Küçük Prens masalsı dünyasını İstanbul’da anlatıyor
Antoine de Saint-Exupéry’nin klasikleşmiş eseri Küçük Prens, Broadway Entertainment Group’un yorumuyla sahneye taşınıyor. Paris, Sidney, Dubai ve Broadway gibi dünyanın önemli sahnelerinde izleyicilerle buluşan gösteri, şimdi Türkiye’de seyircinin karşısına çıkıyor.
Dünya Gazetesi | Abone olGünay DEMİRBAĞ
Haliç Kongre Merkezi’nde 30 binden fazla izleyiciyi ağırlayan yapım, dijital projeksiyon, dans ve akrobasi gibi unsurları bir araya getirerek hikayenin evrensel temasını yeniliyor. Yapımcı ve organizatör Pavel Pešek, bu büyülü yolculuğu, yaratım sürecinin inceliklerini ve Türk izleyicilerden aldığı olağanüstü geri dönüşleri bizlerle paylaştı:
Paris, Sidney, Dubai ve Broadway’deki gösterilerden sonra, Türk izleyicilerle bağ kurma konusunda izlenimleriniz neler oldu?
Henüz sadece iki gösteri sahnelemiş olmamıza rağmen, Türk izleyicilerle bağımızın çok güçlü olduğunu ve bu bağın devam edeceğini şimdiden hissedebiliyorum. Tepkileri olağanüstüydü ve bu gösteriyi Haliç Kongre Merkezi’nde otuz binden fazla izleyiciyle paylaşma fırsatı bulmaktan büyük mutluluk duyuyorum.
Antoine de Saint-Exupéry’nin evrensel hikayesini sahneye uyarlarken, yaratıcı süreçte sizi en çok zorlayan ya da heyecanlandıran unsurlar nelerdi?
Saint-Exupéry’nin hikayesi öyle güçlü ki modernizasyona çok az ihtiyaç duyuyor. Ancak bu büyülü dünyayı dans, akrobasi ve dijital teknolojilerle sahneye taşırken duyguları görsel ve fiziksel gerçekliğe dönüştürmek oldukça heyecan vericiydi. İzleyiciyi hikayenin içine çekmek ve masalsı bir dünyayı gerçekçi bir deneyime dönüştürmek en önemli hedefimizdi.
Koreografi, müzik ve projeksiyon gibi çeşitli sanatsal disiplinleri bir araya getirmek yoğun bir ekip çalışmasını gerektiriyor. Ekibiniz bu süreci nasıl yönetti?
Ekip olarak hikayeye duyduğumuz sevgi ve sadakat, her aşamada bize rehberlik etti. Müzik, dans, projeksiyon ve diğer unsurların uyumlu birleşimi sayesinde hikayeyi evrensel bir dille sunmayı başardık. Bu süreçte tüm ekibin katkılarıyla masalsı dünyayı gerçeğe yaklaştırmayı başardık. Küçük Prens’in sahne uyarlamasında özellikle hangi temaları ön plana çıkarmak istediniz? Hikayenin özündeki sevgi, dostluk, sadakat, kayıp ve hayal gücü gibi temaları vurgulamayı amaçladık. Küçük Prens’in “Küçük şeyler en önemlisidir” mesajı, modern dünyada kaybettiğimiz bağları yeniden hatırlatıyor. Ayrıca izleyicileri yaşamlarındaki öncelikleri gözden geçirmeye ve küçük ama değerli anlara daha fazla önem vermeye teşvik etmek istedik.
Gösterinin, modern yaşamın karmaşıklığı içinde dostluk, sevgi ve şefkat gibi kavramları insanlara hatırlatmada nasıl bir rol oynadığını düşünüyorsunuz?
Hikaye, insanlar arası bağların gücünü ve kaybettiğimiz masumiyeti yeniden hatırlatıyor. Tilki ve Küçük Prens arasındaki dostluk, birine gerçekten bağlanmanın gücünü gözler önüne seriyor. İzleyiciler, hikayenin evrensel mesajlarını duygusal bir yolculukla deneyimleyerek kendi yaşamlarındaki önceliklere dair düşünmeye yöneliyor.
Gösteriye, projeksiyonlar, akrobasi ve dans gibi unsurlar nasıl bir etki kattı?
Bu unsurlar hikayenin masalsı doğasını güçlendirdi ve izleyicileri tamamen içine çeken bir atmosfer yarattı. Farklı gezegenlerin atmosferini projeksiyonlarla yansıtarak Küçük Prens’in bakış açısını somutlaştırdık. Zorluk olarak, her unsurun hikayeye organik bir şekilde hizmet ettiğinden emin olmak adına yoğun bir ekip çalışması gerekiyordu.
“Küçük şeyler en önemlisidir”
Gelecekte sahneye taşımak istediğiniz başka özel hikayeler veya projeler var mı?
Sanatın farklı disiplinlerini bir araya getirerek evrensel mesajlar taşıyan projeler yaratmaya devam etmek öncelikli hedefimiz. Küçük Prens, derin mesajları ve görsel zenginliğiyle bu vizyonumuzun güçlü bir temsilcisi oldu. Gelecekte de insanları duygusal anlamda etkileyen ve düşünmeye sevk eden hikayeleri sahneye taşımayı planlıyoruz. Bu projeler, teknoloji, müzik ve sahne sanatlarının uyum içinde kullanıldığı, izleyicilere hem estetik hem de anlam açısından değer katacak yapımlar olacak. Özellikle insan doğası, çevresel farkındalık ve toplumsal bağlar gibi evrensel temalara odaklanmayı sürdüreceğiz.
Küçük Prens’in üzerinizde bıraktığı en derin etki nedir? Bu hikaye hayatınızı nasıl etkiledi?
Küçük Prens, insana yaşamın özüne dair güçlü hatırlatmalar yapan bir hikaye. Özellikle modern hayatın karmaşasında kaybolan değerleri, dostluğu ve anlamlı bağları yeniden hatırlatıyor. Bizim için bu eseri sahneye taşımak, yalnızca bir prodüksiyon süreci değil, aynı zamanda izleyicilere kendilerini sorgulama fırsatı sunan bir görevdi.
Bu hikaye, izleyenlerin hayatlarındaki öncelikleri yeniden gözden geçirmelerine ve küçük ama anlamlı detayların kıymetini fark etmelerine vesile oluyor. Her sahneleme, bu mesajları izleyicilere ulaştırmanın gururunu yaşatıyor. Küçük Prens, ekip olarak bize, sanatsal üretim yoluyla insanları bir araya getirme ve evrensel değerleri paylaşma konusunda ilham verdi. Bu, yalnızca bir sahne gösterisi değil; insanları düşündürme ve birbirine bağlama gücüne sahip bir eser. Bu bağlamda, Küçük Prens ile kurduğumuz ilişki, hem profesyonel hem de kişisel olarak derin bir anlam taşıyor.