Jackie Matisse’in 'Uçurtma Zamanı' sergisi Arter’de
Uçurtma Zamanı başlıklı sergi, Jackie Matisse’in uçurtmalarını Arter’in yüksek ve alçak tavanlı, aydınlık ve karanlık farklı alanlarında ilk kez boylu boyunca sergileyerek onlara iç mekânda bütünlüklü bir bakış sunuyor.
Dünya Gazetesi | Abone olGill Eatherley’nin küratörlüğünü üstlendiği Uçurtma Zamanı, Jackie Matisse’in uçurtmalarını tüm göz alıcılıklarıyla Arter'de sanatseverlerle buluşturuyor. Gökkuşağı [Arc-en-Ciel] uçurtmaları, kare başlarıyla Arter’in ön cephesinden izlenebiliyor. Dolaşmış Uçurtma Kuyrukları’nın (1977) rengârenk desenleriyle tezat oluşturan Siyah Beyaz Uçurtmalar (1989), aşağı süzülerek atriumun derinliklerine uzanıyorlar. Bunlara hemen yanı başlarında, saf ipekten gövdeleriyle asılı duran Ahmedabad İpekleri [Ahmedabad Soie, 1981] eşlik ediyor. Çarpıcı renklerdeki bu kumaş şeritlerin tam karşısında, aydınlık bir duvarın bembeyaz boşluğunda, Jackie Matisse’in David Tudor ile gerçekleştirdiği 9 Dizi ve Yansımalar (1986) adlı işini oluşturan alüminyum formlar yer alıyor.
Ziyaretçileri, Deniz Kuyrukları adlı video karşılıyor
Galeri -1’in giriş koridorunun sonundaki duvara asılı bir makine, kâğıttan bir uçurtma kuyruğunu tavandan yere uzanan sonsuz bir renk döngüsüyle, hafif gıcırtı ve hışırtılar eşliğinde hareket ettiriyor. Hemen yanındaki raflara yerleştirilen Şişelenmiş Düşler [Rêves enBouteille, 1981], buluntu malzemelerle üretilmiş ve suyla dolu farklı boyutlarda şişeler içinde yüzen uçurtma parçalarından oluşuyor. Loş galeri alanına adım atan ziyaretçileri, Deniz Kuyrukları (1983) adlı video karşılıyor. Yapıt, Jackie Matisse’in uçurtmalarının Molly Davies tarafından çekilen sualtı görüntülerini, David Tudor’ın okyanusun derinliklerinde kaydettiği seslerle bir araya getiriyor. Uçurtma Zamanı, ziyaretçileri -3. kata inerken bakışlarını bir kez daha yukarı çevirmeye davet ediyor. Dev bir mozaik izlenimi yaratan Gökyüzü Pireleri Sirki [Pouxdu Ciel, 1979], yelken kumaşından üretilerek bir ağ üzerine sabitlenmiş çok sayıda küçük uçurtmayı keşfe açıyor.
Köklü bir sanatsal mirasa sahip bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Jackie Matisse, büyükbabası Henri Matisse’in, 1950 yılında, 80. doğum gününü kutladığı Fransa’nın Nice kentindeki evinin tavanına resimlerini çizerken torunlarına verdiği “Elinizden başka herhangi bir iş geliyorsa sanatçı olmayın. Sanat, fevkalade meşakkatli bir yoldur” nasihatine kulak asmaz. Jackie Matisse’in sanat pratiği, 1962 yılında edindiği bir uçurtmayı ormanda ağaçlar arasında kaybetmesiyle başlar. Bu tesadüfi olay, sanatçının kendi yolculuğuna yön vermesinde etkili olur. 1959– 1968 yılları arasında, taşınabilir minyatür monografisi Valizdeki Kutu’nun [Boîte-en-valise] yapımında Marcel Duchamp’a yardımcı olurken edindiği becerilerden de yararlanan Jackie Matisse, boya kalemleri ve fırçalarıyla, bulutların arasında, sualtında, kâğıt, ahşap ve kumaş yüzeylerde gezinen, farklı mecraları ve kıtaları kat eden yaratıcı bir çıkar.
Jackie Matisse, sanatı dünyanın dört bir yanında harekete geçiren dinamik bir form olarak gördüğü uçurtmalarını kesmek, yapıştırmak, düğümlemek, katlamak, dikmek, birbirine eklemek, baskı yoluyla çoğaltmak, bağlamak, çizmek, ayırmak, toplamak, lehimlemek ve nihayet uçurmaktan yaşamı boyunca asla vazgeçmez. Jackie Matisse (1931– 2021), imzası hâline gelen uçurtmalarını bundan neredeyse yarım asır önce, 1976 yılında çıktığı bir seyahat esnasında İstanbul semalarında uçurmuştu. Bugün canlı renkleriyle Arter binasının ön cephesinde beliren Gökkuşağı [Arc-en-Ciel,1983] uçurtmalarının, yoldan geçenleri Uçurtma Zamanı adlı sergisini keşfe davet edecekleri, o günlerde aklından dahi geçmemiş olmalı…