yüzden ihracatımız miktarda artmasına rağmen, fiyat düştüğü için değerde aynı oranda artışlar olmayabilir. Rekabet edemediğimiz ürünlerde fiyat düşmeleri normal, ama un, makarna, bulgur gibi ürünlerin fiyatlarının düşürülmesine gerek yok” dedi.

Artan kurun ihracat noktasında olumlu etkisi olduğunu söyleyen Hüseyin Arslan, ihracatçının Türk Lirası’nın devamlı değer kaybetmesini de istemediğinin altını çizdi. İstikrarlı bir kur istediklerini ileten Arslan, ekonomik dengelerin bu doğrultuda oluşmasının ihracatın önünü açacağını belirterek, sözlerine şunları ekledi: “Analistlerin değerlendirmeleri, Türk Lirası’nın değerinin altında olduğu yönünde. Bu, Türk Lirası’na karşı bir haksızlık. Ama bunu belirleyen de serbest piyasa koşullarıysa bununla ilgili önlemlerin alınması lazım. İhracatçılar için önemli olan kurun ne olduğu değil, kurun dengeli olması. Kurun yükselmesi her ne kadar ihracatçının önünü açsa da ihracatçının tercih ettiği bir durum değil.”

“Doların hakimiyetinin azaltılması gerekiyor”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 2017 yılından bu yana dolar yerine yerel para birimleriyle ticaret yapılmasına yönelik söylemleri hakkında değerlendirmelerde bulunan Hüseyin Arslan, “Bu çağrı çok önemli; doların hakimiyetinin azaltılması gerekiyor. Son dönemde global pazarda böyle bir gidişat var. Euro’nun pazar payı yükselirken, doların pazar payı azalıyor” dedi.
Erdoğan’ın bu konudaki politikasının çok doğru olduğunu dile getiren Hüseyin Arslan, sadece Türkiye’nin kendi ekonomisiyle dünya ekonomisini etkilemesinin yeterli olmadığını ve Avrupa Birliği’nin de bu yönde adımlar atmaya başladığına işaret etti.

“Yerli tohum geliştirilmesine yönelik milli politika oluşturulması gerekiyor”

Meselenin sadece Türkiye’de TL’ye dönmek ya da AB’nin euro’ya dönmesi olmadığının altını çizen Arslan, 1'inci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD liderliğiyle yürüyen bir mekanizmanın artık değiştiğini dile getirdi. ABD’nin bu liderliği yapmak istemediğini; bu yüzden de bu mekanizmaları kullanan ülkeler üzerinde ambargolar uyguladığını anlatan Arslan, “ABD, global para politikasını ve dünya mekanizmasını kontrol ediyor. Küresel ölçekte haksız bir polislik yapıyor. Sıkıntı da oradan geliyor. Yerel paraların kullanımının artması ve dolarla ticaretten kurtulmak lazım. Türkiye başlattı, bu politikayı dünyaya yüksek sesle iletti. Bu da çok güzel bir şey. Bu, sadece Türkiye ekonomisiyle ilgili görülmemeli, dünya politikası açısından çok önemli bir konu. Dünyayı yönetme açısından da önemli bir konu. Sonuçta Türk Lirası’na dönme doğru bir politika” ifadesini kullandı.

Meslek örgütlerinin bankadaki paraları üretime aktarılmalı

Diğer yandan, Türkiye’nin bugünlerde geçtiği önemli süreçte ekonomik birlik ve meslek örgütlerinin bankadaki paralarının üretime ve ihracata kaynak olarak aktarılması girişimlerinin doğru bir politika olduğunu dile getiren Hüseyin Arslan, “Biz bu projeyi AHBİB olarak destekledik. Başkanlar Kurulu toplantımızda da yedek akçe olarak toplanan paranın kredi olarak ihracatçının hizmetine verilecek şekilde kullanılmasının önünü açtık. Mevduat olarak kalmasından ziyade, ihracatçıya daha ucuz kredi verilecek şekilde değerlendirilmesi çabaları doğru. Zaten TİM’in de bu yönde görüşü var. Biz de AHBİB olarak bu görüşü desteklediğimizi ve elimizdeki tüm fonları aktaracağımızı belirttik. Aynı duyarlılığın diğer kurumlarca da hem TOBB hem de OSB’ler tarafından da gösterileceğini düşünüyoruz. TOBB daha önce bu konudaki sorumluluğu üzerine aldı ve ‘nefes kredisi’ adı altında yaptı. Daha da fazla yapacaktır. Merkezi bir politikayla hem bu kurumlara zarar vermeyecek hem de bu kaynakların daha doğru şekilde kullanımını sağlayacak merkezi bir politika lazım. Bu kaynakların bir havuzda toplanması, bu havuzun doğru şekilde yönetilmesi, ancak bankaların da bu havuzun içerisinde olmalarıyla mümkün ve onlarda zaten bu işin içerisindeler” şeklinde konuştu.

İhracat dövizleriyle ilgili 4 Eylül 2018 tarihinde çıkan 32 sayılı tebliğle yapılan düzenlemelere yönelik beklentileri de aktaran Hüseyin Arslan, şunları kaydetti: “Bu tebliğ, ihracatçının ihracat bedelini yurda 180 gün içinde getirmesini içeriyor. Türkiye sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Bununla ilgili bir takım düzenlemelerin yapılması normal ama bu düzenlemeler yapılırken rahatlatıcı tedbirlerin de alınması lazım. Bu tebliğin kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirilmesi lazım. Bizim isteğimiz, terkin yapılması. Belli bir miktara kadar bir muafiyet olmalı. Ülke istisnaları da getirilebilir. Bu çerçevede görüşmeler yapıyoruz. Genelgeyi taslak halinde gönderdiler, biz de görüşlerimizi ilettik.”

İhracatçılar için önemli olan, kurun dengeli olması

Döviz kurunda yaşanan dalgalanmaların sektöre etkileri hakkında bilgi veren Hüseyin Arslan, döviz kurunun anormal yükselmesinin sektörün ihracat potansiyelini artırdığına işaret etti. Bundan dolayı miktar bazında ihracat rakamlarında artış beklediklerini açıklayan Arslan, “İhracat rakamı miktar olarak artacak, fakat maalesef bazı ürünlerin ihracat fiyatlarında bir düşme var. Bu da bir sıkıntı. Son dönemde Türk parası değer kaybedince yerli ürünlerin fiyatı da çok ucuzladı. Bazı ihracatçılar da bu fiyatları bu doğrultuda çok fazla düşürdüler. O yüzden ihracatımız miktarda artmasına rağmen, fiyat düştüğü için değerde aynı oranda artışlar olmayabilir. Rekabet edemediğimiz ürünlerde fiyat düşmeleri normal, ama un, makarna, bulgur gibi ürünlerin fiyatlarının düşürülmesine gerek yok” dedi.

A Milli Erkek Basketbol Takımı finale kaldı İstanbul'da kiralar fırladı, küçük esnaf kepenk kapattı Erdoğan'dan İstanbul Sözleşmesi açıklaması: Hiçbir anlamı yok Adalet Bakanı Tunç'tan kadına şiddete karşı 'sıfır tolerans' mesajı İki şirketi için konkordato başvurusunda bulundu