Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan 'Kenan Işık' yazısı! Bu fotoğrafı ilk kez göreceksiniz
Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, 10 yıldır komada yaşam mücadelesi verdikten sonra 29 Temmuz’da hayatını kaybeden tiyatro sanatçısı Kenan Işık’a dair dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. Ortaylı, Ankara Atatürk Lisesi döneminde Kenan Işık’la çekilen bir fotoğrafına da yazısında yer verdi. İlber Hoca'nın, Kenan Işık, dönemin Ankara'sı ve fotoğrafın hikâyesini anlattığı yazısı oldukça ilgi çekici....
Abone olTiyatro sanatçısı Kenan Işık 10 yıl komada yaşam mücadelesi verdikten sonra 29 Temmuz 2024’te yaşamını yitirdi. Türk tiyatrosuna yönetmen, oyuncu, oyun yazarı olarak hizmet eden 76 yaşındaki Kenan Işık’ın kaybı yeri doldurulamaz bir boşluk bıraktı.
Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Ankara Atatürk Lisesi’nden okul arkadaşı Kenan Işık’a dair önemli bir yazı kaleme aldı. Prof. Dr Ortaylı, Kenan Işık’la birlikte yer aldığı bir fotoğrafı da bugünkü Hürriyet yazısına ekledi.
İlber Hoca, Kenan Işık’la yer aldığı fotoğrafın hikâyesini şöyle anlattı:
* Devlet Tiyatrosu’nun en ünlü sanatçısı Muazzez Kurtoğlu’nun Atatürk Lisesi Tiyatro Kulübü’nü ziyareti sırasında bu fotoğraf çekildi. Sağ başta Kenan Işık olmak üzere bizlerle çektirdiği fotoğraf. Ben en arkadayım. Muazzez Hanım hemen ortada, öbür yanda Kenan Işık diğeri Emrah dediğimiz arkadaş. Bu grup Sanatseverler’deki bir şiir gecesinde insanları büyülediler, program tekrarlandı. Bu divan edebiyatı gecesini hazırlayan da hocalarımızdan, daha sonra Eğitim Fakültesi’ne geçen Prof. Enise Kantimir’di.
Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın Kenan Işık ve dönemin Ankara’sına dair yazısı şöyle:
* Kenan Işık deyince benim Atatürk Lisesi’ndeki son iki senemde tiyatroya meraklı ve gerçekten gönül vermiş bir Malatyalı delikanlı göze çarpar. Konservatuar müdür yardımcılığından Atatürk Lisesi’ne edebiyat hocası gelen Bahri Miyak Hoca’nın talebeleriydik. Bu benim yetişme tarihinde Hicran Aktrük’le birlikte kilometre taşı olan hocalarımdandır. Bahri Bey Fransız edebiyatına da çok meraklıydı ve Türk edebiyatının yanıbaşında onu da bize sevdirirdi. Divan edebiyatını bu lisedeki sağcı solcu, sadeleştirmeci, muhafazakâr hocalar gereği gibi bilir ve öğretirlerdi.
* Kenan bu ortamda kurduğumuz tiyatro kulübünün meraklı ve aktif bir üye, başkan ve başkan yardımcısıydı. Yer yer alıngan yer yer çok tatlı bir karakteri vardı. Bizim kulüp ise benim gibilerin ağırlıkta olduğu bir yerdi. Devlet tiyatrosu ve konservatuarının rejisör ve hocaları, bilhassa Atatürk Liseli olup da sahne hayatına girenleri Muazzez Kurtoğlu gibi saygıyla andığımız sanatçıları sohbet ve konferansa çağırırdık. İki yılda tiyatro kulübünün sayesinde sahneye çıktığımı hatırlamıyorum ama tiyatro hakkında epey bilgi edindiğimi biliyorum.
* Alman Kültür Merkezi’nde konservatuar öğretmeni ve rejisörlerden Max Meinecke’nin tiyatro okuma grupları da ilgiyle takip edilecek faaliyetlerdi. Ankara canlı bir kültür hayatına sahipti. Bugün artık Avrupa Birliği’nin büyük iddialarına rağmen ortalıkta görülmeyen kültür merkezleri o tarihlerde Ankara ve İstanbul’da faaliyetteydi. Fransız, İtalyan merkezleri sinemalarda göremeyeceğimiz Fransız ve İtalyan filmlerini getirirdi. Alman Kültür Merkezi’nde Çin gölge oyunları haftası bile vardı. Çin gölge oyunu orada ne arıyor demeyin. George Jakob başta olmak üzere Asya’daki gölge oyunlarını Türk Karagöz’ünü dahil (üstat toplayıcı Prof. Ritter’di) Almanlar toplamışlardır.
* Konserler bütün canlılığıyla devam ediyordu. Cuma akşamları veya cumartesi öğlen Ankara konser salonlarındaydı. Devlet tiyatrosu altın çağındaydı. Klasik tiyatroyu takip etmemiz, öğrenmemiz çok mühimdir. Hepimizin hafızasında Küçük Tiyatro, Büyük Tiyatro ve eski Halkevi olan bugünkü müze Üçüncü Tiyatro’nun anısı silinme olarak durur. Kenan Işık da bu ortamın içinde büyüdü. Ankara Sanat Tiyatrosu İstanbul’da yaşamayan Ankara’da patlayan bir tarihî kurumdu. Mutlaka İstanbul’daki bir gence göre şanslıydı. Bu kadar bilgi toplamayı, görmeyi, yaşamayı ancak Ankara’nın atmosferi insana kolayca ve etkilice sağlayabilirdi.
* Dil-Tarih ile Hukuk Fakülteli gençler Hukuk Fakülteliyle, Devlet Konservatuvarlı ve ODTÜ’lü öğrenciler birbirini tanır ve bunlar derslerin dışında da muayyen yerlerde bir araya geliyordu. Sanatsever Ankaralı bürokratların ve serbest meslek sahiplerinin kendileri için kapalı bir kulüp olarak kurdukları “Sanatseverler Kulübü” gençliği faaliyetleriyle içine çeken doğrusu çok faydalı neticeler hasıl eden bir yer oldu. 1960 ve 1970’lerin Ankara’sı buydu. İlk önce hava kirliliği ardından darbelerle gelen sarsıntılar bu havayı siler gibi oldu. Ankara bugün o günleri diriltebilir mi, bilemiyorum ama sevimli ve verimli bir merkez olduğu açık ve sayısız sanatçının şehri oldu.