RU Ceylan: Sanat, gökyüzünü paylaşabilme cesaretidir
“Şairler bugün yaşasaydı, gökyüzü daha mavi olur muydu?” sorusu ile başlayan “Konuşan Resimler” sergisi on yıl süresince devam etti. RU Ceylan 2014 yılında hazırladığı sergi serisinin yolculuğun finaline hazırlanıyor.
Abone olGünay DEMİRBAĞ
Ressam ve sanat ekonomisti RU Ceylan, 2014 yılında başlattığı Konuşan Resimler sergi serisini on yıllık bir yolculuğun ardından tamamlamaya hazırlanıyor. Toplumların belleğinde iz bırakmış edebi ve sanatsal figürleri ele alan bu proje, görsel sanatları, edebiyatı ve tiyatroyu buluşturmasıyla dikkat çekti. Projeyi ve gelecek planlarını RU Ceylan’la konuştuk.
Konuşan Resimler sergisinin 10 yıllık yolculuğunu nasıl özetlersiniz?
Bu süreçte sizin için en unutulmaz anlar hangileriydi? Konuşan Resimler, bir fikrin tutkuya, bir tutkunun da sanata dönüştüğü 10 yıllık bir yolculuk. Aslında unutulmaz anıdan ziyade sürecinden bahsetmek isterim. Çünkü asıl unutulmaz olan yolun kendisi oluyor. Bu süreç benim için sadece bir üretim değil, aynı zamanda derin bir özveri ve odaklanma yolculuğuydu. Sergide yer verdiğim insanlar, herhangi birileri değil; her biri toplumsal bellekte güçlü izler bırakmış figürler. Onları doğru duygularla aktarmak, bu hikayeleri derinlikli bir şekilde ele alarak izleyiciyle buluşturmak benim için büyük bir sorumluluktu. Onların hikayesi benim hikayem değil, ben yaşamadım ama anlatabilmek için yaşamış gibi hayatımın içine kattım. Hem içselleştireceksiniz hem de objektif ve diğer anlattığınız insanlar açısından da adaletli olmalısınız. Her birinin öznel hikayeleri ve farklılıkları var, ancak onları bir bütünde birleştirmek ve anlamlı bir yapı kurmak için ciddi bir zihinsel mesai harcamanız gerekir. On yıl boyunca süren bu yoğun ve zorlu yaratım süreci, bir sanatçının sadece duygularını değil, bilgisini, disiplinini ve dayanıklılığını da sınayan bir yolculuktu benim açımdan. Konuşan Resimler, bu çabanın ve tutkunun bir sonucu. Bu projenin geliştirdiği RU’dan çok memnunum. Bu yolculuğu bu kadar güzel insanla yaşadığım içinde kendimi şanslı hissediyorum.
Serginin bu kadar uzun soluklu ve etkili bir proje olmasını sağlayan temel unsurlar nelerdir?
Samimiyet, disiplinler arası yaklaşım ve her dönemde kendini yenileme cesareti bu projenin temel taşları oldu. ‘Konuşan Resimler’, bir sanat sergisinden çok, bir deneyim sundu. Her eser bir hikâye anlattı, her hikâye izleyicilere kendi duygularını yansıtma imkânı verdi. Ayrıca, sesli anlatımlar ve teknolojinin entegre edilmesi bu projeyi daha erişilebilir ve çağdaş bir hale getirdi. Projenin ruhu, farklı sanat disiplinlerini bir araya getirebilmesinde gizli. Görsel sanat, edebiyat ve tiyatroyu buluşturma fikri, sanatseverler arasında derin bir bağ oluşturdu.
"Bizi birleştiren duygular ve fikirler oldu"
Final sergisi için özel olarak seçilen 37 eseri nasıl belirlediniz?
Bu eserlerin hikayesini şekillendiren unsurlar nelerdi? Her bir karakter, insanlığın farklı bir yüzünü, dönemin sosyal ve bireysel çatışmalarını, aynı zamanda evrensel duyguları temsil ediyor. Bu karakterler, edebiyatın, tiyatronun ve sanatın zamansız kahramanları; onların hikayelerinde kendi kırılganlıklarımızı, güçlerimizi ve içsel yolculuklarımızı buluyoruz.
Bu karakterleri bir araya getirirken odaklandığım ana nokta, onların tüm farklılıklarına rağmen bizi birleştiren duygular ve fikirler oldu. Hepsi, kendi özgünlükleriyle birer yıldız gibi parlıyor, ama birlikte bir takım yıldızı oluşturuyorlar. Onların hikayeleri ve varoluşları, “farklılıklarımızla bir arada olmanın” mümkün ve değerli olduğunu gösteriyor.
Edebi hikayelerle tabloları birleştirme fikrinin sanat üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sanatı daha erişilebilir kıldı mı?
Kesinlikle. Edebi hikayelerle tabloları birleştirmek, sanatın hem algılanma biçimini hem de sunum yöntemlerini kökten değiştiren bir yaklaşım. Bu fikir, yalnızca görsel bir deneyim sunmakla kalmayıp, izleyiciyi hikayelerin içine çeken bir diyalog oluşturdu. Her bir tablo, kendi başına bir ifade biçimiyken, bu hikayeler aracılığıyla bir bağlama oturtularak daha derin anlamlar kazandı. Resimlerin yanında yer alan hikayeler, sadece sanatla derin bağlar kurmuş izleyicilere değil, hikayelerle duygusal bağ kurmayı seven insanlara da ulaştı. Herkes bir tabloyu kendi yorumuyla okuyabilirken, hikayeler o yorumları genişletip yeni perspektifler sundu.
Topluma karşı sorumluluklar projeye yansıyor
Seslendirme sürecinde birlikte çalıştığınız ünlü isimlerin projeye katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu iş birlikleri projeyi nasıl zenginleştirdi? Bu projeye katılan sanatçılar, yalnızca mesleklerinde başarılı olmalarıyla değil, aynı zamanda hayatlarına ve sanatlarına dair derin bir saygı taşıdıkları için çok özel bir yere sahiptirler. Sanatçılarımız, projeye katılırken, yalnızca işlerini değil, aynı zamanda kendi içsel değerlerini, yaşam felsefelerini ve topluma karşı sorumluluklarını da projeye yansıttılar. Bu sanatçılar, projede yalnızca figürler olarak değil, aynı zamanda birer düşünce lideri, birer insanlık manifestosu gibi hareket ettiler.
İnsan zihninin işleyişine sanatsal bir perspektif
Bu projeden sonra kariyerinizde yeni planlarınız varmı? Gelecekte sanatseverleri nasıl projeler bekliyor?
Konuşan Resimler benim için çok özel projeydi. Gelecekteki projelerim, sanatın toplumsal ve bireysel hayatlar üzerindeki derin etkilerini keşfetmeye devam etmek üzerine şekillenecek. Bu projelerden ilki NörösanatKod çalışması olacak. Kısaca bahsedersem iki bölümden oluşuyor. Nörösanat, sanat ile sinirbilimi birleştirerek insan zihninin işleyişini sanatsal bir perspektiften keşfetmek için kurulan bir çatı. Bu sayede sanatın insan üzerindeki etkisi ilk defa objektif bir biçimde kaydedildi ve duyguların saniye saniye değişimleri gözlemlendi. Bu proje, sanatın ekonomik değerini ve duygusal etkilerini anlamaya katkı sağlamaktadır. Bir diğer yapısı ise Kod üzerine yapılan çalışmalar olacak. Projenin bu bölümü ise, yapay zeka ve dijital sanatları birleştirerek insanın yaratıcı potansiyelini ortaya koymayı ve bunu estetik bir dil haline getirmeyi amaçladığımız alanı. Yaklaşık sekiz yıllık bir çalışma sonucu 2021 de NörösanatKod, Türkiye’de bu alanda yapılmış ilk bilimsel-sanatsal projesiydi ve birçok ödül kazanmıştı. Ben bu çalışmaya başladığımda ülkede ne frekanslar ne de yapay zekâ konusu geçiyordu. Pandemi sebebiyle çok duyuramamıştık. Bu konuda kendi ülkemde öncü olmak beni mutlu ediyor. Benim açımdan 2025 yılının en önemli programını NörösantKod oluşturacak.
Proje, sanat ve edebiyat dünyasını bir araya getirdi
Bu fikir, bir şiir sorusu ile başladı: “Şairler bugün yaşasaydı, gökyüzü daha mavi olur muydu?” Bu basit ama derin soru, bana insanlık tarihindeki edebi ve sanatsal dehaların ortak bir paydada nasıl buluşabileceğini düşündürdü. Şairlerin ve sanatçıların, tarih boyunca toplumların en kırılgan ve en umut dolu anlarında, insanlığın özüne dokunan ifadeler yarattıklarını fark ettim. Bu yüzden, onların eserlerini bugüne taşıyarak geçmiş ile bugün arasında bir köprü kurmak istedim. Ancak bu fikir sadece sanatsal bir arayış değil, aynı zamanda felsefi ve sosyolojik bir düşünceydi. Sanat ve edebiyat, insana dair tüm duyguları kapsar: sevgi, nefret, umut, kaygı, hüzün ve sevinç... Bu duygular, farklı düşünce yapılarından gelen bireyleri bir araya getirebilir ve insan olmanın evrensel yanını keşfetmemizi sağlayabilir. Sosyolojik olarak bakıldığında, “farklılıkların bir aradalığı” sadece bir ideal değil, toplumsal bir gerekliliktir. İnsanlık, varoluşundan bu yana farklılıklarını anlamaya çalışarak zenginleşti. Bu nedenle, farklı edebi ve sanatsal üslupları tek bir proje içinde birleştirmek, sadece sanata değil, aynı zamanda toplumun kolektif hafızasına da bir katkıdır. Felsefi açıdan ise bu proje, “Birlikte var olmanın anlamı nedir?” sorusuna bir cevap arayışıdır. Her sanatçı, her yazar ve şair, kendi dönemi ve düşünce yapısıyla belirli bir “gerçeklik” yaratmıştır. Bu gerçekliklerin yan yana getirilmesi, Platon’un mağara alegorisindeki gölgeler gibi, tek bir hakikatin parçasını değil, hakikatin tüm yüzlerini görmemizi sağlar. Her bir tablo, yalnızca bir sanat eseri değil, aynı zamanda farklı fikirlerin, hayallerin ve gerçeklerin bir buluşma noktasıdır.